Son haberlere göre, acımasız isyancı saldırıları karşısında umutsuzluğa düşen Suriye’deki Beşşar Esed rejimi kendi vatandaşlarına karşı kimyasal silah kullanmaya hazırlanıyor. Suriye liderinin bizzat kendisi, hükümetindeki tüm güç simsarları ve ülkenin tüm askerî yetkilileri, Suriye nüfusunun %12’sini oluşturan ve savaşı “Öl ya da öldür!” meselesi olarak görüp korkan uzun süre zulme uğramış azınlıktan gelmektedir. Aleviler günümüzde Irak denilen bölgeden bin yıl önce ayrıldılar ve onlar Akdeniz’e bakan kuzey Suriye’nin tozlu tepelerine yerleştiler. Sünnilerin gözünde iki misli sapkın bir Şii kol olan Aleviler -dinleri değişik gelenekleri yansıtan bir mezhebe evrildiğinden- yüzyıllardır izole edilmiş bir şekilde yaşadılar.
Alevilerin Arap âleminde pek az savunucusu vardır. Nedeni mezheplerinin ana akım İslam anlayışından uzak tabiatı ve 1960’tan beri kontrol altında tuttukları Baas rejiminin korkunç tabiatıdır. Onlar büyük oranda, bölgedeki İran menfaatlerinin piyonları olarak görülmektedir. İran ve Hizbullah çevresi hariç hâlâ kesin olmaktan uzak olan “Suriye rejiminin sona ermesi”ne Arap âlemi büyük oranda ağıt yakmayacaktır.
Esed hanedanlığının düşüşü Batı’da muhtemelen sevinçle karşılanacak. Ancak tuzu kuru Suriyeli göçmenlerin iktidara gelmesine oynamak, sonu kayıpla bitecek bir bahistir. Yurtdışındaki bu unsurlar (sürgün Suriyeliler) Obama’nın ve diğerlerinin desteğini kazanmış olabilirler. Bununla beraber ülkenin uluslararası işgaline ket vurulurken, Suriye’de ne müddetle olursa olsun iktidarı ellerinde tutmaları konusunda az şansları var. Ayrıca kimse Amerika’nın başka bir Arap ülkesini kısa süreliğine de olsa işgal etme arzusu olduğunu düşünmüyor.
Başka bir deyişle, mültecileri boş verin gitsin. Suriye’de nihai olarak iktidara gelecek olan şu anda ülkenin caddelerini, köylerini ve kasabalarını kontrolü altında tutan silahlı gruplar olacaktır. Tek sesli değiller ve sıklıkla onlar ailelerini ve halkı Esed kıyımından korumanın yollarını arayan insanlar. İsyancılara göre, “Özgür Suriye Ordusu” kelimenin tam anlamıyla bileşen ünitelerini komuta ve kontrol eden türden bir ordu değil.
Sıkça adını duyduğumuz filizlenen terörist gruplara ne demeli? Yabancı mücahidlerin (el-Kaide ve takipçileri) Suriye muhalefetine sızması ve Şam’da yönetimi ele geçirmesi, Amerikan deniz kuvvetlerini Latakya’ya göndermeye çok hevesli olanlar tarafından ortaya atılan aptalca ve gerçekçi olmayan bir yaklaşımdır. Yabancı mücahidlerin Esed rejimiyle savaşan bir kesimden daha fazlasını temsil ettiklerine dair pek az kanıt var.
Fakat Suriye’nin yabancı mücahidlere ya da radikal İslamcılara ihtiyacı yoktur. Suriye’nin zaten ülke içinde yetişmiş bir sürü elemanı var. Bu, insanların günümüz Suriye muhalefetinde en tutarlı siyasi güç olan Suriye İhvanının tabiatını anlamada sıkça kaçırdıkları şeydir. İhvan uzun süren Suriye iç savaşında son raundu kaybettiği 1982’den beri intikam almak için bir şans beklemekteydi. Suriye İhvanı Mısır, Tunus, Ürdün ya da Fas’taki benzerleri gibi değildir; 20-30 yıldır, günlük siyasetin onların ellerini kirletici etkisi nedeniyle onlar siyasi sürece dâhil olmamıştır. Bu dönem içinde Suriye’de İhvan üyesi olmak ya da ona herhangi bir destek vermek büyük bir suç kabul edilmekteydi. Sonuç olarak, örgüt gizli ve belirsizdir. Ayrıca sürgündeki liderliğiyle, ülke içindeki kadrosu da net değildir.
Suriye rejimine karşı hâlihazırda savaşanların çoğu gerillalarını Irak’ta eğitti. Gerillalar Irak’ta 2003-2007 arasında Amerikalılara karşı şehir içi savaşma teknikleri öğrendiler. Bunlardan Irak’ta öldürülmemiş olanları yönlerini (bu savaş sırasında Irak’a giren yabancı mücahidlerin en büyük giriş noktası olan) Suriye’ye çevirdi ve kendi ülkelerinin rejimlerine (Esed rejimine) karşı silaha sarıldılar. Bu, hâlihazırdaki iç savaşın başlangıcından beri çok sayıda rejim askerini öldürebilme başarıları 19 ay önce zaten sahip oldukları yeteneğin bir göstergesidir. Bu iç savaşın ilk aylarında dörtte bir oranındaki zayiat -yani her bir askere karşı dört muhalif öldürülüyordu- örgütsüz isyancı gruplar açısından oldukça iyidir.
Gerçekten, isyancılar çok iyi durumda. Esed rejiminin ya da muhaliflerin kesin zaferi Suriye’nin de bölgenin de hayrına olmayacaktır. Suriye devriminin samimi destekçileri arzuladıkları şey konusunda dikkatli olmalılar. Suriye silahlı muhalefetinin en güçlü unsurlarının, iktidarı ele geçirdiklerinde liberal demokrasi ile dostane ilişkileri olmayacağı neredeyse kesin. Şunu unutmayınız: Mısır ve Tunus’ta otokratik yönetimleri deviren muhalifler, hatta onların arasındaki siyasal İslamcılar, Suriye’deki muhaliflerden siyaseten daha liberaller. Bakın o ülkelerin durumuna şimdi.
O zaman durum nedir? Pek şık olmasa da katliamları sone erdirmek ve Suriye’de hâkim iki gücün en kötü unsurlarını bertaraf etmek için en iyi çözümün müzakere olduğu söylenebilir. Muhalefetin kesin zaferi, otokrasi ve karanlığın keskin düşüşünün başlamasından önce muhtemelen anlık bir zindelik etkisi uyandıracaktır.
10 Aralık 2012 / Foreign Policy / Çev: Murat KAYACAN