Tekvir Suresinde Ahiret İnancı ve Kur’an

Mustafa Siel

I. BÖLÜM

Tekvir Suresi Mekke’de, muhtemelen risaletin üçüncü yılında indirilmiştir. Kıyametin gerçekleşmesi ve hesaba çekiliş sahnelerinin yer aldığı surede ayrıca Kur’an vahyinin gerçek olduğuna yönelik vurgular yer alır.

1- Güneş dürülüp/katlanıp söndürüldüğünde

Bu ayet kıyametin başlamasıyla, güneşin yavaş yavaş sönen bir köz gibi güneşlik vasfını kaybedeceğini bildirmektedir.

2- Yıldızlar döküldüğünde

Bu ayet kıyametin başlamasıyla, aslında her biri birer güneş olan yıldızların, tıpkı güneş gibi yanıp sönmüş birer kömür haline geldikten sonra, adeta gökyüzünden sapır sapır döküleceğini; yani kâinatı ayakta tutan çekim ve itim yasalarının ortadan kalkarak tüm kâinatın çökeceğini ve ilk yaratılış haline geri döneceğini anlatmaktadır.

3- Dağlar yürütüldüğünde

Bu ayet kıyametin başlamasıyla, yeryüzünde dağların çok kuvvetli bir sarsıntı/deprem ile yıkılıp, adeta yıkılan kum yığınları gibi yürürcesine ortadan kalkıp, yeryüzünün dümdüz olacağını anlatmaktadır. Bilahare dünya da yıldızlar gibi dökülüp kaybolacaktır.

4- Gebe develer kendi haline terk edildiğinde

Bu ayet, kıyametin kopmaya başlamasının dehşetiyle, çok kıymetli gebe develerin bile unutulup, insanların kendi dertlerine düşeceğini anlatmaktadır. Yani şu söyleniyor: Sevdiğiniz evler, arabalar ve her şey, aslında o kadar değerli değil. O nedenle bunları amaç edinip taparcasına bağlanmamalı, bunları kıyamette bizim için kurtarıcı olacak birer araç olarak görüp kullanmalı.

5- Vahşi hayvanlar bir araya getirildiğinde

Bu ayet, kıyametin başlamasının dehşetiyle, normal zamanlarda birbirlerini yemek için uğraşan vahşi hayvanların bile, bu dehşetle birbirlerine sokulacağını anlatmaktadır. Yani kıyametin kopuşu o kadar dehşetlidir ki, değil insanlar, vahşi hayvanlar bile o dehşeti hissedecektir.  O halde, ey insanlar, aklınızı başınıza alın da o günde sizi koruyacak takva ile donanıp, o günden etkilenmeyin.

6- Denizler kaynatılıp yok edildiğinde

Bu ayet, kıyametin başlamasıyla, denizlerin oluşan yüksek ısı nedeniyle buharlaşıp kaybolacağını ve yerlerinin boşalacağını anlatmaktadır.

1’den 6’ya kadar olan ayetlerde, kıyametin ilk safhası, yani dünya ve kâinatın çökmesi anlatılmaktadır. Bu ayetlerde, kıyametin ilk safhası karışık olarak anlatılmıştır. Aslında, kıyameti daha olmadan önce hayvanlar hissedecektir. Nitekim hayvanlar depremleri de önceden hissetmektedirler. Arkasından muhtemelen denizlerin buharlaşıp yok olması, dağların sarsılıp yürümesi, bu arada bunları gören insanların dehşetle kurtulmaya çalışırken ölmeleri anlatılmaktadır. Bilahare güneşin ve tüm yıldızların sönüp göçmesi ve dökülmesi, yani kâinatın ilk yaratılış haline geri dönmesiyle kıyametin ilk safhası olan çöküş safhası bitmektedir.

II. BÖLÜM

Bunun ardından yeniden dirilişe atıf yapılmakta; ahiret âleminden bahsedilmektedir. Bu âlemde cennet ve cehennemden oluşan yeni dünya yaratıldıktan sonra, insanlar bu dünyada otların bitmesi gibi adeta yerden bitirilip, hepsine birden yeniden ruh, yani hayat üflenmektedir. Ve insanlar mahşer günü toplanıp, hesap vermeye başlamaktadırlar. 7’den 14’e kadar olan ayetlerde kıyametin bu hesap safhası anlatılmaktadır.

7- İnsanlar cennetlikler ve cehennemlikler olarak iki gruba ayrıldığında

Bu ayet, yeniden dirilişin ardından tüm insanların cennetlikler ve cehennemlikler olarak iki gruba ayrılıp, bu şekilde hesap yerine sevk edileceklerini ifade etmektedir. Bu ayet, ruhların bedenlere girişi olarak anlaşılmaktadır fakat bu anlayış hatalıdır. Çünkü sanıldığı gibi ölümsüz bir ruh olmadığı gibi, ayette ruh kelimesi de geçmemektedir.

8- Sorulduğunda diri diri gömülen kız çocuğuna

9- Hangi suçtan dolayı öldürüldüğü

Bu ayette, Arapların geçim ve namus korkusuyla küçük kız çocuklarını diri diri gömmeleri eleştirilmektedir. Dünyada korumasız olan bu çocukların hesabını bizzat Allah’ın soracağı, neden öldürüldüklerini bizzat bu çocuklardan sorarak, onlara olan rahmetini göstereceği ifade edilmektedir. Yani ana babalara şöyle söylenmekte: Korumasız olduğundan öldürdüğünüz çocuklarınızın koruyucusu vardır, Allah’tır. Onları öldürmek isterseniz, bunu sakın unutmayın.

Ayette her ne kadar korumasız kız çocuklarından bahsedilmişse de korumasız olduğundan dolayı ölüm, tecavüz ve başka şekilde zulme uğrayan herkese ve onlara zulmedenlere seslenilmektedir. Zulmedilenlere, “Merak etmeyin size yapılan zulmün hesabı mutlaka sorulacak!” denirken; “Zulmedenlere ise yaptığınız yanınıza kesinlikle kâr kalmayacak!” mesajı verilmektedir. Kürtaj meselesi de bu ayet ışığında değerlendirilmelidir.

Burada iki türlü mesaj vardır: Zulmedenlere, “Yaptığınız zulmün karşılığını mutlaka göreceksiniz, siz aslında kendinize zulmediyorsunuz. Kendinize gelin ve zulmetmekten vazgeçin.” mesajı vardır. Bu mesaj hepimize olup, küçük ya da büyük, maddi ve manevi, insanlara yaptığımız her haksızlığı bu ayetler ışığında düşünmeliyiz. Zulme uğrayan mustazaflara ise şu mesaj verilmektedir: “Bu dünyada çok büyük zulümlere uğramanız, imtihanın hikmeti gereğidir. Lakin hesap gününde uğradığınız tüm zulümlerin hesabı sorulacak, zulmedenler karşılığını görecek, sizlerin uğratıldığınız mağduriyetler telafi edilecektir. Bu zulümlerden siz kârlı çıkacaksınız!”

Bu ayetler ışığında, zulmetmektense zulmedilmenin evla olduğu; eğer kaçınılmaz hale gelmişse, zulme uğramayı zulmetmeye tercih etmek gerektiği çıkarılabilir. Bir mesaj da dünyadaki bu zulümlerin hikmetini kavramayanlara verilmektedir. Dünyada imtihan hikmeti gereği zulüm olacaktır, lakin hesap gününde bu zulümlerin hesabı sorulacak, zalimler cezalandırılıp mazlumların mağduriyetleri telafi edilecektir.

10- Sahifeler açıldığında

Bu ayette, hesap yerinde tüm insanların, sorumlu oldukları tüm amellerinin eksiksiz kaydedildiği kayıtların ortaya konacağı; gerek o insanın kendisi ve gerekse diğer insanların o kayıtları göreceği gün; her bir insanın gerek kendisi hakkında, gerekse diğerleri hakkında verilen hükmün haklı olduğu hususunda en ufak bir tereddüdü kalmayacaktır.

11- Gökyüzü sıyrılıp açıldığında

Bu ayette, yeniden yaratılışın ardından insanlar için Allah’tan başka gayb kalmayacağı; insanların melekler ve cin şeytanları ile cennet ve cehennemi görecekleri anlatılmaktadır.

III. BÖLÜM

12- Cehennem kızıştırıldığında

Bu ayet, hesap yerinde her insanın cehennemin korkunç ses ve alevlerini duyacağını; cehennemlikler korkuyla titrerken, cennetliklerin cehennemden kurtulmanın sevinciyle neşeleneceklerini ifade etmektedir.

13- Cennet yaklaştırıldığında

Bu ayette, cennetin hesap yerindeki insanlara gösterileceği; cennetliklerin bir an önce içine girme coşkusuyla neşelenirken; cehennemliklerin ise bu nimetlerden mahrum olmanın acısıyla kahrolacakları ifade edilmektedir.

14- Her bir insan ahiret için ne hazırladığını bilmiştir.

Bu ayette, her bir insanın ahiret için hazırlık yapıp yapmadığı, cenneti mi, cehennemi mi hak ettiğini bileceği; her bir insanın kendi hakkında hükmü önce kendisinin vereceği ifade edilmektedir.

Surenin bundan sonraki 15’den 29’a kadar olan ayetlerinde ise Peygamberimize gelen vahyin hak olduğu, Cebrail’in ve Muhammed (s)’in bu vahyi getirmeye layık birer elçi (resul) olduğu üzerinde durulmaktadır.

Ayetlerde, önce herkesin her zaman şahit olduğu bariz tabii olaylar üzerine yemin edilmek suretiyle, bu olaylar vahye şahit tutulmakta; bu olaylar üzerinde düşünülürse, vahyin gayet makul olduğunun anlaşılabileceği anlatılmak istenmektedir.

15- Yo! Sizin iddia ettiğiniz gibi değil, yemin ederim sinip sinip tekrar ortaya çıkanlar (hunnes) üzerine.

Bu ayette üzerine yemin edilenler, güneş, ay, yıldız ve gezegenler gibi, günün çeşitli evrelerinde ortaya çıkıp tekrar kaybolan gök cisimleridir.

16- Ki, bu cisimler bir yörünge üzerinde yüzüp gitmektedirler.

Önceki ayette sözü geçen gök cisimlerinin günlük, aylık ve yıllık zaman dilimlerinde belirli zamanlarda ortaya çıkıp kaybolmalarına işaret edilmektedir. Bu durum, günümüzde astronomik hesaplarla tespit edildiği gibi Kur’an’ın indiği zamandaki insanların da pratik olarak farkında oldukları ve takvimlerini buna göre düzenledikleri bir vakıadır.

15 ve 16. ayetlerde gökcisimlerinin üzerine yemin edilerek şu anlatılmak istenmektedir: Ey inkârcılar, sizin de her an şahit olduğunuz gibi, güneş, ay, gezegen ve yıldızlar günün belli zamanlarında görünmekte, sonra kaybolmaktadırlar. Siz kayboldukları zaman onları inkâr edebiliyor musunuz? Ya da kör bir insan, hiç görmediği için bu gök cisimlerini yok farz edebilir mi? Onlar görünmese bile, etkileri dolayısıyla varlıkları bilinir. O halde siz nasıl görmediğiniz elçi meleği ve o meleğin getirdiği vahyi (Kur’an’ı) inkâr edebilirsiniz?

17- Karanlığı çökmeye başladığında geceye yemin ederim.

Gündüzün geceye dönüşmeye başladığı akşam namazı vaktine dikkat çekilmektedir.

18- Nefes almaya başladığı zaman sabaha yemin ederim.

Gecenin gündüze dönüşmeye başladığı sabah namazı vaktine dikkat çekilmektedir.

17 ve 18. ayetlerde şu anlatılmak istenmektedir: Ey inkârcılar, şahit olduğunuz üzere, gece ve gündüz gibi kesin hatlarla ayrılmış zaman dilimleri olduğu gibi; sabah ve akşam gibi kesin hatlarla ayrılamayan zaman dilimleri de söz konusudur. Elbette gayb ve kâinat gibi kesin hatlarla ayrılan varlık alanları söz konusu olduğu gibi, elçi meleğinin vahyi, insan elçiye getirmesi gibi durumlar da söz konusu olabilir, bu mümkün olmayan bir şey değildir.

IV. BÖLÜM

19- Muhakkak ki o yalanladığınız vahiy (innehu), Allah tarafından onurlandırılmış (kerim) bir elçi melek olan Cebrail’in (rasul) getirdiği bir sözdür

20- O elçi melek, kâinatın sahibi olan Allah katında sarsılmaz (mekin) bir kuvvet sahibidir.

21- Orada, yani gayb âleminde (semme), Allah’ın o elçi meleğin emrine verdiği meleklerce itaat edilir. Kendisine verilen yetki, kuvvet ve sorumluluklara asla ihanet etmeyen (emin) bir elçi melektir vahiy meleği Cebrail.

19’dan 21’e kadar olan ayetlerde, vahyi getiren elçi meleğin yüksek vasıflarından söz edilerek, bu meleğin hem vahyi getirmeye yeterli kapasite ve donanımı olduğu hem de bu görevde en ufak bir ihmal ve ihanetinin olmayacağı, yani vahyi getirmeye her yönden ehil olduğu anlatılmaktadır. Yani Allah’ın sözlerini vahyettiği elçi melek Cebrail’in, bu sözleri aksatmadan ve en ufak bir değişikliğe uğratmadan aynen elçi insan Muhammed’e ulaştırdığına bizzat Yüce Allah şahitlik etmektedir.

22- Çok yakından tanıdığınız insan elçi Muhammed kesinlikle bir mecnun (cinlerce yönlendirilmiş ya da akıl hastalığına yakalanmış) değildir.

Cebrail’in vahyi getirmeye ehil olduğuna Yüce Allah kendisi şahitlik ettikten sonra, o vahyi Cebrail’den alıp insanlara ileten Muhammed’in bu göreve ehil olduğu hususunda bizzat Arap müşrikleri şahit tutulmaktadırlar. Yani şöyle söylenmek istenmektedir: Ey müşrik inkârcılar, sizler Muhammed’i çok yakından tanıyıp (sahibikum), ona ‘emin’ vasfını kendiniz vermişsiniz, onun üstün kişiliğinin ahlakının farkındasınız. Dolayısıyla onun deli olmadığının ve cin şeytanlarının vesveselerinin etkisinde kalmayacağının ve kesinlikle iyi niyetli olarak bile olsa Allah adına yalan söylemeyeceğinin farkındasınız.

23- Muhakkak ki insan elçi Muhammed, melek elçi Cebrail’i, melek suretinde gördü (raehu) gündüz vakti açık dünya semasının ufkunda.

Bu ayette Muhammed (s)’in, ilk vahyi getirmesi esnasında Cebrail’i açık dünya semasının ufkunda melek suretinde gözleriyle gördüğü belirtilmiştir. Bu görme daha sonra inen Necm Suresinde (53/1-12) ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Yani Muhammed'in, kendisine vahyi getiren Cebrail’in cin ya da başka bir varlık değil Allah’ın meleği olduğu konusunda en ufak bir tereddüt duyması söz konusu olamaz, çünkü gündüz vakti gökyüzünün ufkunda gözleriyle görmüş olup, bir rüya veya hayal olmadığının farkındadır. Sizde Muhammed (s)’in eminliğine şahitsiniz, o halde onun elçilik iddiasını nasıl yalanlayabilirsiniz?

24- O insan peygamber; gaybdan gelen vahiy hakkında, kendisinin uydurduğu gibi bir iddia ile suçlanamaz.

Çünkü sizin tanıyıp emin olarak vasıflandırdığınız Muhammed, asla Allah adına uydurup, “Bana Allah’ın sözleri vahyediliyor.” demez. İnsanlara ihanet etmeyen, yalan söylemeyen bir insan, hiç Allah’a ihanet eder, O’nun adına yalan söyler mi?

Siz aslında vahyi değil, o vahiyle size gelen ve atalarınızdan aldığınız dinin şirk ve ahireti inkâr gibi yanlışlarını eleştiren mesajı kabullenmek istemiyorsunuz. O mesaj Muhammed’in değil, Allah’ın. Niye ona tavır alıyor, o mesajlardan dolayı onu sorumlu tutuyorsunuz?

25- O vahiy de ne Muhammed’in kendi nefsinin hevasından uydurduğu ne de cin şeytanlarının ona melek maskesiyle fısıldadığı sözlerdir.

Muhammed (s)’in Allah adına vahiy uydurmayacağı, onu yakından tanıyanlara malum olduğuna göre, geriye iki ihtimal kalır. O ya bir mecnun, yani akıl hastalığına tutulmuş, hayal görüyor veya cin şeytanları ona melek kisvesi altında fısıldıyor ya da ona gerçekten elçi melek vahiy getiriyor. Gelen vahyin içeriğine bakıldığında, bunların bir delinin ya da cin şeytanlarının söyleyemeyeceği şeyler olduğu anlaşılır. Deli olan birisinin bu sözleri söyleyemeyeceğini herkes bilir. Cin şeytanı ise insanlara hakkı değil, batılı fısıldar. O halde geriye tek bir seçenek kalır: Bu Kur’an Cebrail’in getirdiği Allah’ın sözü olan vahiydir.

Böylece Yüce Allah’ın şahitliği, Muhammed’in eminliği, gelen vahyin mesajlarının içeriği hep birlikte dikkate alındığında; Kur’an’ın kesinlikle Muhammed’in Allah adına uydurması olamayacağı gibi, onu cin şeytanlarının melek maskesi altında fısıldayamayacağı da açık olarak ortaya çıkmaktadır.

26- O halde ey bu vahyi inkâr edenler, nereye gidiyorsunuz?

Muhammed (s)’i tanıdığınız ve işittiğiniz vahyin batıl sözler olmayacağının bilincinde olduğunuz halde, o vahiyle size bildirilen tevhidi, ahireti, geleneksel dininizin yanlışlarını bırakıp doğru iman ve salih amele davet eden mesajlarını işinize gelmediği için inkâr ediyorsunuz. Peki, bu inkârınızın dünyevi ve uhrevi neticelerini hesap ediyor musunuz? Bu gidişatınızı düzeltmezseniz, dünyada helak edilmeseniz bile, ahirette mutlaka ziyana uğrayacağınızı; cennetten mahrum olup daimi cehenneme atılacağınızı idrak edemiyor musunuz?

27- O Kur’an ancak tüm insanlık için bir hatırlatmadır.

Yani kimseyi imana zorlamak, zorla hidayete erdirmek gibi bir hedefi yoktur. Tüm insanları, fıtratlarında mevcut olan hakka çağırmakta, onlara fıtratlarındaki tevhid ve ahiret bilincini hatırlatmaktadır.

28- Hakkı arayanların hakka erişmesine vesile olmak istenmektedir.

Yani Kur’an ancak yaratılışlarının deruni amacını idrak arayışında olup, hayvan gibi dünya için yaşamaktan razı olmayanların faydalanabileceği bir nimettir.

29- Bu vahiy, sizlerin dilemesiyle değil, tüm insanlığın rabbi olan Allah’ın, tüm insanlık için rahmetinin tecellisi olarak dilemesiyle inmektedir.

Ey Mekke müşrikleri! Bu Kur’an, sadece sizin için değil, kıyamete kadar yaşayacak tüm insanlar için bir hatırlatma ve hidayet kaynağı olsun diye indirilmiştir. Bu nedenle, siz ister iman edin, ister iman etmeyin.