"Sarıp örttüğü zaman geceye andolsun!"
Verimli toprak tohumunu gizlemiştir artık. Tohumun varlık bulup kılımdanışı, toprağın kapısını aramadan önceki bekleyiş dönemi başlamıştır. Oluşumun ilk merhalesidir bu bekleyiş. Aynı toprak gibi gece de mümin yüreklerin oluşumunun rahmidir; ümmet ağacına boy verişi buradan başlar. Müminin oluşumunun en elverişli iklimi, gecenin en karanlık anıdır: "Az bir kısmı hariç olmak üzere, yarısı kadar veya ondan biraz daha eksik veya biraz İlave edildiği vakit", gece tutulması başlamıştır müminin saatinde.
Gece, kişinin kendi kendine ikramıdır. İç oluşumu için kendini, gecenin yer sofrasında ağırlayışıdır. Gecenin azığı, yüreğin ve dimağın açlığına cevaptır ve doyuş, imanın potasında birikecektir: "Doğrusu gece, neşesi (doyuşu) bakımından daha kuvvetli, okumak bakımından daha sağlamdır. Çünkü gündüz senin için uzun bir didişme vardır."
Günlük uğraşılarla, kendimizi erteleyerek öncelediklerimizi, vahyin kapsama alanından çıkmış, kendimizi ele vermeyen, bize vermeyen vakitlere bir iç parantez açıp gecenin dili eşliğinde kendimizle konuşuruz. Bütün gece, dinginlik ve bir başınalığın terennümüyle yeniden başlatırız kul olmanın tarihini.
Gece, varlığın bilince oturuşudur. Karanlığın titrek ve çaresiz ellerimizle musafahalaşan sessizliğinde, sözsüzlüğün orucunu bozup lisan-ı sıdk ile Rabbe, Rabbin kutlu mesajına halatlarımızı, ellerimizi uzatırız ve artık gece kendimizi itiraf edişimize şahittir.
Gece, gündelik çaba ve kaygılarla yorganladığımız iç dinamiklerimizin ilham kapısını araladığımız vaktin adıdır; günün en uyanık saatlerinin toplamıdır. Şimdi gecenin münbit soluğunda daha olgun ve oturaklıdır söz. Ve düşünce en koyu rengini, gecenin zifiri damarlarından alır.
Hidayet esintilerinin, vahyin rahiyasıyla buluştuğu seher vaktinde, yüreğin iki kanatlı demir kapısı sonuna dek aralanmıştır: "Rabbişrahli sadri..." Artık kalp "müddessir" emriyle birlikte gecenin körlüğünü delerek bireysel kıyama silkinir.
***
Kalk ey kalbim! Gecenin yüzündeki peçeyi sıyır. Karanlığın içindeki bitimsiz aydınlığa doğ, aydınlığın içindeki zifiri beşiğe değil!
Kalk ey kalbim! Gecenin kollarında sallanan vakti uyandır, o seni uyutmadan. Terennümlere boğulan sesini yükselt. Ve bil ki, kim sabaha cesaret ve umut şarkılarıyla katılmazsa o karanlığın evladıdır. Ve Allah'tan, gecenin hikmetini göstermesini dile.
Kalk ey kalbim! Günün uykulu ve sıkılgan imamesini gecenin teşbihine diz. Koşumlu taylar gibi, gecenin şehla karanlığını delen ayın nurunu kıskandırarak kalk ey kalbim. Nuh'un gemisinin tevhid rotasıyla, gökyüzünün, yıldızların alaylarıyla, gecenin çöllerinde yürü kendine. Çünkü gece, vaktin hirasıdır. Teheccüde ör; imanla küfrün arasına ağını. Güvercinler yuva yapsın müşriklerin gözlerine.
Kalk ey kalbim! Gecenin kumsalında en büyük med-ceziri yaşat zamana. Şafak seni bekliyor hala: "Taleal bedru..."
Gecenin toprağında solar riyanın albenisi. Gecenin yüreği şerheden lisanı, vahyin diline çağırır insanı. Onun karanlığı bu yüzden 'Kur'an'ın bireysel okunuşu'na en güzel fondur: "Ve Kur'an'ı tertil üzere oku; çünkü Kur'an'ı gereği gibi okuyanlar İman edenlerdir."
Gece, oluşumun hazırlık safhasıdır. Kul olmanın tarihini başlattığımız müstakim yola, okuma eylemiyle start veririz. Vahyin ağır yüküne, bünyenin hazırlanışıdır bu: '"Gerçek şu ki biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız." Bundan dolayı vahyin katıksız güzelliğine ulaşmak için ağır ağır geceyi solu...
Vahyin ağır yüküne muhatap olabilenler, ancak geceyle vaktini artıranlar ve bu azığı günün matarasına koyanlardır. Gündüze devletini kuranlar, karanlığa ve geceye muktedir olabilenlerdir. Gecenin özellikle oluş ve mayalanış devirleri, büyük ruhların hem barınağı hem de üretme zamanıdır. Büyük ruhun en büyük belirtisi geceleyin ayakta olmaktır. Gören göz, fazla uyuyamaz ve fazla uyuyanlar görülmesi gerekenleri göremez. Büyük oluşların rüyaları, geceleri uyanık durmayı bilenlerin dünyalarına doğar. Ve her büyük çocuğun gönlünde bir muazzam Yusuf rüyası saklıdır.
Gece hazırlık, gündüz uygulama alanıdır. Gündüzün imar planlan, gecenin alnında çizilir. Gecenin kalburunda elenmiş düşünceleri oturturuz günün eteklerine. Gecenin şurasından çıkarttığımız düşüncelerden devşiririz en etkin eylemlerimizi. Bunun için mümin geceden konar günün kapısına.
Artık uyku devri geçmiştir. Kulluk yolculuğu meşakkatli ve engebelidir. Hırpalanan, yorulan ve tartaklanan gündüz fecrin müşfik kollarında onarılır. Günün örtüsü, gecenin çıplaklığına bürünür.
İşte fecir doğdu ey kalbim! İşte sabahın muştulanmış kafilesi.. Kalk ey kalbim! Kalk ve fecirle birlikte yürü, gece geçip gitti. Sabahı sabırla gözleyen insanı sabah da arzuyla kucaklar; tohum başını topraktan çıkarır, gök yarılır. Doğan güne yeminle başlayıp gecenin kara vagonlarıyla şafağın en alaca istasyonlarına varılır.
Şimdi rağbetimiz tamamen rabbimizedir!..