Sirac-ı Nur
Rahman’dan âlemlere gönderilen bir rahmet
İsa’nın kelamında müjdelenen o Ahmed
Süzüldü Nurdağı’ndan gönüllere damladı
Hira’nın eteğinden arşa kadar parladı
Suhuflarda yazılan, okutulan gelenek
İbrahim’in duası en son hatem gelecek
Bu muştu dilden dile konuşulur Bekke’de
Vareden’in adıyla güneş doğdu Mekke’de
Âlem sana ram olmuş gelişinle çağlıyor
Bülbül güle tutulmuş sevincinden ağlıyor
Sen, yağmuru bekleyen dillerdeki duasın
Kapılar ardındaki beklenen fatihasın
Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın
Gelişinle dağıldı o karanlık bulutlar
Mustazaflar, yetimler bu büyük günü kutlar
Efsunlu gölgelerin kırıldı umutları
Ecinni bakışların yerle yeksan putları
Bir telaşa düştüler yüreklerde korateş
Yıkıldı sarayları söndü bin yıllık ateş
Kurudu Sâve gölü bitti zulüm çağları
Savruk bir çöpe döndü zulûmatın bağları
Ebabil dudağında intizarı taşıyor
Bir gülşen ikliminde yeni bir çağ başlıyor
Sen, nura hasret kalmış ellerdeki senasın
O nurun siracısın gönüllerde şifasın
Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın
Ey müzzemmil sevgili örtüsüne bürünen
Bir gecede bin yıllık zamanlarda görünen
Âlemin sırrı sende gizlenmiş miracına
Cebrail ve melekler inmişler mihrabına
Sen isranın yolcusu yedi kat gök şahidi
Millet-i İbrahim’in en kutlu muvahhidi
Sen, Taif yollarında topukları kanayan
Beddua etmeyip de onlar için ağlayan
Hüzün dolu yıllarda çok üzdü Mekke seni
Dayanmadı yüreği, kaybettin Hatice’ni
Bir avuç toprak ile çıktın hicret yoluna
Örümcek vesileydi, Allah yeter kuluna
Attığın her adımda Hakk’ın örgüsü vardı
Bedir, Uhud, Mute’yi şehit kokusu sardı
Şehitler tepesinden Yesrib’e esen rüzgâr
Gözyaşınla ıslanan hırkan bizde yadigâr
Ağlattı kâinatı bulut yüklü gözlerin
Yayıldı tüm cihana dalga dalga sözlerin
Ümmet için her gece dualara durmuşsun
Gönüller dergâhının tahtına oturmuşsun
Sen Humeyra’nın gülü, Kübra’da rayihasın
Hacer’in alnında nur, Âmine’de rüyasın
Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın
Hep sen anlatılırsın o âşıklar deminde
Bin yıl daha yazılsan maşuklar kaleminde
Yaratan medheylemiş Kur’an’dadır kelamı
Revaha’nın dilinde meleklerin selamı
Güller senden alıyor o amber kokusunu
Hicap sende buluyor o eşsiz dokusunu
Sen, sancağa işlenmiş en güzel nakıştasın
Melekler nazarında müstesna bakıştasın
Senden sadır her cümle insana ruh katıyor
Rabbin seni sirac-ı nur diye tanıtıyor
Sen gül kokularını getirirsin gül-zardan
Uyandı yedi iklim cemali gül-izardan
Sen özlenen sevgili rahmeti müberrasın
Dokunduğun gönülde surur-u dilarasın
Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın
Sana hasrettir gönül sana meftundur yürek
İsmini anıyoruz selamlar söyleyerek
Senin hastalığında dünya durdu hazana
Ashabının her evi döndü beytülahzana
İmtihan fanusunda kurudu güllerimiz
Medine dergâhına savruldu küllerimiz
Geldi ayrılık vakti gözler hicranla dolu
Selam verdi Cebrail açıldı vuslat yolu
Refiki âlâ için emir geldi semadan
Âlemlerin rahmeti ayrılıyor dünyadan
Ağladı sadık dostun sustu vahyin perdesi
Mabud-u canan gitti yetim kaldı Kâbe’si
Sensizlik bir kor gibi düştü ocağımıza
Hüzün ve sessizlik çöktü otağımıza
Sen cennet-ülbaki’desidretül müntehasın
İnsanlığı kurtaran son hatemi muhtarsın
Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın
Ey Nebi, senden sonra kaç kıyamet yaşadık
Sensiz geçen her güne dualarla başladık
Sensizlik anaların gözyaşlarında gizlenir
Ümmetin çocukları ölümlerle sözlenir
Aşkı elestbezminde söz vermiştik Rahim’e
“Ey ateş, serin ve selamet ol İbrahim’e”
Emrilahi’den beri ateşe yürüyoruz
Habbab gibi direnip Yasirce ölüyoruz
Onulmaz bir ateşle sınadık özümüzü
Hudeybiye yolunda vermiştik sözümüzü
Buyurdun ki “Bu dünya eldeki korateştir
İmanı elde tutmak ateş tutmaya eştir”
Gülbahçesi ateşin içinde biliyoruz
Kevsere varmak için ateşte yürüyoruz
Sen tevhidin sancağı sultanı enbiyasın
İsmail’in umudu Faran’daki sedasın
Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın
Ey Nebi, senden sonra yürekler hep kan kustu
Medine viran oldu Bilal’siz ezan sustu
Sensizlikten ağlıyor mescidde seyrigâhın
Paramparça edildi senin kutlu dergâhın
Senden sonra cahilî adetlere dönüldü
Yusuflar diri diri zindanlara gömüldü
Zulüm sardı her yanı ümmetin öksüz kaldı
Harami yolu kesti kurtlar kuzuyu çaldı
Kerbela toprağında vuruldu mihmanımız
Zalimlerin elinde yırtıldı ihramımız
Çar-ı guzin’den sonra çakallar sultan oldu
Bir gülşen iklimiydi sonunda hazan oldu
Kırıldı kalkanımız Ali’siz aslan düştü
Tutsaklık sehpasına zinnuru Kur’an düştü
Senden sonra yıktılar İslam’ın peçesini
Hasretle bekliyoruz o vuslat gecesini
-Bu efganım sanadır, ey Mahmud-uMüeyyed
-Livâ-ülHamd altına bizleri de kabul et
Sen, yağmuru bekleyen dillerdeki duasın
Sen, nura hasret kalmış ellerdeki senasın
Sen Humeyra’nın gülü, Kübra’da rayihasın
Sen özlenen sevgili rahmeti müberrasın
Sen cennet-ülbaki’de sidretül müntehasın
Sen tevhidin sancağı sultanı enbiyasın
Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın
Salatu selam tahiyyatu ikram sandır.
- Bunca Zulüm, Bunca Yalan
- Muhasara Altındaki Doğu Guta ve Enkaz Altında Can Çekişen İnsanlık
- Karşılık Beklemeksizin Hayra Yönelmek
- Adil Şahit Olmak Vaktidir!
- Müslüman Sisteme Muhalif Olmakla Mükelleftir!
- 28 Şubat’tan Günümüze Müslümanların Sistemle İmtihanı
- Marufun Emri ve Münkerin Nehyi İçin Daima Muhalefet
- İslamcılığın Bitmeyecek Bir Muhalefet Çizgisi Vardır
- Yeni Dönemde İslami Mücadele
- Din Nasihattir
- İslami Kimlik Sahiplerinin Muhalefet Geleneği
- İdeali İsteyelim Ama Realiteden de Kopmadan
- Yeni Bir Tefekküh Zemini Kurmalıyız
- Müslümanların İktidarı İslam’ın İktidarı Anlamına Gelmez
- Doğruya Doğru, Yanlışa Yanlış Diyebilen Adil Şahitler Olmak
- Bin Yıl Sürecek Darbe Sürecinden Ömür Boyu Hapse Giden Yol!
- “Cezaevlerinde Hâlâ Kardeşlerimiz Var!”
- Şebbiha Ahlakı
- Ruhların Açlığı ve Mutluluk
- Derisini Değiştiren O Bakış
- Kitaplık
- Sirac-ı Nur
- İnsan Bazen İçine Ölür
- Bu Şehrin İnsanları