Modern politik ideolojiler, felsefeler, kurum ve kavramlar büyük bir bunalım, çözülme ve gerileme süreci içerisinde bulunmaktadır. Modern tüm politik sistemler, tek boyutlu olarak yapılandırıldıkları için hiç bir zaman insanlık sorunlarına, ihtiyaçlarına ve özlemlerine cevap verememiştir. Başarısızlık, bu sistemlerin, felsefelerin özünde, doğasındadır. Günümüzde politik dünyada tüm değerler ve anlamlar çürümüştür. Bugünün politik iklimi, tüm anlamları, erdem ve ahlakı yıkan, insan ego ve ihtiraslarını tahrik eden bir iklimdir. Bu nedenledir ki, bütün dünyada politik partilere, seçimlere ilgi ve güven yoğun bir şekilde zayıflamaktadır.
Politik hareketler, hiç bir toplumda kalıcı ve derinlikli bir toplumsal coşku ya da heyecan uyandırmıyor. Politik hareketler günlük, anlık, yüzeysel heyecanlar arıyorlar. Bütün dünyada halklar, yeni seçenekler bulamadıkları için, kurulu düzenlere katlanmaktadırlar. Modern politik görüşler, partiler, politikacılar ve bunları destekleyen medyalar gözden düşmüştür. Politikacılar söz konusu olduğunda, her toplumda hırsızlık, soygunculuk, vurgunculuk akla gelmektedir.
Modern politik ideolojiler toplumcu siyasetler kurmamış, toplumsal kamu kültürü inşa edememiştir. Bu nedenle modern toplumlarda toplumsal yardımlaşma ve dayanışma düşüncesi ve kültürü oluşmamıştır. Bugün uluslararası sistem en güçlünün çıkarlarına hizmet eden bir sistemdir. Güçlülerin güçlerini kötüye kullanmalarını hiç bir politik sistem engelleyememektedir. Bugünün dünyasında politika profesyonelleştirildiği için halklara tamamen kapalıdır. Demokrasi maskesi altında bütün toplumlarda "oligarşiler" yönetimi elinde tutmaktadır. Demokrasiler yalnızca seçim dönemlerinde kullanılan bir tür hükümet kurma tekniğidir. Özellikle Türkiye'de "demokrasi" ideolojik slogandır. Türkiye'de siyaset yalnızca "makyavelist" esaslara göre yapılmaktadır.
Bugün modern politik sistemler yeni bir kavramsallaştırmanın hayati bir zorunluluk olduğunu itiraf etmektedir. Bütün dünyada politik sistem ahlaki ve insani bir zemine acilen ihtiyaç duymaktadır. Bu gerçek bütün dünyada bütün çıplaklığıyla ortaya çıktığı halde, müslümanların "demokrasilere" yönelmelerini açıklayabilmek mümkün değildir.
Bugünün tüm politik partileri dünya çapında etkili olan ekonomik sistem tarafından teslim alınmışlardır. Modern politik kültür bireyciliği, bencilliği, sorumsuzluğu doğurmuştur. Sağlıklı bir siyasal yapının temel koşulu erdemli bireylerdir. Demokrasiler ahlaki, insani anlamlar içermediği için halklar kamusal sorumluluklara katılmıyorlar. Günümüz dünyasında bireysel ve sınıfsal çıkar anlayışı üzerinde yükselen siyasal sistemler nedeniyle siyasal yabancılaşma, yozlaşma ve kirlenme önlenemez boyutlara ulaşmıştır. Demokratik özgürlük anlayışı bencillikle eş anlamlıdır, insanlık, demokratik politikaların İnsani erdemleri yok eden sınırsız bir çıkar kavgası olduğunu yaşayarak görmektedir.
Bizler, müslümanlar olarak dünyayı ve dünyadaki gelişmeleri bir bütün olarak algılamak durumundayız. Dünya sistemini, İslam dünyasının ve toplumlarının tarihsel, yapısal sorunlarını bütün boyutlarıyla ve doğru değerlendirmek gibi bir sorumluluk altındayız. Türkiye'nin devletler arası sistem içerisindeki bağımlılığa dayalı konumunu ancak dünya ölçeğinde çözümlemeler yaparak sorgulayabiliriz. Bugün tüm politik partiler modern dünyanın politik yapısı içerisinde konumlanmaktadır. Bu durum İslam dünyası ülkeleri İçin de geçerlidir.
Diğer İslam toplumlarında olduğu gibi Türkiye'de de İslami partiler ya da müslüman kitlelere hitap eden partiler statükoyu, statükocu dili ve söylemi aşmayı başaramamıştır. Bu partilerin kalıcı, dönüştürücü kazanımları olmamıştır. Bu partiler muhalefetlerini İslami anlamda ifade edemediler, somutlaştıramadılar, muhalefeti toplumsallaştıramadılar. Sözünü ettiğimiz partiler gerçek tarihten, gerçek dünyadan ve gerçek siyasetten bağımsız geleneksel alanla sınırlı, yerel koşullara göre yapılandırılmış ütopyacı bir dil kullanıyorlar. Bu dil İslam toplumlarının gerçeğini asla yansıtmıyor.
İslam toplumlarında İslami partiler, diğer bir deyişle müslümanlara hitap eden partiler - bunlar arasında Refah Partisi gibi İslami bir parti olmadığını açıklayan partiler de bulunuyor- Müslüman halkları İslami doğrultuda kazanmayı başaramadı. Halklar ilgili ülkelerde ulusal devletin ve ulusal devletin temsil ettiği resmi dinin yanında yer alıyorlar. Ulusal devletin ve ulusal din anlayışının yanında yer alanlar yalnızca halklar değildir. Geleneksel tüm İslami cemaatler, topluluklar, hizipler, partiler ve önderler de İslama rağmen ulusal devletin yanında ve hizmetindedir.
Geleneksel İslami akımlar "ulusal devleti" İslam'dan daha mukaddes bilmektedir. Bugün Türkiye'de hiç bir İslami akımın, partinin kendisini İslami kavramlarla tanımlama özgürlüğü yoktur. Kendisini İslami tanımlarla ifade edemeyen her hangi bir akımın ya da partinin İslamiliğinden söz edilemez.
Müslümanların anayasası ve tüm yasaları Allah'tan ve İslam'dan bağımsızlaştırılmış bir politik sistem adına nerede olursa olsun seçime katılmaları İslami anlam ve amaçları rencide etmek anlamına gelecektir.