“mazlum mültecilere ithafen…”
Bir gizli istek ki, dünyanın balkonundan dökülür
Şeytan,
Oyun olsun diye veriliyor bize, sesi kulağımızda
Fısıldayışındaki çekicilik
Ve o dayanılmaz küresinin meşrebini kuruyor.
Kanımıza geceleri sızmak isteyen varlık
Asırlar öncesinden ayaklarımızı yaralar
Sarsar bizi.
Ah o ölülerin sırıtması, kükremesi
Adaletleri ki, o hep aynı buhran
Babil kulesinde hep aynı ses.
Soğuk kıyafetiyle gece baştan sona ay bahçesi
Yollar beyazlaşır açılır birçok yalnızlığa
Ve gezginlerin uzak ülke düşleri
Daha uyanık değilken yoklar beni
Bu büyü rüzgârlarıyla yol alırken,
Sularda dipte büyük bir tekne
Hâlâ iskelet hâlâ batık.
Ben ki, ateşe attım bedenimi
Kim bilebilir, belki de sizi tanımayacağım
Uzun vadinin sert zeminine kızıl bir buğday düştüğünde
Duyulan neyse öyle bir ses çıkaracak ağzımdan ve
İnsan kalabalığını geride bırakacağım.