Selamların en güzeli olan Allah'ın selamıyla sizi selamlar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Bu mektubu, benim adıma önce Diyarbakır Cezaevi'ne ve oradan da Adıyaman Cezaevi'ne gönderilen Hak Söz dergisiyle ilgili olarak yazıyorum. Adıma mazgaldan uzatılan dergiyi, bir tanıdık dostu görürcesine sevinçle karşıladım. Gerçi bulunduğum koğuşta, başka bir kardeş adına gelen dergi var ama, bu dergi henüz unutulmadığımı hatırlatıcı olması açısından güzeldi. Adıyaman'a geldikten sonra burada bulunan bütün dergileri yeniden okudum. Kur'an'la ilgili bütün yazıları ve Özellikle Bazergan'la ilgili yazıları daha bir dikkat ve zevkle okudum. Dışarıda gözden kaçan ne kadar çok şey varmış!
Bütün olumsuzluklara rağmen, gayretlerinizi düzenli bir şekilde sürdürmenize sevinmemek mümkün değil. Sizin sürdürdüğünüz bu güzel gayretler karşısında, sersemlemiş sinek misali etrafında dönmeyi marifet bilenler ne zaman kendilerine gelecekler. İçi boş sloganlarla, özenti çıkışlarla, gündemi sürekli uzaklarda odaklaştırmaya çalışanlar; dünyaya ısrarla başkalarının gözlüğüyle bakanlar ve ulusal devlet gibi söylemlerle ayakta durmaya çalışanlar, bir tek defa olsun yaşadıkları topraklarda müslümanların da acı çekmekte olduklarını ne zaman fark edecekler. Etraflarına örmüş oldukları çürümeye yüz tutmuş hisardan çıkıp ağızlarına sakız yaptıkları "yüce değerler uğruna müslümanların hanımlarıyla birlikte baskı altında olduklarını, işkence gördüklerini, bu gayeyle insanın gücünün de üstünde bir mukavemet gösterdiklerini, zindanlarda bile her türlü hakarete maruz kaldıklarını ne zaman görüp duyarlı hale gelecekler. Yoksa uzak gündemlerle oynaşırken, gizliden gizliye bu gerçeklerden mi kaçıyorlar? Mücadele alanında bu işi hobi olsun diye yapanlarla, vahyin anlaşılıp amel edilmesi için gayret gösterenler arasındaki fark ortada.
İslami oturumlarda mangalda kül bırakmayanlar ve kendilerini İslam literatüründe otorite olarak görenlerin çağdaş düşünce donkişotları gibi sağa-sola saldıracaklarına, işkencecilerin ağzıyla müslümanların iffetine dil uzatacaklarına, Kur'an'ı yeniden anlamaya çalışmaları daha iyi olmaz mıydı? Gerçi zahmet olacak, Yirmi yıla yaklaşan mücadelede, kendilerini yerlerine çivileyenler, iddia ettikleri öncülük misyonu gereği de olsa, "liberal, batıcı veya entel" diye suçladıkları insanlar kadar da Kur'an'a yönelmeyecekler mi?
Biz, canımızla, kanımızla kurduğumuz gül bahçelerinin sevgiyle yeşermesine, gayret göstermeye ve gülleri gözyaşlarımızla, gerektiğinde kanımızla sulamaya devam edeceğiz. Bütün sermayemiz sevgiyle yeşeren gül bahçeleridir. Yüreklerimizde büyüyen sevgi dolu gül bahçelerinin aslı da buraya dayanıyor. Ümit, sabır, sebat ve mukavemetle büyüyen gül bahçelerinin artışıdır bizi sevindiren.
Kimi zaman yanaklarımızı ısıtan gözyaşları bu sevinçtendir. Elbette bu gözyaşlarının zindanla, haramilerin bize karşı vahşileşmesiyle ve müslüman hanımların gördüğü işkenceyle ilgili olması, ama her şeye rağmen sevinç gözyaşları olması anlamlıdır. Kur'an'ın gölgesinde yeşeren bir neslin varlığına duyduğumuz sevincin gözyaşlarıdır'
Adıyaman Cezaevi 2. Koğuş