Ben zindanı dört mevsim bildim
hayat bir hançer gibi girdi kalbime
şairdim yüreğimle yürüyordum
görüş günlerinde içinden ağlayan
üç yetim kuşu Allah'a ısmarlayan
kanatları kırıla kırıla büyüyen
üç yetim... kuşlarım
ah bir de gözlerim
insan yetim öksüz deyince
ağlar elbet
parçalanmış bir gökyüzü gibi
ilk yaz
şimdi kiraz bahçelerinde allı turnam türküleri
çatılarda güvercin kumru vuruşları
varsın dolsun zindanlar
çoğalsın sürgünlerimiz
sonra
çoğaltarak bir yangını
nar kırmızılığında
bizi çağıran kıyam dağlarında
imanımla senin adına
müntakim olan Rabbim
memur et intikamına
o tarifsiz acılarımla boğuşarak
kanımdan meydanlara boşanır süvariler
Tarık bin Ziyad geçer içimden
dönmeyecek gemiler
aşk canıma can katar kılıçlarda boşanır yüzümüz
ecelle bahse girmenin vaktidir
ey ilkyazın tahtına kurulan derviş