Siyer Bilgisinin Değeri ve Önemi
Arapça Siret kelimesinin çoğulu olan siyerin sözlük anlamı; insanın gittiği yol, ortaya koyduğu tavır ve hal demektir. Hz. Peygamber'in bayatını anlatan eserlere siyer-i nebi ya da sadece siyer denmesi de bu yüzdendir.
Bir müslüman için siyerin önemi, en başta müntesibi bulunduğu dinin temel kaynağı olan Kur'an'ın Hz. Muhammed'i "en güzel örnek" olarak vasfetmiş olmasından ileri gelir.
Kur'an'da bulunan birçok ayet Rasulullah'ın bizzat ya bir tavrına, bir durumuna işaret etmekte ya da bütün ayetlerde olduğu gibi ilk kez O'na seslenmektedir. Kur'an'ın ilk muhatabı, ilk tebliğcisi, ilk tatbikçisi kısacası ilk örneği olması Hz. Peygamber'i tanımayı, bilmeyi zorunlu kılmaktadır. O'nun "alemlere rahmet olarak gönderilmesi", müminler için "kendi canlarından bile daha ileri derecede" tutulma zorunluluğunun bulunması da müslümanların Resulullahı nasıl algılaması gerektiği ile ilgilidir. Hz. Aişe'nin Peygamber'i tanıtma sadedinde söylediği "O yürüyen Kur'an'dı" sözleri Hz. Peygamber'in hayatını öğrenmek isteyenlere kaynak olarak Kur'an'ı önerirken aynı zamanda Kur'an'ı daha iyi kavramak için de O'nun hayatının iyi kavranması gerektiğinin mesajını vermekledir.
Bu çerçevede Hz. Peygamber'in siyerini bilmenin faydalarını en genelde şöyle sıralamak mümkündür:
Siyer Bilgisinin Önemi
1- Kur'an'ın ilk muhatabı ve ilk tebliğcisi olması sebebiyle Hz. Peygamber'in siyeri, Kur'an'daki birçok ayeti daha iyi anlamamız hususunda önemli bir kaynaktır. Bu konuda "ifk hadisesi, Ümmü Mektum olayı, Hz. Zeynep ile ilgili anlatılanlar, Enfal ayetleri, Hicret olayları" sadece bir kaç örnek olarak zikredilebilir. Kur'an'da buna benzer onlarca ayetten, olaydan söz etmek mümkündür. Bu ayetlerin daha iyi anlaşılmasında siyer bilgisinin sağladığı yaran tartışmak bile anlamsızdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Kur'an'ın anlaşılmasında siyer bilgisinin bütün yarar ve faydalarına rağmen "mutlak" olmayıp "yardımcı" olduğu gerçeğidir.
2- Siyerin Hz. Peygamber ve çevresindekilerce yaşanmış olayların bilgisini taşıyor olması bize yüklüce bir tecrübe ve bilginin miras bırakılması demektir. Buna göre geçmişin deney ve tecrübelerinin ışığında günümüz sorunlarına daha doğru yaklaşma ve çözme imkanı söz konusu olacaktır. Misal olarak; Hz. Peygamber'in yaptığı Hudeybiye Antlaşması ya da komşu ülkelerle münasebetleri bize nasıl ve nelere dikkat etmek gerektiği hususunda "en azından" yaşanmış bir tecrübeyi sunmaktadır. Bu tecrübenin siyerle sabit yani "bizim" oluşu ise O'nun sıradan bir tecrübe ve bilgi olmadığının ifadesi olarak görülmelidir.
Basit bir bilgi ve tecrübenin bile hayattaki önemi hatırlanacak olursa siyer bilgisinin sağladığı tecrübelerin önemi daha da iyi anlaşılır. Bırakalım siyer boyutunu Kur'an'da tarihe ve geçmişe dikkat çeken onlarca ayetin bulunması dahi Kur'an'ın söz konusu "tecrübelere" karşı duyarlı olmamızı istemesiyle ilgili değil midir?
3- Asıl rükunları Kur'an'da olmakla birlikte detay ve teferruatları Kur'an'da bulunmayan namaz ve hac gibi ibadetlerin bilgilerinin bize ulaşmasında da siyer bilgisinin önemli bir rolü söz konusudur.
4- Topluma hakim olan kimi yanlış gelenek, düşünce ve adetlerin dinle irtibatlandırılmasında siyerin istismar edilmesi de Rasulullah'ın siyerinin bilinmesini gerekli kılmakladır. Toplumun yanlış anlayış ve uygulamalarının referansları arasında siyerin kullanılmasının önü, ancak doğru bilgilenmeye dayalı siyer anlayışından, bilgisinden geçer. Bu konudaki yanlışlıkların, uydurmaların en meşhurlarından birisi olan "Garanik olayının kimi siyer kitaplarında bulunması da bu cümledendir. Bu tür yanlışlıkların tashihi ise sağlıklı bîr siyer bilgisiyle mümkün olabilir.
5- İnsanların genelinin olayları somutlaştırma, canlandırma isteklerinin, olayı daha iyi kavrama ve algılama ile olan yakın ilişkisi de siyer bilgisine lüzumu hasıl etmiştir. Şöyle ki, Kur'an'da anlatılan Abese Sûresi'nin Ümmü Mektum adındaki âmâ ile ilgili olduğu ya da "mağara arkadaşı" ifadesinin Hz. Ebu Bekir'i anlattığı şeklindeki siyer bilgileri çoğu insanın zihninde olayları daha net kılmakladır. Bu netlik Kur'an'ın siyerle somutlaşmasında en açık bir şekilde ortaya çıkar. Kuran ifadelerinin neye tekabül ettiğinin somut ifadesini bilmek, bulmak normal ve hatta gerekli olarak görülmelidir. Burada dikkat edilecek husus ise, bu somutlaştırmanın Kur'an'ı o döneme hapsedici, günümüz olaylarına yaklaşmada emsal ve örnek almayı zorlaştırıcı sonuçlara ya da "yan etkilere" yol açmaması gerektiğidir. Kur'an'ın her dönemi ve mekanı kuşatan mesajının böylesi muhtemel saplantılara ve sapmalara karşı zihnimizi uyarıcı olması beklenir.
6- Siyer bilgisinin yani Hz. Peygamberin hayatının sağlıklı bir şekilde bilinmesi, dini anlamada ve yaşamada bir müştereklik, bir aynilik sağlayacaktır, Bugün içinde yaşadığımız karmaşa ve kargaşanın boyutları ve sonuçları göz önüne getirildiğinde bunun önemi daha iyi anlaşılır.
7- Siyer çerçevesinde ortaya konanlar, dinin yaşanabilirliği, uygulanabilirliği. Kur'an mesajının hayati ve afaki olmadığı noktasında somut mesajlar taşır.
8- Kur'an'ın topluca ve birden değil de yirmi üç yıl gibi bir süre zarfında peyderpey indirilmiş olması, O'nun bir düzen ve sıralama esasına (tertil) riayet ettiğini gösterir. Bu iniş şekli Kur'an'ın hayata geçirilmesi, uygulanmasıyla; o da, Hz. Peygamberin hayatı ile doğrudan irtibatlıdır. Dolayısıyla Hz. Peygamberin siyerini bilmek, Kur'an'ın anlaşılması ve yaşanmasında önemli katkılar sağlayacaktır.
Siyer Bilgisinin Kaynakları
Hz. Peygamber'in hayatını anlamamız hususunda en temel kaynak Kur'an'dır. Kur'an'ın Allah'ın kelamı olması ve O'na hiç bir batılın yaklaşamayacak olması/korunması gerçeği her konuda olduğu gibi siyer konusunda da önümüzü aydınlatmaktadır. Burada önemli bir husus Kur'an'ın temel olarak ele alınması keyfiyeti ile ilgilidir. Kur'an'ın temel kaynak oluşu kaynaklar sıralamasında O'nun başa getirilmesinden daha da ötede bir anlam taşır. Buna göre Kur'an temel kaynaktır. Ama aynı zamanda ve bununla da bağlantılı olarak yegane ölçüdür/kıstastır. O'nun dışındaki her şey O'na göre ele alınmak, değerlendirilmek zorundadır. Bu meyanda siyer bilgisinin diğer kaynakları olarak da -ki bunlar tali kaynaktır- hadisleri, siyer kitaplarını. Arap edebiyatı ve şiirini, tarih kitaplarını ve kitabeleri sayabiliriz. Niteliği zikredilen bu "kaynakların" Kur'an'la değerlendirilme ve O'na uygun olma, O'nunla çelişmeme prensibine riayet etmeleri halinde siyer bilgisinin oluşumunda önemli katkılar sağlayacakları ve sağladıkları ortadadır.
Kur'an'la çelişmemek olarak zikredip durduğumuz hususun önemi, ilk kaynaklar arasında sayılan tarihçi Taberi ve İbn Sa'd'ın eserleri içinde görülen "Garanik" yalanı gibi kimi yanlışlıklar bilindiğinde daha iyi anlaşılır.
Kur'an Dışındaki Siyer Kaynaklarının Zaafları
Kur'an dışındaki siyer kaynaklarının bir takım zaaflar içermesinin nedenlerini kısaca şöyle sıralamak mümkündür;
1- Söz konusu kaynakların çoğunun tedvini Rasulullah'ın vefatından çok sonraları başlamıştır. Misal olarak hadis tedvini hicri 2. yy'da, tarih yazımı ise ilk olarak Abbasiler devrinde başlamıştır. İlk siyer kitabının yazarı İbni İshak ve O'nun eserinin şerh edicisi ibn Hişam hicri 2. yy'da yaşamışlardır. Bu uzun zaman aralığı ise siyer bilgilerinin arasına bir takım olumsuzlukların sirayet etmesine zemin hazırlamıştır.
2- Bu kaynakların beşer menşe'li oluşu, onları oluşturanların zaaflarından, kısıtlılığından doğan durdukları ve baktıkları yerin farklılıklarından beslenen eksiklikleri getirmiştir. Bu haliyle de nesnel ya da objektif olmak mezkur kaynaklarda her zaman mümkün olamamıştır. Çünkü yaşanılan çevrenin ve dönemin özel ve genel etkileri, söz konusu kaynaklan oluşturanları zaman ve mekan şartlarıyla yönlendirmiş ve sınırlamıştır.
3- Bu eserlerden bir kısmında özellikle hadis ve tarih yazımında yer yer görüldüğü gibi çok farklı ve çelişik anlatımlar söz konusu olmuştur.
4- Bu eserlerin birçoğunun belirgin bir sistematiği de olmamıştır. Örneğin Taberi önüne gelen her rivayeti kaydederken aktarmacılığın ötesinde fazla bir şey yapmamıştır. Bu arada onun bu müdahaleci siz aktarmacılığının kimi avantajları da söz konusu edilebilir. Çoğuna göre daha güvenilir addedilen İbn İshak ve İbn Hişam için de kimi zayıf rivayet ve görüşlere yer verdikleri vurgusu önemli bir hakikati ifade eder. Onlardan sonra gelen birçok kimse ise büyük oranda bu ilk dönem kaynaklarını takip ve taklit etmişlerdir.
5- Yine söz konusu çalışmalarda siyer, kimi teferruatlar arasında kaybolmuştur. İncir çekirdeği mesabesindeki nice konu etrafında dönüp durulurken, Kur'an'ın ısrarla üzerinde durduğu birçok konunun ya vurguları düşürülmüş ya da tamamen unutulmuştur. Siyerin oluşturduğu canlılık ve dinamizm, binbir gece masallarının anlatımlarını ve ayrıntılarını hatırlatan bir tarzda ele alınmak suretiyle kaybedilmiştir. Bir misal olması bakımından; hicret öncesinde ve esnasında oluşan olayları ele alacak olursak, Hz. Peygamber'in hicreti gerçekleştirmek için ortaya koyduğu cehd ve gayretin söz konusu birçok eserde adeta unutulduğunu, olayların çokça yapıldığı gibi mitolojik tarzda, efsane havasında sunulduğunu görürüz. Tebliğin durmaması, önünün kesilmemesi için uygun ortam arayışları olarak ortaya konan Peygamber çabaları cümlesinde olan önce Medineli müslümanlarla akitleşmek, Hicret'i gerçekleştirmek için rehber kiralamaktan, istikametlerini gizlemek için yanıltmaca yön tayinine, yol boyunca konaklama sorununu çözme teşebbüsüne kadar bir dizi eylem "düşüncenin ve gayretin" yani gerçek siyer ve sünnetin bir göstergesi olarak değerlendirmeyi ele alınmayı beklerken bir de bakıyoruz ki olay "uçma-kaçma" hafifliğinde anlaşılmakta ve anlatılmakta. Öyle olduğunda ise siyerin ve Rasulullah'ın örnekliği hayatta karşılığı olmayan ya da olamayan bir düzleme taşınmakladır.
6- Siyer bilgisinin sağlayacağı faydaların neler olması gerektiği hususunda ortaya çıkan belirsizlikler ya da maksat tayinindeki yanlışlıkların yol açtığı hatalar da gerçek siyer bilgisinin önünde duran engellerdendir. Siyer bilgisiyle amaçlananın Kur'an'ın hayata geçirilmesinde Hz, Peygamber'in ortaya koyduğu güzel örnekliğin öğrenilmesi olduğu anlaşılmaz da sadece belirsiz bir saygı ve kutsama ile siyere yaklaşılırsa ortaya vahim hatalar çıkacaktır. Misal olarak Hz. Peygamber'in doğumuyla birlikle zikredilen olağanüstülükler bağlamında anlatılan; validesi Hz. Amine'den göbeği kesilmiş, sünneti yapılmış olduğu halde, üzerinde doğuma dair en ulak leke dahi bulunmadan, secde halinde şehadet parmağını kaldırmış olarak doğduğunu, beşiğini meleklerin salladığını, doğumuyla bütün putların yüzüstü düştüğünü, doğar doğmaz konuşmaya başlayıp Allah'ı takdis ve teşbih ettiğini anlatan rivayetler bu cümledendir.
Yine Rasulullah'ın örnekliğinin zaruri bir sonucu olarak gündeme gelen siyer bilgisinin müminlerin hayatına yön vermesi gereği ortadayken Rasulullah'ın eli, ayağı, yüzü, sakalı vb. konularla ilgili "şemail" kitaplarının, bu amaca varmak yerine meseleyi başka noktalara taşıyıcı üslupları da önemli zaaflar arasında zikredilmelidir.
Sonuç
Her konuda olduğu gibi siyer konusunda da en güvenilir en sağlam kaynağın Kur'an olduğu gerçeğinden hareket edilerek diğer kaynakların sağlaması Kur'an'la yapılmalıdır. Kitabullah'taki Hz. Peygamber'in hayatına dair anlatılan olayların ışığında siyer konusuna yaklaşıldığında bu alandaki yalan ve yanlışlıklardan korunmak da mümkün olabilecektir. Rasullullah'ın hayatının adeta bir efsaneler yığını gibi algılanması ise O'nun insanüstü bir melek gibi düşünülmesi yanlışını doğurmuş ve beslemiştir. Bu durum ise insanları Hz. Peygamber'in örnekliğini Kur'an'ın gösterdiği alanlarda aramak yerine, hayatın basit ve şekli alanlarında aramaya sevketmiştir. Bugün sünnet olarak ilk akla gelen kılık kıyafet şekilciliğinin ya da kimi önemsiz konulardaki uygulamaların Hz. Peygamber'in uygulamaları olarak ortaya çıkması, Kur'an merkezli gerçek siyerin bilinmemesinden, dikkate alınmamasından kaynaklanmaktadır.
Oysa bir müslüman için Peygamber ve O'nun siyerinin anlamı, çok daha hayati alanları kuşatabildiği anlamda önemlidir. Bu meyanda siyer bilgisinden ve Peygamber örnekliğinden anlaşılması gereken, en başta Rasulullah'ın Kur'an'a karşı tavrı, eminliği, O'nu nasıl tebliğ etliği, müşriklerle, ehl-i kitapla ilişkisi ve mücadelesi, Hicret'i, savaşları, antlaşmaları, müminlere karşı tavrı ve benzerleri olmalıdır. Siyer ve Hz. Peygamber'in örnekliği ancak bu çerçevede anlaşıldığında gerçek ve anlamlı olacaktır.
- Allah Yardım Ederse Yenilgi Yoktur!
- Düzenin İmam-Hatip Kuşatması
- Hizipçiliği Aşmanın Yolu Gruplarüstü Olmak mı!
- Genelkurmaydan Savaş Brifingi
- Laik Sistemin ‘İmam-Hatip’ Düşmanlığı
- İzzet ve Vakar Tavrımız Olmalı
- Biraz Ayıp Olmuyor Mu?
- Yavuz Psikolojik Harekât Plânı
- “Küçük Dünya”nın Büyüsü Tükeniyor
- Siyonist Katil’in Türkiye’ye Gelişine Müslümanlar Sessiz Kalmadı!
- Özgürlük Yolu Acı, Gözyaşı ve Kanla Doludur
- Türkeş’in Ölümünden Sonra MHP'de Son Durum
- Kur’an’ı Okuma Görevi ve Kur’an’ı Okumada Dil Sorunu
- Siyer Bilgisinin Değeri ve Önemi
- Söz
- Ahiret inancı Hayatı Düzenleyen Bir Bilinçtir
- Özal’ın Bıraktığı Miras ve Egemenlerin Yeni Yüzü
- Edebiyatın Çözülmeye Katkısı, Çözülenlerin Edebiyata Tutkusu
- Hacc
- 163'ü Geri Getirme Çabaları, Yargıda Keyfilik ve 312. Madde
- Yargıtay Kararıyla 'Babalık Davası'
- Hukuk mu, Mantıksızlık mı?
- Mahkemeler
- Kültürel Tarihçilik Üzerine
- Biz Güz Medeniyeti Çocukları