Ubûdiyet Kavramının Anlam Genişliği

Atilla Eygün

Bu yazıda Eyüp Yaka’nın “Kur’ân’da Ubûdiyet ve Boyutları”1 adlı doktora çalışmasını ele alacağız. “Ben cinleri ve insanları, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.” (ez-Zâriyât, 51/56) ilahi buyruğu ile İslam dini, görünür görünmez, irade sahibi tüm canlıları ubûdiyet eksenli bir kulluğa davet etmiştir. Hayatın tümden ibadet kılınmasının yani belirli bir zaman, mekân ve ritüelden bağımsız, yirmi dört saat, her yerde ve tüm davranışı ile Allah’a kulluğun gerekliliğini vurgulayan ubûdiyet, yaratılan ile yaratıcı arasındaki ilişkiyi de en güzel şekilde ifade etmektedir.

Konunun önemini ve kapsayıcılığını ifade eden Eyüp Yaka, Allah’a yapılan kulluğu dinimizde yapılan birkaç emre sıkıştırmanın ve kulluğun sadece bunlardan ibaret olduğu algısının doğru olmadığını belirterek nazarımızda da daha geniş bir çerçevede anlaşılıp anlatılması gereken ubûdiyet konusunu, Kur’an-ı Kerim’i kaynak alarak kapsamlı bir şekilde incelemiştir. Her ne kadar konu ile ilgili daha önce çalışmalar yapılmış olsa da Kur’an özelinde olması ve böylesine geniş boyutlarıyla araştırılıp sunulması ile alana büyük bir katkı sağlamıştır.

Yazar, çalışmasını, “Allah İnsan İlişkisi”, “Ubûdiyetle İlgili Kavramlar ve İbadetle Arasındaki Farklar”, “Ubûdiyetin Kısımları”, “Ubûdiyetin Boyutları ve Yansımaları” başlıkları altında dört bölümde incelemektedir. Giriş bölümünde konunun önem ve amacı, araştırmanın kaynakları, araştırma planı ve metodu ile araştırmanın kapsam ve sınırlılıkları hakkında bilgi verilmiştir.

Yazar, birinci bölümde önce Allah’tan insana doğru olan ilişki alanlarını daha sonra ise insandan Allah’a doğru olan ilişki alanlarını açıklayarak başta yaratma olmak üzere Allah’ın insana verdiği tüm nimetlerin karşılığının ubûdiyet olduğunu ve bu ubûdiyetin insanın Rabbine şükrünün bir gereği olduğunu açıklamış ve ele aldığı kavramı temellendirmiştir.

İkinci bölümde konuyla ilgili kavramları inceleyip açıklamaya çalışan Yaka, niçin ubûdiyet sorusuna cevap bulmak için ubûdiyetin sebepleri ile değerini araştırmaya katmıştır. Nitekim ubûdiyetin Kur’an’da insanı tanımlayan en açık ve en kapsamlı kavram olduğunu belirtmiştir (s. 283).

Üçüncü bölümde ise Allah’a ve O’ndan başkasına ubûdiyet meselesini işleyip Allah’a ubûdiyeti Kur’an’da zikredilen prensipleriyle ele almıştır. Allah’a karşı yapılan ubûdiyetin temelinde tevhid, Allah’tan başkasına yapılan ubûdiyetin ise özünde küfür ve inkâr bulunduğunu belirten Yaka, insanın irade ve hürriyete sahip olduğu gerçeğinden hareketle böylesine bir ubûdiyet taksiminin Kur’an’da var olmasının insan için normal olduğu neticesine varmıştır (s. 175).

Dördüncü ve son bölümde ise ubûdiyetin onu yaşayıp tatbik eden insanın fıtri özellikleri dikkate alınarak ferdî ve içtimâî yansımaları ele alınmıştır. Yazar bu yansımanın en genel anlamda Kur’an’daki “ahlak” ve “sıbğatullâh” (Allah’ın boyası) ifadeleriyle karşılık bulduğunu ifade etmiştir (s. 273-277).

Ubûdiyet konusunu detaylı bir şekilde ele alıp kısımlarını, boyutlarını ve insan üzerinde yansımalarını araştıran Yaka, çalışmanın adı ile metni arasındaki uyumu korumaya çalışmıştır. Yaka, dört bölüme ayırdığı çalışmasını önce ubûdiyette Allah-insan ilişkisini, ardından Kur’an’da bu anlamı ihtiva eden diğer kavramları açıklamış, ubûdiyetin çeşitleri ve bireysel-toplumsal etkilerini ele alarak bölümlerini uyumlu ve sistematik bir şekilde aktarmıştır.

Yazar öncelikle insanın Allah’a karşı ubûdiyetinin, yalnızca belirli bir vakit, belirli bir mekân ve şekille kısıtlanamayacağını; hayatının tümünü kapsadığının altını çizmektedir.

“Allah bütün âlemlerin rabbi, insan da onun yaratma sıfatının en güzel şekilde tecelli ettiği kuludur.” diyen yazar, Allah’ın ulûhiyyetinin bütün kâinata şamil olduğunu hatırlatmaktadır. “Düşününce görürüz ki Allah’ın kâinata ulûhiyyeti ile insanın Allah’a ubûdiyeti arasında çok açık bir ilişki vardır. Zira Allah, insanın tek ilahı ise insan da sadece O’nun kulu olur. Ya da bunun aksi de doğrudur: Yani, insan sadece Allah’ın kulu ise Allah da onun tek ilahıdır.” ifadeleriyle de ulûhiyyet ile ubûdiyet arasındaki bağı ortaya koymaktadır.

Yazarın belirttiği üzere ubûdiyet sıfatı insan için bir küçüklük değil aksine insana verilen bir yüceliktir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de inanan kimselerden bahsedilirken “kul ve kullar” kelimesi “Lafzatullaha” izafe edilmiştir. “Bu, Allah’ın inanan ve kendisine itaat eden kullarını ne kadar sevdiğini gösterir.” diyen Yaka, ubudiyetin, Kur’an’da insanı tanımlayan en açık ve en kapsamlı kavram olduğu tespitinde bulunmaktadır.

Ubûdiyet ile ibadet arasındaki farkı da çalışmasının temel iki ayrımı olarak ele alan Yaka, bu iki kavramı şöyle ifade etmiştir: “Ubûdiyet; daha çok insanın Allah Teâlâ karşısındaki konumunu ve sorumluluğunu tespit etmesi ve bunun şuuru içerisinde O’na tam teslimiyet konusunda aklını ikna etmesidir. Yani Allah’ın; Rab ve en yüce kudret olduğunu, kendisinin de aciz, muhtaç ve sadece O’nun kulu olduğunu hissedip iman şuuruna ermesidir. İşte insanın, bu çok geniş ve biraz da soyut duyuş, seziş ve iman dünyasındaki halini ifade etmesine, yani Allah’a itaat ve emirlerine boyun eğmenin tatbik ve gösterge sahasına da ibadet diyebiliriz. Zaten Kur’an’da ki birçok emir ve yasak bu ubûdiyeti olgunlaştırmaktadır.” (s. 285)

Beden ve ruhtan oluşmuş bir varlık olan insanın, gerek iç dünyasında hissi-manevi, fikrî gerek dış dünyasında bedenî olarak bireysel ve toplumsal boyutlara sahip olduğunu ve Kur’an’da anlatılan ubûdiyetin işte onun bu yönlerinde de yaşanabildiğini belirten yazar, Allah’ın sadece bizim maddi olan bedenimizin yaratıcısı olmadığını, aynı zamanda gelişmeye son derece müsait ve pek çok çeşitleri bulunan akli-ruhi meleke ve manevi kabiliyetlerimizi de yaratan olduğunu ve ubûdiyetin akıl, ruh ve manevi kabiliyetlerimiz ile de gerçekleştiğini ifade etmiştir. “Herkes tarafından bilindiği gibi insan, ruh ve bedenden oluşan bir varlıktır. Onun ruh dünyasındaki eğilim, istek, duygu, düşünce ve ihtiyaçları her insanda değişik boyutlarda olmaktadır. Ayrıca insan, hem kendisiyle hem de başkalarıyla etkileşim içinde olan bir varlıktır. İşte Kur’an; ubûdiyeti insanın nefsine, çevresine ve iç dünyasına yansıtmıştır. Yani insanın hem iç hem de dış dünyasını ubûdiyet prensipleriyle düzene koymuştur. Hiç kimse bu hakikatten kaçıp kurtulamaz.” Buradan hareketle, ubûdiyetin bazı boyutları ve bunların birtakım yansımalarının olduğunu ortaya koymaktadır.

Kur’an’da Allah’ın, kendisini isim, sıfat ve fiilleriyle birçok şekilde insana tanıtmasını, Allah’ın insanla olan ilişkisinin genişliğiyle açıklayan yazar, ubûdiyeti yalnızca beş vakit namaz veya yılda bir oruç vb. ibadetlere sıkıştıran insanın, geride kalan zamanda sanki Allah’ın dışındakilere kulluk seline takılıp gittiğini belirtmektedir. Ona göre kulluk daha geniş bir çerçevede ele alınıp anlatılmalıdır.

Araştırmasında Mukâtil b. Süleymân, İbn Teymiyye, İbn Kayyım el Cezviyye, Muhammed Nevevî el-Câvi, Yusuf el-Karadavî, Mevdûdî, Şa’bân Muhammed İsmail, Tahir Olgun, Saîd Havva, Zekeriya Pak ve Muhammed Mustafa Abdurrahman gibi isimlerin kulluk, ibadet ve kavram analizleri içeren eserlerinden yararlanan yazar, araştırma metodunda da tümevarım yöntemini kullanmıştır. Yalın ve akıcı bir dil kullanan Yaka, garip kelimeleri açıklamaya çalışmış, kavram kısımlarında vermiş olduğu örnekler ve ıstılâhi açıklamalar ile de dili daha anlaşılır kılmıştır.

Konunun sonuç bölümünde tezin konusuyla ilgili ne tür alanlara çalışılabileceğine dair izahat yapan Yaka, şu ifadeleri kullanmıştır: “Konu ya da kavram araştırması yapmayı düşünenler; Kur’an’daki kavramlar üzerine insanın kulluk özelliğinin yansımaları şeklinde bir semantik çalışma yapabilirler. Bundan başka, özellikle ubûdiyetin hissi-manevi boyutu insan psikolojisi açısından bir başlık altında incelenebilir. Dinî bilgilenme ve yaşayışın zayıfladığı günümüzde, her iki çeşit ubûdiyetin ulaştığı boyutların, sosyolojik açıdan da incelenmesinde büyük fayda olduğu kanaatindeyiz.” (s. 289)

Yaka, günden güne Allah’a kulluktan uzaklaşan Müslümanlara, Allah ile aralarındaki ilişkiyi tekrar ve doğru bir çizgide kurmaları gerektiğini hatırlatmaktadır. Bu noktada kulluk maddi, manevi ve hissi boyutlarıyla ömrün tamamına yayılmalıdır. Bu gerekliliği izah eden en önemli kavram ubûdiyet kavramıdır. Koşullar her ne olursa olsun Allah’a kullukta bir gevşekliğe, ümitsizliğe ve ihmale yer verilmemelidir ki Allah, kullarını, güçlerinin yetmeyeceği şeylerden sorumlu tutmaz.


1-  Eyüp Yaka, Kur’ân’da Ubûdiyet ve Boyutları (Sakarya: Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2003)