1. YAZARLAR

  2. Zehra Ç. Türkmen

  3. Sesimizi Yükseltiyoruz...

Zehra Ç. Türkmen

Yazarın Tüm Yazıları >

Sesimizi Yükseltiyoruz...

Aralık 2005A+A-

Gün direnişin günü...

Düşüncemizin, inancımızın, kimliğimizin, başörtümüzün özgürlüğü için sesimizi yükseltme günü...

Hiçbir sorun tek ve bağımsız değildir. Çünkü kuşatma her alanda karşımızda. Küresel kapitalizm, ABD emperyalizmi ve yerli işbirlikçileri karşımızda. Zulüm, zorbalık ve ifsat her gün farklı çehrelerle çıkıyor karşımıza. Bazen sopayla, bazen havuçla; bazen işkenceyle, bazen maskeyle... Bu nedenle topyekün ifsada, zulme ve şeytanlık biçimlerine karşı, vahyin gücüyle uyarmalıyız nefsimizi ve çevremizi...

Vahyi eğitimi kavramalıyız. Kur'ani bilinci kuşanmalı, kolektif bir tavrın ve tanıklığın taşıyıcısı olmalıyız. İşte bizim hayat okulumuz budur.

Üniversiteler bizim için önemli tabi. Ama üniversitelere gitsek de gitmesek de işte alternatif eğitimimiz, alternatif üniversitemiz budur bizim: Bilgi, inanç, eylem. Bu eğitimden geçmemiş hiçbir doktor, hiçbir avukat, hiçbir mühendis, hiçbir hemşire yurt dışına gidip Sor-bon'dan, Harward'dan, Viyana Üniversitesi'nden mezun olsa da gerçek eğitimini tamamlamış değildir.

Darbelerle de olsa, işgallerle de olsa ve demokrasi oyunuyla da olsa her türlü baskıya, her türlü zulme ve her türlü yasağa karşı şiarımız şudur bizim:

Direniş, adalet, özgürlük.

Ve yine meydanlardayız. Hep bir ağızdan ezgilerimizi haykırıyoruz:

Arsız onursuz günleri bırak, yürüyelim meydanlara

Zincirleri kırmak için, Zulme direnmek için.

Meydanlara küsmek olmaz, meydanlar yangın yeri.

Ve yine meydanlardayız.

İnsanlığını yitirenlere karşı insan kalmakta ısrar ediyor ve bir kez daha insanlığı hatırlatıyoruz. Bilinçle, inançla, kararlılıkla, dayanışmayla. Yükseltiyoruz sesimizi:

"Başörtüsü Onurumuz Koruyacağız"

"Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz" 

"Başörtüsü Kur'an'ın Emri, Müslüman Kadının Kimliğidir."

 28 Şubatçılar, MGK'cılar, YÖK'cüler, Kuvayı Mil-liyeciler, Kemalist despotlar çıksa da karşımıza, adım adım büyüteceğiz bu haykırış halkalarımızı. Ve bir gün halkalar iç içe geçip özgürlüğün, adaletin, onurun direniş zincirini oluşturacak.

Seçimler oluyor. Yasaklarla, keyfi yargı kararlarıyla, despotizmle başı derde girenler, kendilerini halka acındırarak destek ararken; öbür yandan iç ve dış egemen güçlerden icazet alabilmek için inanç ve düşünce yasaklarının, başörtüsü yasağının öncelikli sorun olmadığını ilan edebiliyorlardı. İnanmadıkları bu söyleme zamanla kendileri de kanmaya başladılar. Sonra halkı ve seçmenleri inandırmaya çalıştılar. Ama Biz sesimizi yükseltiyoruz. Diyoruz ki, inanmayacağız bu masallara.

Dün ilkokullarda "Uyu uyu yat uyu" diye uyutulan çocukluğumuz geride kaldı artık. Sistemin yavaş yavaş kaynayan kazanında gevşeyen kurbağa olmayacağız. Onun için meydanlardayız ve meydanlarda olmalıyız.

Bize soruyorlar gevşememizi isteyenler. 100 kişi 500 kişi bağırıyorsunuz da ne oluyor diye?

Vahye, adalete, hakka şahitliğin sayısı mı olurmuş. Gerektiğinde tek başına İbrahim gibi, gerektiğinde Mekke'ye yürüyen 40 kişiye ulaşmış ilk öncü sahabe nesli gibi ya da Medine'yi savunan Peygamberin ordusu gibi. En azından kimliğimizi muhkem tutuyoruz biz. Savrulmuyoruz, sulanmıyoruz, gevşemiyoruz. Akıntıya kapılmıyoruz. Konjönktüre göre değişmiyoruz. Her türlü zulme ve haksızlığa her daim ve her şartta tavır alan mümin ve müminelerin var olduğunu sosyal bir örneklik olarak sergiliyoruz.

Biz dilenmiyoruz. Biz eğilmiyoruz. Biz kimliğimizi modaya uygun görüntülerle, beş yıldızlı otellerde kamufle etmiyoruz. Peruk takmıyoruz başımıza, kalemimize, yüreğimize... Biz uyuyanların, unutanların, unutulanların ve umutsuzların safında yer almıyoruz.

Ve Rabbimizin rızası için, kimliğimizin özgürlüğü için, başörtümüz için, 28 Şubat coplarına, panzerlerine, eğitilmiş köpeklerine haykırdığımız gibi sesimizi yükseltiyoruz:

"Üzülme, Gevşeme, Allah Bizimle"

"Üzülme, Gevşeme, Allah Bizimle."

Ve biz hala besmeleyle başlıyoruz güne...

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR