Şiirden Bir Gürz: Suyun Suya Kavuştuğudur
Türkiye’deki düşünsel çaba, birikim ve yönelişlerde, edebiyatçı yönleriyle tanınan insanların önemli bir etkisinin olduğu söylenebilir. Bu durum, bir yönüyle Müslümanlar için de geçerlidir. Fakat epeyce bir zamandır, Müslümanların düşünce ve inanç ile edebiyatı mezcedebildiklerini iddia etmek zor görünüyor. Birbirlerinden büyük ölçüde kopuk, ayrı alanlar olarak çıkıyor karşımıza daha çok bunlar. Edebiyatın çeşitli türlerinde ve bu arada şiir alanında söz alan kişilerin savunmaya, temsil etmeye çalıştıkları düşünce ve inanç iklimini, edebî çalışmalarına yeterince yansıtamadıkları yahut böyle bir kaygıdan genellikle uzak durdukları rahatça gözlemlenebilir, test edilebilir bir gerçek. Barikatları, önyargıları, kötü örneklikleri aşarak bunu başarabilenlerin sayısı, -eskisine göre bir gelişme gösterse de- hâlâ bir elin parmak sayısını zor buluyor ne yazık ki.
Sinan Ceran; öteden beri kasvetli ve apolitik edebi yaklaşımlardan uzak duran ve şiirini, kendi iç avlusunda birikenleri estetik bir düzlemde göstermenin yanında çeşitli insanlık durumlarına, yeryüzü bilgisine, zulüm ve direnişlere, vahiyden öğrenip özümsediklerine, Müslüman dünyanın yaşadıklarına da açan bir isim.
Suyun Suya Kavuştuğudur adlı şiir kitabı; onun süreç içerisinde edinip özümsediği bilgi, bilinç ve eylemlilik hâlinin kare kare, parça parça dizelere yansımış şekli adeta. Hayata, dünyaya, yaşanan çeşitli gelişmelere, insanlık hâllerine ve çehrelerine şiir içerisinden bir bakış, çok yönlü bir şahitlik aynı zamanda bu kitap. Anlatılan, dile getirilen her şeye rengini veren güçlü bir duyarlılık ekseni var şiirlerde. Şair özne kişisel duygu ve düşünce açıklamalarına yönelirken dahi bir konum bilgisi, bir sorumluluk çevrimi içinde ayaklandırıyor sözü.
96 sayfalık kitapta 47 şiir yer alıyor. Çocukluk, hüzün, sevgi, hatırlayış, özlem gibi şiirin kadim temalarının yanı sıra direncin, isyanın, kıyımların, bizim coğrafyamıza ve inanç iklimimize özgü değerlerin, umutların, beklentilerin de şiirlerde deveran ettiğine tanık oluyoruz. Şiir eşliğinde çatılan bu tanıklık ve hayata müdahil olma isteği, edebiyatın kendine mahsus kaliteleri, isterleri de göz ardı edilmeden gerçekleştiriliyor aynı zamanda:
yan yana, üst üste sekiz sâbi
bir sürü ayak var sayamam, yine de
bir çifti eksik gibi
yan yana, üst üste sekiz sâbi
hepsi de kanlar içinde
Yeri geldiğinde meydanlara iniyoruz Sinan Ceran’ın şiirleriyle, bütün parmakların şehadet parmağına dönüştüğünü görüyoruz. Filistin’e, Kudüs’e yürüyoruz hep birlikte. Suriye’deki mücadeleye, direnişe dikkat kesiliyoruz. Zindanlardaki kardeşlerimizi hatırlıyor, kucaklaşıyor ve onlara selam gönderiyoruz. “Derin devlet”in, çetelerin, halk düşmanı çeşitli güç odaklarının katlettiği insanların çehreleriyle karşılaşıyoruz. Çırpınan kentlerde, farklı insan hikâyeleriyle dolu köylerde, kasabalarda dolaşıyoruz. Mazlum çocukların, genç kızların, kadınların arasından geçiyoruz bir elimizi yüreğimize iliştirerek. Göçlere, yıkımlara dalıyoruz hüzünlü bakışlarla. Kişisel duygu salınımlarında, öznel iç dökümlerinde bile hep somut bir dünyası, toplumsal ve siyasal bağlamını kavramakta zorlanmadığımız bir evreni var kitaptaki şiirlerin.
Suyun Suya Kavuştuğudur, şiirle irtibatı, genel kültürle ilgisi ileri düzeyde olmayan okuyucuların aşina olmayacağı, ilk elde yadırgayabileceği bazı kelimeler, başlığa çıkarılan bazı ifadeler içeriyor. Bunlardan biri “kaza veya başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan, içinde mektup olan şişe” anlamına gelen “potkal”. Bir diğeri “şiddetli saldırı, hücum” anlamındaki “savlet”. Reşat Nuri’nin Çalıkuşu romanında da geçen ve bir “koku türü” olan “elyotrop” kelimesi de dolaşımı fazla olan kelimelerden değil. Gözlemlerin, tanıklıkların yanı sıra okumalarla da irtifa kazandırılmış bir birikimi olduğu için hem zengin hem de zinde bir söz dağarı var Sinan Ceran’ın.
Kimi zaman lirik bir edası, yer yer duygulu bir söyleyişi olsa da hem içeriği hem de şiiriyeti sağlayan bileşenleri ve hacmi yönünden modern epiğe yaklaşan bir şiir anlayışı hâkim kitapta. Şiirlere farklı dozajlarda yayılan ses rüzgârının, epiğe elverişli tematik tercihlere güç kattığı söylenebilir. Eksik bırakılmış sözler, eksiltili söyleyiş az. Yüklemli yargılar, fiil cümleleri baskın. Bununla birlikte, uzun şiirlerden sonra gelen kısa şiirler, hem tekdüzeliği azaltan bir işlev görüyor hem de okuyucunun soluklanmasına imkân tanıyor. Tarihten devşirilmiş söz ve görüntüler, geçmişle çoklu bağlantıları olan kültürel işaretler, bizi peygamber kıssalarının dünyasına götüren isim ve çehreler içerse de anlatım daima dinamik ve güncel olanla iç içe. Eski ve askerî bir terim olan “içtima” bile içimizi irkilten bir canlılık kazanacak şekilde yer alıyor şiirde. Şair öznenin bilinci ve birikimi, şiirde yer alacak malzemeyi kendisine yaraşır bir dil giysisi ve akışkanlık içinde dönüştürme çabasını kolaylaştıran bir yetkinlik taşıyor daima:
allah’ım
kesilmesin diye rüzgârımız
tam tekmil
ayaktayız
Uzun şiirlerde işçiliğe biraz daha dikkat ettiğinde, iç müzik ve ahenk başta olmak üzere biçim / biçem konusuna -acele etmeden- daha fazla özen gösterdiğinde, konu evleğini genişletip çeşitlendirme noktasında daha istekli ve dikkatli olduğunda daha kalıcı, sarsıcı ve etkili şiirler yazacağına inancım tam Sinan Ceran’ın.
Zaman zaman hepimizi kuşatan tekrarlardan, benzer ifadelerden, patetik yanıltı dairesinde değerlendirilebilecek kullanımlardan, bazen içeriğin de zorlamasıyla klişeleşmeye evrilen söz ve imgelerden kaçınması da şiirini olası enfeksiyonlar karşısında daha diri, daha dirençli kılacaktır kuşkusuz.
Günümüz şiirinde kolay kolay rastlanmayacak güçlü bir kimlik ve kişilik, diri bir bilinç evreni, fazlasıyla geniş ve bereketli bir duyarlılık ve sorumluluk havzası eşlik ediyor zira onun dizelerine. Özümsenmiş ve tanıklığı için çaba gösterilmiş bir vahiy bilgisi, hayat içerisinde bizzat ete kemiğe büründürülmüş bir sorumluluk bilinci, yaşayan sünnet katına yükselen bir ahlakî rakım, yeni ve çok yönlü okuma ve yorumlarla daima zenginleşip genişleyen bir sözlük var daima onun yanı başında. Yeni şiirlerini, yeni kitabını bekleyeceğiz merakla:
soluklarımız
hoyrat bir bıçak yarasıdır pusuya düştüğümüzde
geri çekilmek yok. çekileceğimiz
tek yer darağacıdır.
-------------------------------------
Sinan Ceran, Suyun Suya Kavuştuğudur, Ekin Yayınları, İstanbul 2013
- Arınma Çabasının Sürekliliği
- Seçimlerin Belirginleştirdiği Tehlike: Milliyetçi Kutuplaşma
- Seçim Sonuçları ve İslami Muhasebe
- Kırılgan İttifaklarla Sağlam Adımlar Atılmaz!
- Seçimden Seçmeler
- Seçim Sonucunu Arınma Vesilesi Kılmak
- Sizin Hiç mi Suçunuz Yok?
- “İslami Camialar Eleştiri Oklarını Önce Kendilerine Atmalı!”
- AK Parti’nin Kaybı Ümmet Kazanımlarımız İçin Bir Yara
- Seçim Sonuçları Neyi Anlatıyor?
- Bölgede Yükselen Milliyetçilik Dalgasına Dikkat
- Bugünkü Siyasal Koşullar, Diktatörlüğe Nispetle Daha Az Kötü Olandır
- Başkanlık Sistemi ve Tartışmalar
- Rojava Merkezli Son Gelişmeler ve Karatılmaya Çalışılan Gerçekler
- Meşruiyeti Olmayan Davanın Kamuoyuna Mal Edilmesi Becerisi
- Asya Altyapı Yatırım Bankası Küresel Ekonomik Düzende Bir Kırılma Oluşturabilir mi?
- Siyah Öfke Büyüyor
- Şiirden Bir Gürz: Suyun Suya Kavuştuğudur
- Kitaplık
- Yoldaki Ensar ve Muhacirler
- İftar Vakti
- Can, Köprücük Kemiklerine Dayanmadan
- Sözüm Söz