Bugünün dünyasında ve özellikle Batılı ülkelerde "Yahudi" olmanın belli bir ayrıcalık taşımakla eş anlamlı olduğuna kuşku yok. "Ezilmişlik" edebiyatını çok iyi kullanan Yahudi cemaati, yaşadığı hemen her ülkede bu avantajı siyasal kazanımlara dönüştürmesini bilmiştir. Bununla yetinmeyerek, geçen yüzyılın ortalarında bir devlet sahibi olmayı başarmış ve her türlü davranışlarının "hoş görülmesini" sağlamışlardır. Bu hoş görüden olsa gerek, Yahudiliğin "fundamentalizm" gibi bugün hiç de hoş olmayan ve "tahammülsüzlüğü" ifade eden bir kelime ile birlikte anılması ilk anda çoğu kişi tarafından yadırganabilir. Hele Yahudiliğin köktenci yapısının bir Yahudi tarafından dile getirilmesi, o kişinin cesaretini ve özeleştiri gücünü gösterdiği kadar, kimileri tarafından yapılacak "anti-semitik" suçlamalarını havada bırakması açısından da anlamlı olsa gerek.
Biri İsrailli diğeri Amerikalı iki Yahudi müellifin ortaklaşa kaleme aldıkları "İsrail'de Yahudi Fundamentalizmi" adlı kitabı okuyunca, Yahudilik konusunda bugün yaygınlaştırılmaya çalışılan genel geçer kabullerin fiili gerçeklerle hiç uyuşmadığı gün gibi ortaya çıkmaktadır. Yahudiliğe, yine Yahudilik içinden bu denli açık eleştiriler yöneltilmesi, üstelik bu eleştirilerin yine Yahudiliğe ait kaynaklara dayandırılması kitaba büyük bir ciddiyet kazandırmaktadır.
Israel Shahak ve Norton Mezvinsky, kendilerini böyle bir kitap yazmaya iten sebebi kitabın başında şu ifadelerle dile getiriyorlar: "Arap şiddetiyle kendini gösteren İslam köktenciliği Müslüman olmayan dünyada nefret duyulan bir olgudur. Cehalet, batıl inanç, tahammülsüzlük ve ırkçılıkla kendini gösteren Hıristiyan köktenciliği ise, Amerika'daki entelektüel elit içinde lanetlenmiştir. Bağlılarının sayısında son zamanlardaki ciddi artışlar, genişleyen siyasal etkinlikleriyle birleşince Hıristiyan köktencileri Amerikan demokrasisi için gerçek bir tehdit haline getirmektedir. İslam ve Hıristiyan köktenciliği ile tüm özellikleri aynı olduğu halde Yahudi köktenciliği İsrail dışındaki bölgelerde hemen hiç bilinmemektedir. Varlıkları kabul edildiği zamanlarda dahi, Yahudi köktenciliği olgusu, İsrail dışındaki yorumcular tarafından sıklıkla küçümsenmekte ve gizemli dini uygulamalara ve Orta Avrupa kıyafetlerine indirgenmektedir."
Bugün Ortadoğu barış süreci için en büyük tehdit olarak Filistinli örgütler gösterilmekte ve onları mahkum etmek için "köktenci" yaftası sıklıkla kullanılmaktadır. Oysa, İsrail'in Filistin topraklarını işgal sırasında kullandığı "yerleşim siyasetinin" en temel figüranlarının bu Yahudi köktenciler olduğu dikkatlerden kaçırılmaktadır. Shahak ve Mezvinsky'nin işaret ettiği gibi, Yahudi fundamentalizmi ile mücadele edilmediği sürece, Ortadoğu barış sürecinin gerçekleşmesi hemen hemen imkansız gibidir, çünkü bu grupların "Rabin suikastında" yada "Goldstein olayında" olduğu gibi bölgesel dengeleri sarsacak şımarıklıkları giderek daha pahalıya malolmaktadır.
Yahudiliğin fundamentalist yani köktenci yorumu, otantik bir öğe olarak Yahudi toplumunun marjinal bir kesimiyle sınırlı kalsa belki de büyük bir problem haline gelmeyecekti. Ama, 1980'li yılların başından itibaren İsrail'de gelişmeye başlayan dini söylem, İsrail siyasetinde her geçen gün gücünü ve etkisin arttırmaktadır. Bu artmaya paralel olarak, köktenci Yahudi yorumu İsrail'in politikalarına daha ağırlıklı biçimde yön vermekte ve Ortadoğu'da yaşanan birçok sorunun perde gerisindeki sebebi haline dönüşmektedir.
Yazarlar, İsrail toplumunda nüfus olarak küçük bir grup olmalarına rağmen Yahudi köktencilerin çoğu zaman tüm isteklerini devlete ve topluma empoze edebilme gücünü basit bir gerekçeye dayandırıyor: "günlük kısır siyasi çekişmeler." Dindar Yahudileri oy deposu olarak gören İsrailli siyasetçiler, rakip partiye oy kaptırmamak için köktencilerin seçim öncesi taleplerini parlamentoya yansıtmayı bir görev addediyorlar. Siyasal ve ekonomik istikrarsızlıklar sebebiyle 2-3 yılda bir seçimlerin yapıldığı İsrail'de, oy verdikleri partiler tarafından taleplerinin yerine getirilmediği gören Yahudi cemaatler, bu kez daha radikal söyleme sahip bir partiye yöneliyor ve böylelikle onlarca partinin parlamentoya girdiği çok parçalı bir yapı oluşuyor. Bu parçalanma ise küçük radikal partileri koalisyon pazarlıklarında haddinden fazla önemli hale getirebiliyor. Nitekim, seçimler ardından tek başına hükümet kurmayı başaramayan Likud yada İşçi Partisi gibi merkez sağ ve merkez sol partiler, küçük partileri kendi yanına çekmek için, onların her türlü koşulunu kabul ediyor.
İsrail'in ali menfaatleri (!) söz konusu olduğunda sağcısı ve solcusuyla tüm partilerin ortak hareket ettiği düşünüldüğünde, nihai kararda köktencilerle diğer İsrail siyasetçileri arasındaki fark ortadan kalkıyor ve bir bakmışsınız, Yahudiler dışındaki dünyayı "insan" olarak bile kabul etmeyen çok sayıda köktenci Yahudi milletvekili parlamento sıralarında Ortadoğu'nun kaderi ile ilgili olarak el kaldırıp indirmeye başlamış.
Yazarlar İsrail toplumunu dine karşı davranışları açısından üç ana gruba bölüyor: Dindarlar, sıradan Yahudiler ve seküler Yahudiler. Dindarlar, çoğunlakla inançtan ziyade geleneğe vurgu yapan Ortadoks hahamların belirlemiş olduğu Yahudiliğe bağlı olanlar. Sıradan Yahudiler ise, günlük yaşamlarında Yahudiliğin gereklerini yerine getirmeyen ama çok önemli bazı emirlere itaat etmeye özen gösteren çoğunluk. Seküler Yahudiler ise, ne hahamlara ne de dini kurumlara saygı duyan batılılaşmış Yahudilerdir.
Sorunun temel kaynağı aslında burada düğümleniyor. Çünkü, İsrail'de Yahudi köktenciliğini oluşturan kesimler, Yahudiliğin kutsal kitabına dayanmaktan ziyade, hahamların oluşturduğu aşırı dünyevileşmiş Halacha kültürüne dayanmaktadır. Yahudiliğin içindeki fundamentalist damarı temsil edenler bu grubu oluşturanlardır. Bu yönüyle yazarlara göre söz konusu köktenci Yahudilerin, aslında Yahudilik dininin gerçekliği ile uzaktan yakından bir ilgisi yok. Söz konusu gruplar, tamamen Tevrat'tan ayrı biçimde oluşturulmuş Halacha kültürüne inanıyor ve onun hükümlerine göre yaşıyor. Bu kültür ise, Shahak'a göre tek tanrılı olduğu bile tartışma götürecek bir anlayışı temsil etmektedir.
Kısacası, inançlarından uygulamalarına kadar, hahamların her dediğini yasa kabul eden bu kesimleri konu alan Yahudi Fundamentalizmi kitabı, İsrail toplumunun görünmeyen (ya da çok az gösterilen) bu karanlık yönünü gün ışığına çıkarması açısından takdiri hak eden bir kitap. Bu kitabı benzerlerinden ayıran en önemli özelliği yazarının Yahudi olmasının ötesinde, tez ve iddialarını hiçbir Yahudi'nin inkar edemeyeceği Yahudiliğin temel kaynaklarından almış olması.
Shahak'ın Türkçe'ye kazandırılmış olan diğer eserlerinden, "Yahudi Dini Yahudi Tarihi" ve "Açık Sırlar" adlı kitapları ile birlikte düşünüldüğünde, "Yahudi Fundamentalizmi" adlı kitap, meraklıları için ciddi ve faydalı bir külliyat oluşturmaktadır.