Filistin, son yüzyılın en acılı coğrafyasıdır desek abartmış olmayız. Bir asır boyunca her türlü yıkımı, işgali ve insanlık dışı katliamı yaşayarak adeta bir soykırıma tabi tutulan Filistin halkı, ortaya koymuş olduğu onurlu mücadelesiyle Müslümanların hatta bütün insanlığın vicdanı olmuştur. Filistin, çözülme sürecindeki İslam ümmeti için de yeniden diriliş umudunun öbür adıdır. Filistin denince zihnimizde canlanan manzarada yıkılan evler, katledilen çocuklar, mülteci kamplarındaki yetim ve öksüzler vardır hep. Fakat bütün bu yoksunluğun ve mazlumiyetin yanında izzetli duruşu, azmi, kararlılığı, taş atan çocukları ve her daim başı dik bir direnişi de bu topraklarda görmekteyiz.
Yaşadığımız çağda Filistinli olmak, acının, zulmün, mahrumiyetin her çeşidiyle yoğrulmak olduğu gibi; esarete boyun eğmeyişin, işgale başkaldırının ve adanmışlığın sembolü olmaktır aynı zamanda. Tam da bu noktada Filistin intifadası, küresel bir işgal ve sömürü tehdidiyle karşı karşıya olan insanlığa, örneklik oluşturabilecek köklü bir direniş bilinci ve pratiği sunmaktadır. Bunun için de Filistin'de olup bitenlerin doğru bir şekilde öğrenilmesi ve tahlil edilmesi, hem oradaki direnişle dayanışma açısından hem de emperyalizme karşı verilen bölgesel ve küresel çaptaki mücadelelere örneklik teşkil etmesi bakımından ihmal edilemez bir önem taşımaktadır. Bu anlamda konuyla ilgili yayınlanan telif ve tercüme eserler sayesinde bir Filistin kitaplığının oluşmakta olduğunu söyleyebiliriz. "Tarihin Tanığıyım" da Fayez Khalil'in kaleme aldığı ve Eylül 2003 tarihinde İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından Filistin kitaplığına kazandırılan bir eser. 'Bir Filistinli Diplomatın Hayatı' alt başlığını taşıyan kitap, Fayez Khalil'in hayatı üzerinden 1950'li yıllardan bu yana Filistin'de yaşananlara ışık tutmakta. Kitap, halen Filistin'in Türkiye büyükelçisi olan Fuat Yasin'in takdimiyle başlıyor.
1951 yılında Filistin'in Nablus kentinde dünyaya gelen Fayez Khalil'in hayatı daha ilk gençlik yıllarından itibaren İsrail işgaline karşı mücadele içinde geçer. Lise öğreniminden sonra Filistin'den ayrılan Khalil, Türkiye'de bir yandan mühendislik eğitimi alırken, bir yandan da ülkesinin kurtuluş mücadelesine aktif olarak katılır. Önce El-Fetih örgütünde daha sonra da FKÖ içerisinde yer alır. Yazarı bir dönem cephede savaşan bir gerilla olarak görürken, başka bir dönem de FKÖ'nün dış temsilciliklerinde bir diplomat olarak görmekteyiz.
Altı bölümden oluşan kitap kronolojik bir seyir takip ediyor. Birinci bölümde, yazarın doğduğu topraklara olan bağlılığına dair anlatımlarını ve çocukluğundan zihninde kalan bazı anekdotları okuyoruz. Mesela çocuk zihninde 'mülteci' kavramının nereye oturduğunu ifade ettiği bölüm oldukça dikkat çekici. Mültecilere verilen sütlerin de aynı bidonlarla verildiğini düşünerek, okullarda dağıtılan sütleri 'eğer içersek biz de mülteci oluruz' korkusuyla içmediklerini anlatan cümleler, çocuklar için mülteci olmanın ne anlama geldiğini ortaya koyuyor (s.22).
İlerleyen bölümlerde yazar, Filistin direnişinin şekillenişinden FKÖ'nün ortaya çıkışına; Arap-İsrail Savaşı'ndan Filistinlilerin Arap devletlerinin liderleri tarafından satılıp ihanete uğramalarına kadar bir çok konuya değiniyor. Kitabın farklı bölümlerinde sürekli üzerinde durulan ihanet olgusunun Filistinliler üzerinde belki de işgalden daha acı etkiler bıraktığını düşünmemek mümkün değil. Yazar da, bütün bu ihanetlerin ardından Filistin halkının zihninde Filistin'in kurtuluşa dışarıdan müdahalelerle değil, ancak kendi evlatlarının kararlı mücadelesiyle kavuşabileceği kanaatinin iyice yerleştiğini ifade ediyor (s.48).
Filistin'de insanın kaderinin coğrafyayla ne denli özdeşleştiğini de görmekteyiz. Ancak bütün zorluklara, elverişsiz şartlara, işgale ve savaş ortamına rağmen Filistin halkının bir hususu asla ihmal etmediğini gözlemliyoruz, o da eğitim. Elbette Filistin direnişini ayrıcalıklı ve üstün kılan unsurlardan biri de bu olsa gerek(s.81).
Yazar kitabın sonlarına doğru intifadanın başlamasına ve Oslo sürecine değiniyor. Oslo ile ilgili olarak; "Daha önce İsrail ile masaya oturmayı telaffuz etmek 1948 öncesi toprakları onlara bırakmak anlamı taşıdığından, FKÖ'den tasfiye edilmeyi gerektiriyordu. Ama Arafat tarihi mücadele içinden çıkıp geldiği için onun barışçı çözüm çabalarına kimse ses çıkarmadı." şeklinde bir değerlendirmede bulunuyor (s.85).
Yazar son bölümde Oslo Anlaşması'ndan sonra 23 yıl ayrı kaldığı Filistin topraklarına yapmış olduğu ziyaretin üzerinde bıraktığı tesirden bahsediyor. Ayrıca FKÖ ile Hamas arasındaki ihtilafa da kısaca değinerek İsrail'in bu örgütler arasında bir çatışma çıkarmak istediğini ancak bu oyuna gelinmediğini ifade ediyor (s.95).
Fayez Khalil'in hayatı çerçevesinde, Filistin'in son yarım asrına kısa bir bakış denemesi olan "Tarihin Tanığıyım" Filistin'deki mücadelenin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacak bir eser olarak okuyucularını bekliyor diyelim ve yazımızı kitabın son cümlesiyle noktalayalım:
"Barışa kadar, topraklarımızı alıncaya kadar, Filistin devletinden son Siyonist çekilinceye kadar savaşacağız." (s.101)