Varolmak Bu Kalpsiz Dünyada

Bünyamin Doğruer

Karanlığa yokluğa ve hiçliğe doğru süratle insanoğlu, dünyayı çamur deryasına, hayatı yaşanmaz hale getirdi. Yaşlıların ahları, yetimlerin gözyaşları, emperyalist vahşilerin silahları altında can veren insanların geride bıraktıkları çocukların, kadınların yürek yakan ağıtları, mazlumların duaları, genelde insanlığın özelde ümmetin, kurtuluş tohumunu çatlatacak mı? Bahar gelecek mi? Gül açacak mı? Kara siyasanın, ahlaksız kuvveti, direniş erlerinin önünde yenilmeye mahkum olacak. Önce buna inanmalıyız.

Bu mazlum halklar kendi varlığının bilincine erdiği zaman, tüm karanlıkları aydınlığa çevirecek ilahi kaynaklı meşaleyi ellerinde taşıma onuru ve izzeti sayesinde kurtuluş, diriliş yolunda bir adım atacaktır. Bu kalpsiz dünyada varolmak, düş yorgunu insanların, kan rengi güllerle tanışıp öfkeyi kuşanmasıyla mümkün. Zamanın kutsallığı idraki içinde olmayan iman yoksulu insanın, sevap toprağını nasıl da çamurlaştırdığını hep beraber görüyoruz. İçimizin kuytularına zemheri soğukları vuruyor. Küçümen çocukların dağılan saçlarında hüznün bütün tonlarını görüyorum bu ruhsuz dünyada...

Bu kalpsiz dünyada, tüm korkuları endişeleri umuda çeviren mütevekkil duruşlarıyla engellenmiş düşüncelerin zorlu siperlerinde kavga veren, sonsuz direniş örnekleri sergileyen iman erleri yeniden ruhun güllesini patlatacaklardır. Bir çamur deryasına dönüşmüş şehirlerin orta yerinde, şeytani vehimlerin sonucunda hayat ve yaşamak kırıntılarıyla avunan, tutkularının kurbanı olmuş yaşam denizinde ölüp ölüp dirilen çağdaş mülevves insan, o müthiş yalnızlığın gittikçe çoğalan resimleriyle oyun ve eğlencesine devam etmektedir. Bu kalpsiz dünyada varolmak yüreğinde amansız ağrılar hissetmektedir.

Yaşanmamış hayatın, yaşanmamış inancın acı vermesidir varolmak kaygısı...

İnsana soğuk ölümler tattırır, dağların rüzgarlarına bağrını açar gibi bahtını açar da sabır çoğaltır habire Allah aşkına.

Varolmak kaygısı, gürül gürül akan bir nehir olup insanların kalbine dokunarak, etten kemikten, paradan, taştan demirden, yattan kattan villadan, çerden çöpten vs. oluşmuş insana süslü gösterilmiş ne varsa tüm bunlardan meydana gelmiş iç ve dış dünyalarını tutkularını darmadağın etmektir. Kalbe inmiş ne varsa talan etmektir ve şu demektir. Böyle bir kalp böyle bir dünya batsın/Batsın bu dünya/Öyle mi?

Bu kalpsiz dünyada varolmak kaygısı derin bir ahın ve sükütün titreşimlerinden ortaya çıkmıştır. Yeniden karılıyor toprak, yeryüzü genişliğinde bir coğrafyaya açılacak yüzümüze kapanan her kapı... Kalbimiz sım sıkı kucaklayacak Afrika'yı, Asya'yı, Ortadoğu'yu, kadim kardeşlerimizi. Bütünü atan kalple bir muhacir bir ensar gibi birbirimize sarılmak varken neden hala vahşi kapitalistlerin tüketim senaryosuna alet oluyor, insan insanın kurdu oluyoruz. Bu ifrit çağda, kül dudaklarında kenar mahalle, varoş insanları taşıyan gençler sizlere sesleniyorum:

Bedenimiz topraksa

Hiçbir şey aldatmasın bizi bu kalpsiz dünyada

Kusalım öfkemizi barbarların dünyasına

Önder aşkını kuşanalım, o önder ki çamurdan yapılmış sarayında oturmuştu da, sarsmıştı vahşi barbar kalpsiz dünyayı

Evet, çamurlu sokaklarda büyüyen delikanlım çamurdan yapılmış saraylara dik gözünü, bu çamurlu saraylarda yetişen çelikten iradeleriyle imanlarının zindeliğinde, katil Amerika'ya unutamayacağı dersler vermişlerdi.

Ve sonunda kazanan sen ol, kahraman sen ol

İmanın meyveye dursun, imanın gülsün

Alnının çatıyla haykır bu kalpsiz dünyanın insanlarına,

Çaresizlik zırhına bürünmeyin, çaresizlik hastalığı sizi teslim almasın,

Çare: İMANINIZ...