Tutanak

Fatma Betül

Burada mevsim; ayva sarı, nar kırmızı demiyor. Hazan, yağmurca konuşuyor bir tek, bir de cami çeşmesinde minik ellerle her sabah yıkanan çamurlu lastik papuçlarca...

Yağmur, yeşili solmuş, terk edilmiş fındık yapraklarına patır patır vurup aşağı süzülüyor. Gökyüzü sicim gibi iniyor yere. Her yan pür neşe. Ağaçlar yüzlerini çevirmiş semaya, keyifle ve kana kana içiyorlar bulutları. Gökteki şenliğe yer eşlik ediyor. Yağmur tozları bile yağmurdan sırılsıklam. Bulutlar iniveriyor pencere önlerine ya da biz yükseliyoruz onlara.

/Yağmur böyle yağmıyor kentlerde/

Damlalar, bir yandan nadir kalmış güllerin gerdanına inciler serpiyor. Öbür yandan son bir cila atıyor fındık yapraklarının bir ayağı çukurda yeşilliğine. Karadeniz gözden kaybolmaya duruyor. Sisleniyor puslanıyor görünmez oluyor, gökle birleşiyor.

/Kentlerde böyle konuşmuyor bu mevsim/

Yer, suya doymuş zahir. Nazlı nazlı içiyor damlaları. Toprağa hazanın geldiği söylenmemiş mi ne? Bin bir çeşit ot bitirmiş üzerinde. Burada toprak da konuşuyor:

-Nemli topraklara hazan değmez, her mevsim taze kalır yanları, diyor.

Yağmur damlalarının kulağına burada okunmuş olmalı ezan ve "rahmet" adı, burada takılmış olmalı. Rahmetin böyle bir tefsirini kim yapabilir?

/Kentlerde yağmur böyle sevmiyor insanı/

Çığlık çığlığa bir ders zili alıyor zihnini bu temaşa anından... Bir senfoniden kopup bir başkasına gideceği için, bu ses irkiltmiyor onu, Yerdeki neşe, gökteki cümbüş, yine de erişemiyor masum kahkahalara, içten, hazır, ışıl ısıl bakışlara... Gözlerinden girip içlerine dolmak istiyor. Tıpkı onların kendi içini kapladığı gibi. İçlerine dolmak ve aşık olduğu bu tablonun Rabbi'ni, onlara anlatmak istiyor.

-Çocuklar size Allah'ın varlığını ispat edemem yokluğunu da. Ama sadece...

-Örtmenim az bi dışarı bakabilir miyuz?

-Tabii, dışarısı size yaratıcınızı benden daha iyi anlatır.

-Örtmenim Mikail Meleği de dersimize yardım ediyor değil mi?

Sessizce hep birlikte seyrediyorlar. O minik beyinlerinden, o okşanası kafalarından neler geçiyor acaba. Derken bu beyinlerden taşan sorular geliyor aklına. Yağmur damlacıkları kadar güzel ve bayat veren sorular.

-Örtmenim bizim orada yatır var, çürümemiş doğru mu?

-Örtmenim kafir ne demek, müşrik ne demek, yahudi ne demek?

-Örtmenim noolur cin çağıralım!

-Örtmenim, namazı, Kur'an'ı öğrenecek miyuz?

-Örtmenim, Temel kitabına Mahsun'un resmini yapıştırmış, hem de din kitabına!

-Cehenneme gidecesun da!

-Örtmenim neden tünaydın demiyorsunuz? -Örtmenim haritada Kudüs yok, Telaviv diye bi şey yazıyo.

-Örtmenim finduk yer misunuz?

-Örtmenim siz yandınız, ama oyundan çıkmayun, demirbaşumuz olun.

-Çocuklar "Kendiniz için istediğinizi mümin kardeşiniz için istemedikçe gerçeklen iman etmiş olmazsınız" sözünü kim söylemiş olabilir?

-Örtmenim Atatürk. -Atatürk örtmenum.

Bu yağmur mu daha güzel bu sorular mı diyor kendi kendine. Yağmur toprağa, bu sesler ona hayat veriyor.

-Çocuklar size Kur'an okuyacağım. -Örtmenim biz anlamayuz, öğrenmeduk.

-Anlayacağınız şekilde okuyacağım. Bu ses yumaklarını nasıl oluyor da sessizlik teslim alıyordu. Ne susturuyordu bunları? İnanılmaz güzellikler içinde mevsim...

-Örtmenim Hz. Meryem insanlarla konuşmayarak oruç tutarken yemek yiyor muydu?

-Örtmenim Allah'a İnanmayanlara salak diyebilir miyuz, bazen küfredebilir miyuz?

Kendisine göz göz açılan kapıların, söz söz ulaşan sevgilerin büyüsüyle gün hep dağılıyor hiç batmıyor bu mevsim. Ve işte o soruyla hayatının en büyük sevincini yudumlamaya başlıyor.

-Örtmenim, ha bu elinizdeki kitaptan bize hep okur misunuz?

Derken o an gelip çatıyor. Bir müfettiş ziyareti, güneşi, yağmuru, tebeşir kokusunu ve çakmak çakmak bakan gözleri perdelemeye koyuluyor.

-Hocam, biliyorsunuz kılık kıyafet yönetmeliği.

-Biliyorum. Ne kadar vaktim var?

-Hocam siz çeker giderseniz, bunlara bir şeyler vermezseniz, kimler ne verecek, biliyorsunuz?

-Tutanak tutmak zorundayım. İsterseniz.... Sınıfın sessizliğini daktilo sesi bozuyor... Mevsim susmaya başlıyor. Yağmur diniyor. Tutanaktır:

"... Okulu öğretmeni ....'nin derslerde Devlet Memurları Kılık Kıyafet Yönetmeliği'nin 5/a maddesine aykırı olarak başörtüsü ile bulunduğu, tarafımdan görülmüştür... Bu davranışını sürdürmesi halinde .... 16. Maddesi gereği işlem yapılmasının yasa gereği uygulanacağı, sicil amirlerinin teklifi, atamaya yetkili amirin onayı ile aday öğretmenlik görevine son verileceği, üç yıl göreve dönemeyeceği, açıklandı. Rehberlik ve uyarma amacıyla iş bu tutanak düzenlenmiştir".

-Örtmenim gidecek misunuz?