Türkiye’de zorunlu askerlik savunma amacından ziyade toplumu tornadan geçirme aracı olarak kullanılıyor. Bir endoktrinasyon aracı yani. Ayrıca sistem en kaba güç kullanma aracı olan orduyla toplumu tanıştırarak adeta nelere kadir olabileceği ihtarında bulunuyor. Profesyonelleşmiş ordu, ihtiyaçları karşılamaya yeter oysa. Belki çok kısa ve temel askeri eğitim ile insanların bir yılını almadan gerekli askeri eğitimin verilmesi mümkün. Ordunun profesyonelleşmiş kadrolarına dönük uyguladığı evrensel hukuk standartlarına aykırı olan YAŞ ve Askeri Yargı kurumları da ordunun endoktrinasyon faaliyetlerini hukuk bağlarından kurtularak rahatça yapabilmesi kaygısından kaynaklanmaktadır. Bir de ordunun 1960’tan bu yana bir siyasi parti gibi davranma alışkanlığı içinde olduğu gerçeği dikkate alınırsa zorunlu askerlik uygulaması, teşbihte hata olmasın, bir partinin gençlik kolları oluşturmasına benzer gibi görülebilir. Asıl sorun jakoben bürokratik oligarşinin topluma değer vermemesi, saygı duymaması ve tornadan geçirmek istemesidir.
Vicdani ret meselesi her ne kadar henüz üzerinde tam bir mutabakat oluşmamış olsa bile bence behemehâl Türkiye hukuk sistemine alınmalıdır. İnsanların parçası oldukları topluma ilişkin borçlarını illa silahla ödemelerini istemek yerine kamu yararına işlerde çalışarak ödemelerini sağlamak elbette mümkündür. İsteğe bağlı olarak, zorunlu kamu hizmeti seçeneğinden yararlanmanın yasal alt yapısı oluşturulmalıdır.
Genel çerçevesini çizmeye çalıştığım vicdani ret meselesi ismi ve gerekçesi ne olursa olsun herkes için ve her özgün durum için uygulanabilmelidir.