Uluslararası kamuoyunda Filistin meselesine çeşitli gözlükler takıp bakmayan ve olup biteni olduğu gibi değerlendirebilen insan ve toplum unsuru çok sınırlı. Modern dünyanın büyüsü olarak değerlendirebileceğimiz medyanın Filistin sorununu değerlendirme konusunda insanların gözlerine binbir türlü perdeler çekmesinin bu konuda önemli ölçüde belirleyiciliği var elbette. İsrail işgaline karşı direnen Filistin direnişçilerini uluslararası kamuoyuna terörist olarak yansıtıp İsrail'in meşru müdafaa hakkını kullandığı kanısının oluşturulması ve dolayısıyla işgalin meşrulaştırması, küresel sömürgeciliğin medyayı ne kadar etkili kullandığının da bir göstergesi aynı zamanda.
Böyle bir dünyada gerçekleri söyleyip insanların gözlerindeki perdeleri kaldırma çabası en temelde insani bir sorumluluk. İşte Edward Said, bu sorumluluğun bilincinde olan bir aydındı. Filistin için verdiği mücadele ile tanınan gerçek bir entelektüel.
Aram Yayıncılık tarafından hazırlanmış "Yeni Binyılda Filistin Sorunu" adlı kitap, Edward Said'in çeşitli yayın organlarında Ocak 2000 ile Aralık 2001 tarihleri arasında yayımlanmış makaleleri ve onunla yapılmış söyleşilerden oluşuyor. Makaleler yazıldığı zamana ait gelişmelerin değerlendirmesi ile birlikte Filistin direnişinin 21. yüzyılda girdiği dönemeç ve bu dönemecin gidişatı ile ilgili tespit ve analizleri de içeriyor. Yani Filistin sorununun durumu, bu durumun nedenlerini, kökenlerini okumak noktasında bilgi ve perspektif sunucu bir içeriğe sahip.
Kitapta üzerinde yoğunluklu olarak durulan konular genel olarak üç madde ile sıralanabilir,
1- İsrail-Yahudi Siyonizmi, Amerikan-Yahudi Siyonizmi ve geçmişte Batı tarafından büyük zulümlere uğratılmış "Yahudi kavminin" birikmiş kin ve nefretini nasıl olup da Filistin halkına yansıttığı.
Ötekini inkar eden bir ideolojiye sahip ve irrasyonellikte ve çözümsüzlükte ısrar eden Yahudi psikolojisinin tahlil edilişini, İsrail kimliğine dair sosyolojik ve psikolojik analizleri de bu madde içine almak gerekir: İsrail modem kimliğini gerçek ve yaşayan insanlarla değil, ne geçmişte ne günümüzde ne de gelecekte hiçbir sınırı olmayan koloktiviteyle özdeşleştirmektedir: Yahudi Dairesi tarafından tüm Yahudi halkı adına ebediyen emanet tutulacak olan topraklar siyasi hayat için bir formül olmaktan ziyade siyasi hayattan kaçıştır fakat çok yakında gerçeklikle yüzyüze gelinecektir." (s. 23)
2- ABD-İsrail işbirliğinin Filistin halkına dayattığı ve Filistin halkının çok kötü bir şekilde temsil edildiği "barış süreci". Bu sürecin nasıl bir aldatmayı içerdiği ve genel olarak 'Filistin' ve Arap dünyası yöneticilerinin işbirlikçi uzlaşmacı politikalarıyla verdiği anlamsız tavizler.
Said, Oslo süreci ve anlaşması ile Camp David görüşmelerinde Arafat'ın verdiği tavizleri ve sığınmacı tavrı, Arafat ve 'küçük bir grup' diye sıfatlandırdığı Filistinli yöneticileri kıyasıya eleştiriyor. Bu küçük grubun Filistin sorununa ve geleceğe dair aslında bir planının olmadığını, halkı kandırdıklarını söylüyor ve onları, yaptıklarını kabul edip halktan özür dilemeye çağırıyor. Ve Aksa İntifadası'nın sadece Oslo sürecini inşa edenlere ve Barak'a karşı değil "küçük bir grup" Filistinli yöneticiye karşı da patlak verdiğini belirtiyor. (s. 72)
Ayrıca intifadadan söz ederken direnişin kendi geleceğini nasıl biçimlendireceğine dair bir vizyonla yoğrulmasının gerekliliğini ifade ediyor Said ve silahlı mücadeleyi kafasında halk desteğini en üst düzeyde tutmanın alternatifi bir yere oturtuyor. Ancak evleri üstlerine yıkılan, çocukları boğazlanan bir halkın başka çaresinin olup olmadığına dair soruya cevap bulmanın oldukça zor olduğu bir akıl yürütme bu.
Said, Filistin mücadelesinin Siyonist hedefleri ve demagojileri boşa çıkaracak yeni bir siyasi stratejiye ve iradeye ihtiyacı olduğunu dile getiriyor intifada değerlendirmesinden sonra, (s.121)
3- Said'le gerçekleştirilen söyleşilerde ise üzerinde en çok durulan konu "nasıl bir barış" ve çözümün ne olduğu.
Cevaplarda sık sık yaptığı vurgu adaletsiz barışın mümkün olmadığı ve bugüne kadar bütün "barış girişimleri"nin Filistin halkının haklarının gasp edilmesine razı olmasının istenmesinden ibaret olduğu.
Said'in çözüm önerisi ise iki halklı bir devlet. Ona göre bu devlette Yahudiler, dünyanın her yerinde olduğu gibi, doğal olarak azınlıkta kalacak. Ancak Yahudilere bütün azınlık hakları adilane bir şekilde tanınacak. Tabi bu planın önemli riskleri de beraberinde getirdiğini biliyor. Yaşanan bunca acıdan sonra Filistin halkı ile Yahudiler birlikte yaşayabilirler mi?
Filistin sorunu ve Filistin direnişi için yapılacak tespit ve değerlendirmelerde Filistin'in kurtuluşu için mücadele vermiş bir aydın ve entelektüel olarak Edward Said'in makalelerinden oluşmuş bu kitaptan ve diğer kitaplarından mutlaka yararlanılmalı.