Yetmiyor Dilimiz

Bünyamin Doğruer

(Aziz Şehid Seyyid Kutub anısına)

Yirmi dokuz Ağustos bindokuzyüz altmışaltı

Yusuf'un tanıdığı zindandan Mısır'dan

Hücrelerin tek tek ışıkları söndü

Şehadet nakışlı kefeniyle

Ey şanlı seherde darağacına gülümseyen şehid

Dilinde zafer ayetleri, zalim Firavun Nasır mağlub

Ölümü ölümsüzlüğe mazlumluğu direnişe çeviren

Şimdi Rabbimin katında rızıkla içinde Seyyid Kutub

Ceylanlarım boğazından vurulur her nedense

O zaman içimdeki denize kan ırmakları dökülür

Söz vermişim ölümün beyaz duvağını kaldırmaya

Dağ başlarına çıkarmaya

Harbi hapishanesinden yaralı kuşlar uçuyor

Kan damlıyor sehpalardan

Zindan duvarlarının nabzı atıyor duyuyorum

Yalın yürek şahlanırım o zaman

Vahye muhalif, inkarlara sığınılan coğrafyada

Ayaklar suskunluktan dokunmuş kilimlerde geziniyor

Sırtımızda işkence izleri yok

Çocuksu kaygularımızla

Ortasında otağ kurduk iğreti dünyanın

Yalnız kara bir habere ağlıyor olduk, yapmacık

Yas değil, korku bayrakları asılmış damlara

Bilinmeyen milyonlarca kafa dolaşıyor sokaklarda

Dünya baş üstünde

Baş midelerde tutuklu

Günde kaç mevsim yaşıyorum bilmem

Doya doya susmaktan yoruldum

Karanlıkları bir güzel tutuşturmanın vaktidir

Konuşmanın haykırmanın adanmanın vuslatın

Ayaklanır içimizdeki acılar

Gün döner çatılmış silahları kavrar ellerimiz

Toplanır peygamber ordusu

Bir savaşçının gözlerinde

Aydınlık bir Bedir gecesi...

Yirmidokuz Ağustos bindokuzyüz altmışaltı

Harbi hapishanesinin meydanından

Uğultular saçarak geldi yanı başımda durdu zaman

Bir güvercin havalandı

Bulutlar paramparça

Görmedin mi?

Görmedin mi?

Görmedin mi?

Kayan yıldızları....

Yüreği şahadete sarılı şehiteri

Görmedin mi?

Suçsuzu suçlu kılan hürriyet mahkemelerini

Başlarına geçireceğimiz günler

Gelmedi mi?

Gelmedi mi?

Gelmedi mi?