İsrail'in askerî ve diğer kurumlarının yanı sıra yasadışı yerleşimcileri aracılığıyla mutlak bir cezasızlıkla hareket edebilme hürriyeti, işgal altındaki Filistin halkı için baskıcı bir yıkıma sebep olmaya devam ediyor. Gerçekten de kimse İsrail saldırganlığı karşısında güvende değil.
Örneğin Temmuz ayının sonlarına doğru el-Bireh'deki Çocuklar İçin Uluslararası Savunma - Filistin (DCIP) ofislerine sabahın erken saatlerinde İsrail güçleri tarafından baskın düzenlendi. İsrail askerleri, İsrail askerî mahkemelerinde yargılanan Filistinli çocuk tutuklularla ilgili altı bilgisayar, iki dizüstü bilgisayar, sabit disk ve dosyalara el koydu. DCIP'e baskın için hiçbir sebep sunulmadı.
DCIP Genel Müdürü Halid Kuzmar, “İsrail hükümeti giderek daha da cesaretlendikçe Filistinli insan hakları ve sivil toplum örgütleri tarafından yürütülen meşru insan hakları ve insani çalışmalarını suç haline getirmek için daha fazla adım atıyor. İsrail'in askerî mahkemesindeki siyasi güdümlü kovuşturmaların norm haline gelmesinden derin endişe duyuyorum.” dedi.
İsrail'in zorlayıcı şiddeti ile DCIP'in belgeleri arasında, uluslararası toplumun İsrail'in sömürgeci şiddetini normalleştirmesi yatıyor. Bu hiç normalleştirilmemiş olsaydı, bağımsız insan hakları örgütleri uluslararası hukuk parametreleri içinde daha etkin çalışabilecek miydi? Hâlihazırda BM'nin ikiyüzlü söylemlerinin eylemleriyle örtüşmemesi sebebiyle Filistin'deki insan hakları örgütleri sadece İsrail askerlerinin baskınlarıyla karşı karşıya kalmamakta, aynı zamanda uluslararası destek olmadan çalışma sıkıntısıyla karşı karşıya kalmaktadır. Ve uluslararası toplumun Filistin halkına, hatta İsrail'in askerî mahkemelerine çıkarılan Filistinli çocuklara bile anlamlı bir destek verme ihtimali görünmüyor.
Temmuz ayında İsrail güçleri en küçüğü 11 yaşında olan iki çocuğu öldürdü ve iki çocuğu da yaraladı. DCIP tarafından derlenen istatistikler, bu yılın Mayıs ayında 72 çocuğun İsrailli yerleşimciler ve askerler tarafından öldürüldüğünü gösteriyor. Bu, ‘Dökme Kurşun’ ve ‘Koruyucu Kenar’ operasyonları ile aynı zamana denk gelen Ocak 2009 ile Temmuz ve Ağustos 2014 dışında şimdiye kadarki en yüksek aylık rakam. Addameer'in bu yılın Temmuz ayına ait en son istatistiklerine göre, İsrail hapishanelerinde 225 çocuk tutuluyor.
DCIP'in aynı zamanda BM'yi İsrail'i sorumlu tutması için çağırma ihtiyacı hissetmesi de çok şey anlatıyor. Bu durum şu soruyu akla getiriyor:Eğer bu tür sivil toplum örgütleri, ezilenlerin en temel haklarını bile korumak için uluslararası kurumlara güvenemeyeceklerini biliyorlarsa, BM neden hâlâ insan hakları konusunda referans noktası ve otorite olarak tutuluyor?
-------------
* Ramona Wadi, bağımsız bir araştırmacı, serbest gazeteci, kitap eleştirmeni ve blog yazarıdır. Yazıları Filistin, Şili ve Latin Amerika üzerinedir.
Middle East Monitor / 10 Ağustos 2021 / Çeviren: Gökhan Ergöçün