Yaz sıcakları geçse de gündemin sıcaklığı sürüyor. Gerek yaşadığımız belde, gerek ‘ülkemiz’in bütünü hararetli gelişmelere sahne olmakta. Mısır’da sırtlarını uluslararası güçlere dayamış sırtlanların zulümleri sürüyor. Katliam perdesi şimdilik kapanmış görünmekle birlikte, yasaklar, tutuklamalar tam gaz devam etmekte. Sözde daha fazla özgürlük sloganlarıyla meydanlara çıkan liberal, sol, milliyetçi ve bilumum laik güçlerin eylemlerini askerî bir diktatörlükle taçlandırmış olmaları ne kadar ibretlik bir manzara!
Türkiye’den de iyi bildiğimiz bir ruh hali bu! İslam düşmanlığı bazılarını şeytanla işbirliğine iterken, bazılarını açıkça şeytanlaştırmakta! Mısır cuntasının “bağımsız yargı” eliyle İhvan hakkında verdiği kapatma kararı zorbaların asıl hedefini ortaya koymakta. Yaklaşık bir asırlık bir süreçte ne işgalcilerin ne de onları izleyen darbe yönetimlerinin başaramadığı bir işi, İslami hareketi tasfiyeyi hedefliyorlar. Allah’ın izniyle başaramayacaklar çünkü İslami hareket bir tabela ya da bir bina değil ki, feshettik kararıyla kapansın, bitsin! İslami hareket bu coğrafyanın ruhu, ümmetin hayat damarıdır!
Bugün Mısır cuntası zafer sarhoşluğuyla yasaklıyor, tutukluyor, zulmediyor; gün gelip katliamlarının hesabının sorulmayacağından emin görünüyor. 28 Şubat darbecileri de aynen bu ruh hali içindeydiler. Azgın ve despot bir tutumla zulümde sınır tanımıyorlardı. Ama şimdi dünkü kükreyen aslanların masum ve mahcup birer kediye dönüştüklerine şahitlik ediyoruz. Dün övündükleri eylemler ellerini yakan birer kora dönmüş adeta, hiçbiri tutmaya yanaşmıyor, birbirlerine atmaya çalışıyorlar. Tam bir rezillik ve utanç tablosu! Durumu kendilerine sevimli gelen bir sloganla hatırlatalım: Bu daha başlangıç! Asıl rezillik sizleri sonsuz ahiret yurdunda bekliyor! Umulur ki, yaptıklarınızdan samimi bir kalple tövbe edersiniz de o çetin günün azabından korunursunuz!
Türkiye, Başbakan’ın açıklayacağı “demokratikleşme paketi”ne kilitlenmiş halde. Dergimizi baskıya verdiğimiz aşamada henüz açıklanmayan paketin uzunca bir süre gündem teşkil edeceği anlaşılıyor. Daha paket açıklanmadan Türk milliyetçilerinin “bölünüyoruz”, Kürt milliyetçilerinin ise “kandırılıyoruz” diye feryat etmesi milliyetçiliğin mensuplarında akıl, mantık bırakmadığı gibi, adalet duygusunu da kökünden tahrip ettiğinin bir göstergesi olmalı! Paketten ne çıkarsa çıksın tarafların siyasal tutumlarında bir değişiklik olması ise beklenmiyor. Kürt sorununun çözümüne yönelik başlayan diyalog ve çözüm sürecinin keskin virajlara girmekle birlikte devam etmesi kaçınılmaz. Bu saatten sonra ne hükümet geri adım atabilir ne de PKK eski pozisyonuna geri dönebilir.
Bununla beraber Kürt milliyetçi hareketinin gerilim siyasetinden beslendiği ve bunu her halükarda sürdürmeye kararlı olduğu açık. Yerel seçimler sürecinde bu saldırganlık eğiliminin daha fazla yükselmesi şaşırtıcı olmayacak çünkü bu hareket insanlarla şiddet dışında iletişim kurmuyor, kuramıyor. Etkinlik kurabildiği her yerde yoğun bir baskı ve dayatma tutumu içinde olduğu görülen Kürt milliyetçi hareketinin bilhassa İslami çaba ve faaliyet yürüten kuruluşlara yönelik olarak açık bir tahammülsüzlük ve saldırganlık tavrı geliştirdiği görülmekte. On yıllar boyunca ırkçı-faşizan devlet aygıtının inkâr ve imha siyasetinden yakınanların, bu politikalara karşı haklı olarak karşı çıkanların, isyan edenlerin aynı tavrı kendileri için rakip olarak algıladıkları Müslümanlara göstermeleri, inkâr ve imha siyaseti izlemeleri tam bir ideolojik körlük ve çürümüşlük göstergesidir. Bu zalimane tutumun mağduru olan kardeşlerimizin bu tür provokatif eylemler karşısında basiretli ve izzetli bir şekilde davranacağını biliyor, bir kez daha sabırlar diliyoruz.