Türkiye'nin on yıllardır devam eden kronik sorunlarından biri olan DGM'lerin kökü 1971 darbesine uzanır. Darbe sonrasında yapılan bir düzenlemeyle DGM'ler, "Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun" adıyla 11 Temmuz 1973 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar DGM'ler zaman zaman tartışılsa da gündemden bir süreliğine de olsa çıktı. 12 Eylül darbe döneminde Sıkıyönetim Yasası ve Mahkemeleri gündemdeydi. Bir süre sonra DGM'ler, bu mahkemelerin yerini alacaktı.
12 Eylül askeri darbesinin ardından hazırlanan ve DGM başlığı taşıyan Anayasa'nın 143. maddesi ile DGM'ler yeniden anayasal kurum niteliği kazandı. Yeni DGM Yasası ise 16 Haziran 1983 tarih ve 2845 sayılı kanun ile kabul edilerek 18 Haziran 1983 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Binlerce insanın yargılandığı, muhalif kimlik sahiplerinin cezalandırıldığı DGM'lerin kaldırılarak, bunların baktığı işlere bakmak üzere Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun belirleyeceği yerlerde Ağır Ceza Mahkemelerinin kurulmasını düzenleyen tasarı, 29 Haziran 2004 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Yasağa göre DGM'lerin yerine temel amacı devleti korumak olan geniş yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri kuruldu.
Yeni kurulan Ağır Ceza Mahkemeleri, Terörle Mücadele Yasası ve Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasası'nın kapsamına giren suçların yanı sıra TCK'nın 125, 139, 146 ile 157, 158, 169, 171 ve 172'nci maddelerinde yazılı suçlar ile 403'üncü maddesinde yazılı suçlara bakmakla yetkili olacak.
DGM'lere ilişkin 2845 sayılı DGM'lerin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'da yer alan düzenlemelerin geniş ölçüde korunduğu taslakta, DGM'lerin görev alanına giren suçlar arasında sayıldı.
Adana, Ankara, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir, Malatya ve Van'da DGM'lerin yargı çevreleri aynen korunarak geniş yetkili ağır ceza mahkemelerine devrediliyor.
Yeni düzenlemeye neden gerek duyulduğu ise "Teknolojik alandaki gelişmelere paralel olarak terör ve organize suçlar her geçen gün artmakta ve bu suçların işleniş şekilleri daha da karmaşık bir görünümde ortaya çıkmaktadır" sözleriyle ifade ediliyor. Yine gerekçede, Türkiye'de kaldırılan DGM'lerin yerine getirilen yeni mahkeme örneklerin Avrupa hukukunda da bulunduğu ve Fransa ile Almanya'da da benzeri uygulamaların yapıldığına işaret ediliyor.
Nitekim Türkiye'deki DGM'ler Fransa'dan alınmıştır. DGM Fransa'da siyasal nitelikli suçlar için öngörülmüştür ve yargılamada Cumhurbaşkanının rolü vardır. Ayrıca Fransa'da tek bir DGM vardı ve o da 1981'de kalktı.
Bugün ülkemizdeki DGM kararları yüzünden AİHM'e yapılan şikayetler sebebiyle, Türkiye trilyonlarca lira tazminat ödemeye mahkum edilmiştir.
DGM'ler bireyi değil devleti korumak amacıyla kurulmuş ve siyasallaşmış mahkemelerdir.
Resmi ideoloji de kendine muhalif düşünceleri yargılamaktan ve hapsetmekten geri adım atmıyor.
Muhalif kimlik taşıyan ve düzene eleştiri yönelten sayısız insan bugüne kadar DGM'de yargılanmış, ceza almış ve tutuklanmışlardır. Sebebi ise düşüncelerini ifade etmeleri ve düşündükleri gibi yazmalarıdır. Ve halen de pek çok düşünce mağduru yargılanmaktadır.
Sadece yasa çıkarmakla ve bazı makyaj değişiklikler yapmakla Türkiye halkının siyasal veya kültürel talepleri karşılanmış olmuyor.
Önceden DGM'nin görevli olduğu suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun DGM'de yargılanacaktı. Bu kez de aynı suçlar için yeni kanunla görevlendirilmiş Ağır Ceza Mahkemeleri'nde yargılanacaklar.
Sözün kısası DGM'lerde gerçekleşen şey isim değişikliğinden ibaret. Ufak tefek yapılan makyajla, "yenilendi" diyerek önümüze sunulanın eskisinden farkı olmadığı ortadadır.