Geçtiğimiz ay (Aralık) süresince, İstanbul'un tüm üniversiteleri ve ayrıca Ankara'da ODTÜ, Müslüman öğrencilerle bir grup sol görüşlü öğrenci arasında yaşanan bir gerginliğe sahne oldu.
Yaşanan süreç; gerek gerginliğin patlak vermesine neden olan olaylar, gerekse gelişim süreci ve gerekse sonuçlanması noktalarında (en azından şimdilik) üzerinde durulması gereken önemli özellikler içermektedir. Burada, olayların kronolojisi ve tarafların tavırları üzerinde ayrıntılı olarak durmayacağız. Zira, bu ihtiyacı, Müslüman Gençlik'in hazırladığı ve aşağıda sunduğumuz basın bülteni gidermektedir.
Tüm dünyada yükselişini her geçen gün artan bir ivme ile sürdüren, emperyalist devletlerin ve onların işbirlikçilerinin korkulu rüyası haline gelen İslami Hareketin üniversitelerdeki yansıması olan ve ana bünyenin tüm devrimci özelliklerini taşıyan Müslüman Gençlik ile tüm dünyada bir gerileme içerisinde olan, her geçen gün sahip olduğu mevzilerden bir kaçını daha kaybeden ve yoğun bir tıkanıklık yaşayan sol hareketin çeşitli sol fraksiyonlarından oluşan öğrenciler bu olayların iki aktörü idiler.
Birinin belli bir yükselme grafiği yakalamasının karşısında diğerinin hızlı bir düşüş içinde oluşu, gerginlikle alakalı olarak, çeşitli kesimlerin kafasında değişik soruların oluşmasına yol açtı: Bu olaylar rejimin tezgahladığı ve müslümanların da alet olduğu bir oyun mudur? Bir kısım sol görüşlü öğrencinin provokasyonu mudur? Müslümanların, güçlü oldukları yerlerde inisiyatifi ele geçirme mücadelesi midir? Yoksa sol görüşlü öğrencilerin üniversitelerdeki tekelci anlayışına yani zulmüne, müslümanların karşı çıkma girişimi midir? Bu ve benzeri soruların cevabı ve olayların mahiyeti hakkında açıklayıcı bilgileri aşağıdaki bültende bulacağınızı ümit ediyoruz.
Gerginlik, sol grupların küçük hesaplarının bir neticesiydi. Bir iki düzine insanla oluşturdukları üniversite öğrenci derneklerinin yapılacak olan "Kurultay"nda inisiyatif kazanma ve bu çerçevede öğrenci derneklerinde ve dolayısıyla üniversitelerde diğer sol fraksiyonlar üzerinde söz sahibi olabilme kaygısının ürünü idi. Ve gelişmeler; sol grupların ne tür pragmatist, oportünist bir anlayışa sahip olduklarını da açığa çıkarmıştır. Yukarıda değindiğimiz küçük hesapları için neler yapabileceklerini; laik-kemalist bir söylem geliştirme çabası içine girerek ve bu meyanda islam'a ve müslümanlara yönelik sözlü ve fiili saldırılarda bulunarak, dahası bunlarla da yetinmeyip, Ankara ODTÜ'de müslümanlar aleyhinde kendilerine karşı olduklarını haykırdıkları egemen laik-kemalist rejimin uzantıları ve sivil örgütlenmeleri olan Atatürkçü Düşünce Derneği ile birlikte forum yapmaları göstermektedir. Benzer şekilde, yıllarca sahiplendikleri, türkülerinde ağıtlar yaktıkları Filistin'in emperyalizme karşı direnişinin sembolü olan İntifada'yı destekleme için müslümanlar tarafından gerçekleştirilen İstanbul ve Ankara üniversitelerinde afişleme faaliyetlerini sabote etmeleri ve forum yapan müslümanlara saldırmalarını da "küçük' düşünmelerinin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekir.
Olayların dışa yansıması sürecinde basının takındığı tavıra değinmek de elzemdir. Basın, olayı 'gerçek ve doğru haberi elde etme çabasına girmeden' belli çarpıtmalar içeren bir üslupla vermiştir. Meselenin neden kaynaklandığına bakmadan, konu ile ilgili haberlere 'Sağ/Sol Çatışması mı?' şeklinde başlık atmaları, İslam'a ve müslümanlara saldırmaları dikkat çekiciydi.
Yine aynı şekilde, polisin olaylara kesinlikle müdahale etmemesi, bu olayların devletin bir tezgahı olduğunu göstermese bile, sonuç ne olursa olsun bu işten devletin kazançlı çıkacağının göstergesidir. Müslümanların gerginlik sırasında bu istenmeyen sonucu gözeterek tavır almaları ve egemen sistemin kolluk güçleri karşısında gösterdikleri basiretli tavır önemli bir tutarlılıktı.
Olaylar süresince; kendisini sözlü ve ortak dağıtılan bildiriler de "ne düzenin yasalarındaki kalıba sığan bir örgüt, ne de siyasi fraksiyon anlamında bir grup olmadığını; ama müslüman olmanın verdiği ciddiyet, disiplin ve doğal örgütlülüğe ve yine islam'ın dünya görüşünde bütünleşmekten kaynaklanan tevhidi ve devrimci nitelikli bir homojenliğe sahip" olarak tanımlayan Müslüman Gençlik, takındığı tavırla provokasyona gelmeden, İslam'a ve müslümanlara yönelik her türlü saldırılara misliyle nasıl karşılık verileceğinin başarılı bir örneğini sergilemiştir.