Sesim özümü arıyor gecenin damarlarında
yıldızlara baktıkça kanıyor bir yanım
uzun bir ezgide susuyorum
göğüs kafesimde sızı cephe gerisindeyim
hüzünlerimizin güldüğü dağlara bakıyorum
bir talanla başlamıştı her şey
gümüşsü duygular kirletilmiş ağızlarda
delik deşik edilmiş inançlar
kimbilir böyle bir zamanda
öldüğümüz yere bir karanfil bırakırlar
çünkü beni seyretmek kanattı
işte göğsüm zafer ola-ki
koca bir hasretle beslenen
okum yayım kılıcım
nedir seni kutlu kılan
çılgın bir yağmur kadar sevdiğim
yılanların susuzluğunu gideren
kıpkızıl günahlar ören kentleri geçtim
kanayan geceyle uyandırdım
kurulan toy tuzakları
solgun bir gül dağılır dağlarda
bir derdin kolları gerer çarmıha beni
havada karbon kokusu havada pusu
bir hoyrat umut gibi
o gülle gelen yüzün gibi
zaman kurtulmadı insanlar gülmedi ölüme
bak bülbül gülünden geçmiş
ötüyor utanç bahçelerinde...