Az buz olmayacak katlanacağımız acılar. Bir gurur ve soğukluk sarmış, utangaç, kırgın yüreğimizin köşelerini.
Dinleyemiyoruz sesini hayatın, çünkü dinleyemiyoruz kendimizi. En üşengeç yanımıza tıkılınca hayat, fücur akan çağın pislikleri ot tıktı canımıza.
Daha pek çok acılar, çiçek acılar iliştireceğiz göğsümüzün bir ucuna böyle giderse.
Nice bayramlar geçer üzerinden yeryüzünün ve ömrümüzün. Cehennemin zehirli bakışları yine de getirmez bizi kendimize. Kendimizden uzaklaştıkça bir yanma düştüğümüz hayat çukurunun, çamurunun dibinde sürgün verecek yüreğimizi sarmalayan, harcında umut olmayan, diken acılar.
Battıkça acılar diken diken yüreğimize, dayanmazsak, 'gül'e beslediğimiz sevgi yüz tutar kurumaya.
Daha çok ölümcül yanılgılara düşeriz ruhumuzu saplandığı balçıktan eşip kurtarmayınca.
Sırası bozuk adımlarımız yerinde saydıkça, sıradan günler koşup gelir, çullanır üstümüze.
Hayata uygunsuz kalışımızın cürmüne, cevap olur sıradanlık sehpasında, günübirlik fermanlarla idam oluşumuz.
Ölümün can bağışlayan soluğundan saklı kaldıkça bedenimiz, sırrını serdetmez bize yeryüzü, vermez bize gizemlerini...
Bilsek ki doğumumuzun anlamında gizlidir ölümümüzdeki hikmet, bütün anlamsızlığı kurban veririz anlamına hayatın...
Ömrümüzü kaç geçtiğini farketseydik ecelin, takva eksenli tutardık nabzını eylemlerimizin.
Gözetlediğini sezseydik bizi her zaman, bize öz bahşedenin, görmesi gerekenden başka bir şey görmezdi gözlerimiz.
Acılarımızı bir çığ gibi başımıza yığıp, yıllardan damıttığımız umutlarımızı ber-hava dağıtmamızdandır içimizdeki dağınıklığımız.
Gam üstüne gam çökünce sadrımıza, bağrında ışıksız gecelerin, uzatıp göğe ellerimizi inşirah dilemeyişimizdendir tertilsiz yaşamlarımız.
Kara sessizliğe gömüldü gönüllerimiz.
Feryad-u figandan gayrı pay düşmedi gözlerine, felç düşünce yüreğine kıyamet neslinin...
Alışırız karanlığa, böylesine razı sürgün kaldıkça gerçeğimizden, alışırız kendimize sürünüp sürtünmeye...
Rahmetin yumuşak ağzıyla kırmadıkça soğukluk kaplamış gururları, kucağını açıp sığdırmaz bizi sevda ocağına sığınağımız.
Alıp yüreğimize geçirmezsek yaşamın evrensel belgelerini, cellat eliyle fücurun, belgesiz itiliriz hüsran çukurunun nedamet ateşine...
Ölümsüz diyarda can çekişiriz ölümsüzlükten.