Bütün ana acısı tadan kardeşlerime.
Acı…
İlk ayrılış, maddi dünyanın ciğerleri yakan
Ağlatan ama muhtaç olduğumuz yabancı.
Ana kucağındaki tekrar sekinet...
Ah!...
Hiç bir yetimin halini düşündünüz mü?
Merhamet, bir baş okşama ve devamı…
İkinci acı…
O gün, göğüs boşluğunuzda, gerçek bir boşluk
Birçok geceler, yüreğinizde o boşluk ile sabahlarsınız.
Kalan bütün ömür süren, ruhunuzda hissettiğiniz acı.
Yıllar sonra bile, hatırlandığında bir gece yarısı, iki damla gözyaşı.
Ana sağ, hâlâ çocuk
Ana kayıp, büyümenin acısı olsa gerek.
Hep çocuk kalamasak da çocuk saflığını özler dururuz...
Anadan doğduğun gibi ümmi olarak
Kendi çıplak gerçekliğinle karşılaşılan gün…
Üçüncü acıyı, kimse tatmasın.
Son ağlayanlardan olmamak için ne gerek?
Ümmet…
Ümmetin yetimleri, ailenin diğer fertleri
Odalar o kadar uzak mı ki, duymuyoruz?
Ummel kura, ne çabuk unuttuk.
Uyku…
Biz uyurken oldu her şey.
Sevinç ve acı çığlıkları ile.
Uyuduğumuzdan olacak, rahattık(!)
Uyku güzel bir şey (mi?)
Uyandırıp da canımızı sıkan kim?
Sur…
Duymak istemediğimiz korkunç çığlık(lar)
Bize ait, bizim suretimizin çığlıkları…
Ve işte; gelip çatan gün…
Sur’a üflenene kadar, kaçıp durduğumuz şey…
Şimdi uyu(yama)ma vakti…
Ya da Sur…
İçimizdeki çığlık, usul usul uykudan uyandırırken
Uyandığımız gün, neden şimdi olmasın?
Sure sure bize bildirilenden, Ümmü’l Kitap’tan
Ümm…
Sımsıkı kapalı dudaklarımızdan, kaçırmak istemediğimiz merhamet.