Toplumsal yozlaşma bireysel yozlaşmanın sonucudur. Ahlaki yozlaşma ise sonuçtur. Bu bir tür zakkum ağacının meyvesine benzer. Arkasında bireysel yozlaşma vardır. Değerlerin fiyatlara tercih edilmesidir. Cenab-ı Allah'ın Râd Suresi'nde buyurduğu gibi "Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah o toplumu değiştirmez." İnsanın yozlaşmasının arkasında tasavvur ve aklın yozlaşması vardır. Düşünce ve duygu kirliliği vardır. Düşünce kirliliği nihayetinde entelektüel bozulmayı getirir ama duygu kirliliği daha vahimdir. Duygu kirliliği doğrudan ahlaki sapmadır. Duygu kirliliğinin sonuçlarını tahmin etmek mümkün değildir. Yani imanın yokluğundan daha çok, iman ahlakının yokluğundan korkulmalıdır. İmanın yokluğu inkarı, iman ahlakının yokluğu nankörlüğü getirir. Bana "Nankör mü münkir mi?" derseniz nankör daha tehlikelidir derim. Siyasette, bilimde, dinde, ticarette, sanatta, sporda, hayatı oluşturan her şeyde yozlaşma var ki, bunların temelinde de insan var. İnsan kalitesinin düşmesi ve artması aynı şekilde her alana yansır.
İkinci sualinizde geçtiği üzere İslami camiaya, yani bizim mahalleye yansıması sanıldığından daha yoğun. Bir tehditten ziyade, bir vakıaya dönüşmüş durumda. Bunun birçok nedeni var:
Sorunun en başta Müslümanların kendilerine alternatifler, alternatif havuzlar, alternatif topluluklar oluşturamamış olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Din, tek başına yaşanacak bir olgu değil, din bir yapıyla, İslam cemaatiyle yaşanacak bir olgu. Yani Cuma kılıyorlar ama cem olmuyorlar. Aralarında su ve ses geçirmez manialar var. Cemaat olmak gerekiyor. Ama nasıl?
Müslümanların kime göre Müslüman oldukları, hangi ölçüye göre Müslüman oldukları önemli. Bu, Allah'a kayıtsız şartsız teshin olmaktır. Allah'a ne kadar teslim olduk? Aslında gördüğümüz şey parçalanmışlık. Müslüman bireyin parçalanmışlığı. Kendi içindeki parçalanmışlık. Nedir bu? Kendisini Müslüman olarak tanımlayan birey, ticaretini Müslüman olarak tanımlayamamakta; siyasetini Müslüman siyaset olarak tanımlayamamakta. Eğitimde de aynı. Mesela anne yıllarca başörtüsü mücadelesi veriyor ama okul çağında ilk o anne çocuğunun başını açıyor. Dün verdiği mücadeleyi inanarak yapmışsa, bugün yaptığı nedir? Demek ki dün verdiği mücadeleye inanmamış. O zaman dün sahip olduğu değerlere de inanmamış. Biri bunu bana izah etmeli. İmam hatiplerden ilk çocuklarını çekenler 28 Şubat'ta bu konuda mücadele verenler oldu. Allah rızasının yerini başarı almış. Yıllarca başörtüsü marşları söyleyip, kendi çocuğunu tesettürsüz okutmak da neyin nesi? Günah açıklanabilir bir şeydir ama tutarsızlık ahlaksızlıktır. Günah insana mahsustur ve telafi edilebilir ama tutarsızlık çok vahim bir sorundur.
Tedbirler neler olmalı peki? Müslümanların Allah'la, inançlarıyla, kendileriyle ilişkilerini baştan aşağı sorgulamaları lazım. İddialarını sorgulamaları lazım. Ben Müslümanım demek bir iddiadır. Bunu ispat etmeleri lazım. Başkalarına değil, kendilerine ispat etmeliler. Allah'la baş başa kaldıklarında bunun muhasebesini yapmalılar.
Müslümanlarda ben idraki problemi var. Şahitlik problemi var. Müslümanlar, şahit olan ben idrakine ne derece sahip? Müslümanlar dünyaya sahip olmak için yaşıyorlar. Sahip olmayı şahit olmaya önceliyorlar. Fiyatı değere, dünyayı ahirete tercih ediyorlar!
"Ey iman edenler iman edin", yani yeniden iman edin, noksan ettiniz, tam edin, pazarlıklı iman ettiniz, pazarlıksız edin, tecdidi iman diyor Allah Rasulü.
Bilinç yenilememiz lazım, tevbe ve istiğfar. Yanlıştan yüz çevirmeden, doğruya yüz çevrilmez. Tasavvurumuzun, aklımızın, bilincimizin doğru çalışması lazım. Bu işin ampermetresi vahiydir. Vahyin inşasını yaygınlaştırmalıyız. Dini algılayışınız dinin hangi kapısından o dine girdiğinize bağlı, birçokları dine ana kapıdan girmiyor. O kapı vahiy kapısıdır. Bir çok hastalığı ancak böyle iyi edebiliriz. Vahiy aklı, bilinci, idraki, insanı korur. Kitaba uydurmamış da kitaba uymuşsak bu böyledir.
Neler yapılmalı meselesinde bunu başa almalı. Saldırı nereden geliyorsa alternatif mevziler şart. Bireysel saldırıya bireysel savunuyla karşılık verebilirsiniz ama toplumsal saldırıya bireysel değil, toplumsal karşılık gerekir. Kurumsal saldırıya da kurumsal karşılık verilir. Yani saldırı nereden geliyorsa mukavemet oraya yönelik olmalıdır. Bugün Müslümanların bu şartları yerine getirmeleri gerekiyor.