Atavi Osman Erdemir

Yazarın Tüm Yazıları >

Sirac-ı Nur

Mart 2018A+A-

Rahman’dan âlemlere gönderilen bir rahmet

İsa’nın kelamında müjdelenen o Ahmed

Süzüldü Nurdağı’ndan gönüllere damladı

Hira’nın eteğinden arşa kadar parladı

Suhuflarda yazılan, okutulan gelenek

İbrahim’in duası en son hatem gelecek

Bu muştu dilden dile konuşulur Bekke’de

Vareden’in adıyla güneş doğdu Mekke’de

Âlem sana ram olmuş gelişinle çağlıyor

Bülbül güle tutulmuş sevincinden ağlıyor

 

Sen, yağmuru bekleyen dillerdeki duasın

Kapılar ardındaki beklenen fatihasın

Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın

 

Gelişinle dağıldı o karanlık bulutlar

Mustazaflar, yetimler bu büyük günü kutlar

Efsunlu gölgelerin kırıldı umutları

Ecinni bakışların yerle yeksan putları

Bir telaşa düştüler yüreklerde korateş

Yıkıldı sarayları söndü bin yıllık ateş

Kurudu Sâve gölü bitti zulüm çağları

Savruk bir çöpe döndü zulûmatın bağları

Ebabil dudağında intizarı taşıyor

Bir gülşen ikliminde yeni bir çağ başlıyor

 

Sen, nura hasret kalmış ellerdeki senasın

O nurun siracısın gönüllerde şifasın

Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın

 

Ey müzzemmil sevgili örtüsüne bürünen

Bir gecede bin yıllık zamanlarda görünen

Âlemin sırrı sende gizlenmiş miracına

Cebrail ve melekler inmişler mihrabına

Sen isranın yolcusu yedi kat gök şahidi

Millet-i İbrahim’in en kutlu muvahhidi

Sen, Taif yollarında topukları kanayan

Beddua etmeyip de onlar için ağlayan

Hüzün dolu yıllarda çok üzdü Mekke seni

Dayanmadı yüreği, kaybettin Hatice’ni

Bir avuç toprak ile çıktın hicret yoluna

Örümcek vesileydi, Allah yeter kuluna

Attığın her adımda Hakk’ın örgüsü vardı

Bedir, Uhud, Mute’yi şehit kokusu sardı

Şehitler tepesinden Yesrib’e esen rüzgâr

Gözyaşınla ıslanan hırkan bizde yadigâr

Ağlattı kâinatı bulut yüklü gözlerin

Yayıldı tüm cihana dalga dalga sözlerin

Ümmet için her gece dualara durmuşsun

Gönüller dergâhının tahtına oturmuşsun

 

Sen Humeyra’nın gülü, Kübra’da rayihasın

Hacer’in alnında nur, Âmine’de rüyasın

Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın

 

Hep sen anlatılırsın o âşıklar deminde

Bin yıl daha yazılsan maşuklar kaleminde

Yaratan medheylemiş Kur’an’dadır kelamı

Revaha’nın dilinde meleklerin selamı

Güller senden alıyor o amber kokusunu

Hicap sende buluyor o eşsiz dokusunu

Sen, sancağa işlenmiş en güzel nakıştasın

Melekler nazarında müstesna bakıştasın

Senden sadır her cümle insana ruh katıyor

Rabbin seni sirac-ı nur diye tanıtıyor

Sen gül kokularını getirirsin gül-zardan

Uyandı yedi iklim cemali gül-izardan

 

Sen özlenen sevgili rahmeti müberrasın

Dokunduğun gönülde surur-u dilarasın

Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın

 

Sana hasrettir gönül sana meftundur yürek

İsmini anıyoruz selamlar söyleyerek

Senin hastalığında dünya durdu hazana

Ashabının her evi döndü beytülahzana

İmtihan fanusunda kurudu güllerimiz

Medine dergâhına savruldu küllerimiz

Geldi ayrılık vakti gözler hicranla dolu

Selam verdi Cebrail açıldı vuslat yolu

Refiki âlâ için emir geldi semadan

Âlemlerin rahmeti ayrılıyor dünyadan

Ağladı sadık dostun sustu vahyin perdesi

Mabud-u canan gitti yetim kaldı Kâbe’si

Sensizlik bir kor gibi düştü ocağımıza

Hüzün ve sessizlik çöktü otağımıza

 

Sen cennet-ülbaki’desidretül müntehasın

İnsanlığı kurtaran son hatemi muhtarsın

Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın

 

Ey Nebi, senden sonra kaç kıyamet yaşadık

Sensiz geçen her güne dualarla başladık

Sensizlik anaların gözyaşlarında gizlenir

Ümmetin çocukları ölümlerle sözlenir

Aşkı elestbezminde söz vermiştik Rahim’e

“Ey ateş, serin ve selamet ol İbrahim’e”

Emrilahi’den beri ateşe yürüyoruz

Habbab gibi direnip Yasirce ölüyoruz

Onulmaz bir ateşle sınadık özümüzü

Hudeybiye yolunda vermiştik sözümüzü

Buyurdun ki “Bu dünya eldeki korateştir

İmanı elde tutmak ateş tutmaya eştir”

Gülbahçesi ateşin içinde biliyoruz

Kevsere varmak için ateşte yürüyoruz

 

Sen tevhidin sancağı sultanı enbiyasın

İsmail’in umudu Faran’daki sedasın

Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın

 

Ey Nebi, senden sonra yürekler hep kan kustu

Medine viran oldu Bilal’siz ezan sustu

Sensizlikten ağlıyor mescidde seyrigâhın

Paramparça edildi senin kutlu dergâhın

Senden sonra cahilî adetlere dönüldü

Yusuflar diri diri zindanlara gömüldü

Zulüm sardı her yanı ümmetin öksüz kaldı

Harami yolu kesti kurtlar kuzuyu çaldı

Kerbela toprağında vuruldu mihmanımız

Zalimlerin elinde yırtıldı ihramımız

Çar-ı guzin’den sonra çakallar sultan oldu

Bir gülşen iklimiydi sonunda hazan oldu

Kırıldı kalkanımız Ali’siz aslan düştü

Tutsaklık sehpasına zinnuru Kur’an düştü

Senden sonra yıktılar İslam’ın peçesini

Hasretle bekliyoruz o vuslat gecesini

 

-Bu efganım sanadır, ey Mahmud-uMüeyyed

-Livâ-ülHamd altına bizleri de kabul et

 

Sen, yağmuru bekleyen dillerdeki duasın

Sen, nura hasret kalmış ellerdeki senasın

Sen Humeyra’nın gülü, Kübra’da rayihasın

Sen özlenen sevgili rahmeti müberrasın

Sen cennet-ülbaki’de sidretül müntehasın

Sen tevhidin sancağı sultanı enbiyasın

Sadık-ulva’dil emin Muhammed Mustafa’sın

 

Salatu selam tahiyyatu ikram sandır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR