9 Mayıs'ta gözlem altına alındım. 22 Mayıs'ta Bayrampaşa Cezaevi'ne getirildim. Buradan 24 Mayıs'ta İzmir Buca Cezaevi'ne sevk edildim. Buca'nın kabul etmemesi üzerine, aynı gün Buca'dan Uşak Cezaevi'ne getirildim. Buradan, eşim ve diğer müslümanların bulunduğu Bandırma Cezaevine sevk edilmek için 28 Mayısta ilk başvurumu yaptım. İlk mahkemeye çıktıktan sonra sevk edileceğim gerekçesiyle bu birinci başvurum reddedildi. Oysa siyasi tutuklularda ilk mahkemenin hukuk dışı bir uygulama ile çok uzun sürelerde açıldığı biliniyor. (Nitekim eşim 10 aydır, ben de 4 aydır tutuklu olduğum halde birlikte yargılanacağımız davanın ilk mahkeme tarihi yeni belli olmuştur).
Uşak'ta mesafenin uzaklığından dolayı yakınlarımın ziyaretime gelerek ihtiyaçlarımı karşılayamadıkları için mağdur olduğumu, sevk edilmek için mahkemeye çıkmam beklenirse bu mağduriyetimin uzun süreceğini açıklayarak ikinci başvurumu yaptım. Bu defa da, Bandırma Cezaevi'nin siyasi kadın tutuklu kabul etmediği gerekçesiyle reddedildi. Oysa bu cezaevi benim gelişimi kabul ettiğini bakanlığa bildirmişti. Bunun üzerine mağduriyetimin daha fazla uzatılmamasını isteyerek, üçüncü başvuruda bulundum.
Nihayet 13 Ağustos günü şevkimin onaylandığı cezaevi idaresi tarafından bana tebliğ edildi. Cezaevi idaresi çeşitli bahanelerle beni Uşak'ta 10 gün daha tuttu. Gebze'ye götürüleceğim söylendi. Bu konularda da bir hayli polemik yaşadıktan sonra 23 Ağustos günü Bandırma Cezaevi'ne getirildim. Henüz eşimle görüştürülmediğim için onların sevk meseleleri hakkında bilgi sahibi değilim. Ama cezaevi idaresinin müslümanların daha önce kazandıkları hakları -çoğunluğun gitmesiyle- gasp etmeye ve kalanlar üzerinde baskı uygulamaya yönelik tavrı açıkça kendini belli ediyor. İdare, cezaevindeki müslümanların sayısı azaldığı için 33 kişi varken uygulayamadığı baskı politikasını şimdi mevcut olan -ben dahil- 10 kişi üzerinde denemeye çalışıyor. Bu amaçla gerek yakınlarımızın, gerek avukatların ziyaretlerine kısıtlamalar getirilmek isteniyor. Sıcak su verilmesi, havalandırma kapısının açık tutulması vb. konularda elde edilen haklar sınırlanmaya çalışılıyor. Eşimle ve diğer dava arkadaşlarımla görüşmem engelleniyor. Eşimle haftada sadece bir saat ve ziyaret mahallinde demir parmaklıklar ardında görüşme hakkı (!) tanınıyor.
Cezaevlerinde özellikle sevk olayı ile ilgili maruz kaldığım durumlar ve Bandırma Cezaevi'nde şu andaki durum kısaca böyle.
Diğer taraftan medyanın eşimle aynı cezaevinde bulunmamızı Adalet Bakanı Kazan'ın bize tanıdığı bir ayrıcalık olarak nitelendirmesi esef verici bir olaydır. Her şeyden önce tutuklu bir insan olarak, yakınlarımın ziyaretime gelerek ihtiyaçlarımı karşılayabilecekleri, çocuğumu daha sık görebileceğim, aynı dava arkadaşlarımın, eşimin olduğu cezaevinde bulunmak en doğal hakkımdır.
29.8.1996 / Bandırma