Eşi ortadan kaybolduğunda Dr. Hala el-Ğawi üçüncü çocuğuna hamile idi.
Eylül 2011’di, Suriye’deki ayaklanmaların ilk zamanları idi.
El-Ğawi “Gebeliğimin son iki ayı, oğlumun belki babasını hiç göremeyeceği ihtimali ile çok üzgün geçti.” diyor.
El-Ğawi, savaş başlamadan önce Şam’da bir cerrah idi. Kocası Muhammed Ebu Hilal ise psikiyatrist. El-Ğawi, kocasının kaybolmasından birkaç gün önce bir adamın randevu için kliniği aradığını söylüyor.
Ebu Hilal görüldüğü zaman “Adam pek çok silahlı asker görmüş ve onlar Ebu Hilal’i zorla götürmüşler.”
El-Ğawi, oğlunu, babasını görüp göremeyeceğini bilmeden dünyaya getirdi.
İki aylık ıstırabın ardından el-Ğawi bir telefon aldı. Kocası hayatta ve bir hükümet hapishanesinde idi ve yakında salıverilecekti.
El-Ğawi mutlu oldu. Ta ki kocası eve gelene kadar.
“O başına gelenler hakkında konuşmak istemiyordu.” diyor el-Ğawive ekliyor: “Tıbbi ve psikolojik açıdan konuşması için baskı yapmak istemedim. Her ne kadar bilmeye istekli olsam da…”
Sanki kocası farklı biri idi. El-Ğawi kocasının kendisiyle iki ay boyunca konuşmadığını ve hatta bebeklerine bile hiç ilgi göstermediğini söylüyor.
Sonunda kocası konuşmaya karar verdiğinde el-Ğawi’ye gaddar bir hikâye anlattı.
El-Ğawi şöyle anlatıyor: “Kocam hapishanede rejim güçleri tarafından durmadan dövüldü. 40 günden fazla izole olarak bir hücrede tutuldu.”
Aç bırakıldı ve psikolojik işkence yapıldı.
Serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra aile Türkiye’ye kaçtı. Halen de Türkiye’de yaşıyorlar.
Fakat çileleri maalesef bitmedi. 2013 yılında Esed güçleri el-Ğawi’nin kardeşini, kayın pederini ve kuzenlerinden 7 tanesini tutukladı.
El-Ğawi: “Durumlarıyla ilgili hiçbir bilgiye sahip değiliz. Nerede olduklarını da bilmiyoruz. Hatta hayattalar mı yoksa öldüler mi onu bile bilmiyoruz.”
Sistem Yok, Bilgi Yok
Kaç Suriyelinin gözaltına alındığı ya da kaybolduğu bilinmiyor. Suriye hükümeti, istatistikleri paylaşmadığı gibi insan hakları gruplarının da gözaltı merkezlerini ziyaret etmesine izin vermiyor.
Geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler (BM) Siyaset ve Barış İnşası Genel Sekreteri Rosemary Di Carlo, Suriye'deki tutuklular, kaçırılanlar ve kayıp kişiler hakkında Güvenlik Konseyine bilgi verdi.
O, şu ana kadar 100 binden fazla kişinin gözaltına alındığını, kaçırıldığını veya kaybedildiğini söyledi. Ve bunların hepsinin değil ancak büyük kısmının hükümet eliyle ortaya çıktığını belirtti.
Di Carlo, erişim yetersizliği sebebiyle eldeki bilgilerin Cenevre merkezli Bağımsız İnsan Hakları Konseyi tarafından zorunlu tutulan Suriye Arap Cumhuriyeti Uluslararası Soruşturma Komisyonu ile insan hakları örgütleri tarafından onaylanan ve kaydedilen hesaplar üzerinden geldiğini söyledi.
Suriye'nin BM misyonu, dünyadan gelen hiçbir röportaj talebine cevap vermedi.
Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmacısı Sara Kayyali, Beşşar Esed hükümetinin, hapis cezasını ve işkenceyi yıllardır muhalifleri ezmek için kullandığını açıklıyor.
Ürdün-Amman’da yaşayan Kayyali şöyle konuşuyor: “Herkes, Suriye hükümetine karşı konuşursanız ne olacağını bilir. Evinize gelirler ya da sizi bir kontrol noktasında durdururlar ve bir daha sizi hiç kimse göremez.”
Kayyali, ailelerin tutuklandıklarında sevdikleriyle ilgili bilgi almalarına yönelik güvenilir bir resmî sistem olmadığını ve yüzden bazılarının aracılara başvurduklarını söylüyor ve ekliyor:
“Bilgi konusunda çok çaresiz oldukları için, pek çok aile rüşvet ödemeye hazır ve kendilerini riske atmaya istekli. Sadece sevdiklerinin nerede olduğunu ve onların serbest bırakılabilecekleri konusunda bir çeşit cevap almak istiyorlar.”
Yedi Yıl Boyunca Kayıp
Dani Qappani’nin erkek kardeşi Muhammed, Suriye’nin kuzeyindeki İdlib’de tercüman olarak çalışıyordu. (Dani Qappani takma bir isim çünkü Suriye'deki ailesinden intikam alınmasından korkuyor.)
2012'de Qappani, güvenlik güçlerinin Muhammed’in işyerine gelip onu götürdüğünü söyledi. O zamandan beri de bir haber alınamadı.
Qappani, Türkiye'de Skype ile yaptığı açıklamada, “Ailem kendisiyle ilgili bilgi almak için birçok yol denedi. Askere, polise ve sivil kaynaklara başvurdular. Ve sürekli ‘Hayır, bir bilgimiz yok!’ cevabını aldılar.”
Qappani, 2011'de başlayan Suriye iç savaşının başından beri olayları gözlemleyen bir STK olan Suriye İnsan Hakları Ağı için çalışıyor.
Qappani, kardeşinin kaybolmasından bu yana yedi yıl içerisinde birçok aracının Muhammed’in nerede olduğunu söylemek ve onu serbest bırakmak için ailesinden para istediğini söylüyor.
Qappani, bu tarz aracıların insanların parasını alıp ortadan kaybolduğuna dair pek çok hikâye olduğunu ve bu fiyatın 30 bin ABD dolarına ulaştığını ifade ediyor.
“Muhammed için ailem bir ödeme yapmadı fakat bu zor bir seçimdi.” diyen Qappani, aracıların Muhammed hakkında gerçekten bir bilgiye sahip olup olmadığını merak ettiklerini ifade ediyor: “Bu bizim için zor bir konu.”
Sezar Dosyaları
Suriye'deki insan hakları ihlallerini araştırmış olan Tahrir Ortadoğu Politika Enstitüsünün yasal ve adli direktörü Mai es-Sadany’e göre savaşın ilk yıllarında, Suriye hapishanelerinde neler olduğunu öğrenmenin tek yolu, hayatta kalmayı başaranlardan bilgi almaktı:
“Birçok kişi, eski birer tutuklu olarak tanık olduklarına dair hikâyeleri paylaştı; bu nedenle çoğu, fıkralara benzeyen kanıtlardan oluşuyordu. Elbette son derece önemli ve güçlü görgü tanığı hesapları da var.”
Ancak es-Sadany, 2013 yılında benzeri görülmemiş bir olay yaşandığını anlatıyor. Sezar adında bir Suriye askerî subayı, ayakkabısına gizlenmiş bir USB belleğe kaydedilen binlerce fotoğraf ile kaçtı. Araştırmacılar, çoğunlukla Suriye'deki gözaltı merkezlerinden gelen 53 bin fotoğrafa erişti. Adli uzmanlar, işkence izleri taşıyan ceset fotoğraflarını incelediler.
FBI fotoğrafların gerçekliğini doğruladı ve İnsan Hakları İzleme Örgütü izlerini arayıp bazı ailelerle röportaj yaptı.
Sezar, kongre öncesi 2014 yazında tanıklık yaptı.
Es-Sadany, Sezar dosyalarının Suriye'de gerçekleşen vahşiliğin belgelendirilmesinde çok değerli olduğunu söyledi.
“Tutuklulara muamele edilme şeklini ve bunun sistematik olduğunu gösteren fotoğraflara ve belgelere ve notlara sahip olmak hesap verme anlamında gerçekten bir ilerleme teşkil ediyor.”
“Yeterince Acı Çektik”
Bugün Suriye hükümetine sorarsanız, savaş sona erdi diyecektir. Esed güçleri kaybettiği bölgelerin çoğunun kontrolünü yeniden ele geçirdi.
Ancak kayıp ve tutukluların aileleri için, Beşşar Esed ve onun güçlerini sorumlu tutmanın vadesi çoktan geçmiş.
Kocası 70 gün boyunca gözaltında tutulan Hala el-Ğawi, geçen hafta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi önünde ifade verdi. Arkadaşı Amina Khoulani ile beraberdi.
Khoulani ve kocası Suriye'de hapsedildi ve serbest bırakıldıktan sonra kaçtılar. Ancak Khoulani’nin kardeşlerinden üçü bunu başaramadı. Hapishanede hayatlarını kaybettiler.
El-Ğawi, konseye şunları söyledi: “Aileler olarak yeterince acı çektik. Ve bugün sizi harekete geçmeye davet etmek için buradayım.”
El-Ğawi ve Khoulani, Suriye hükümetini iç savaşta destekleyen Suriye ve Rusya'dan temsilcilerle aynı odadaydılar.
El-Ğawi, “Başlangıçta, rejimin temsilcileriyle aynı odada olmak konusunda biraz endişelendim. Fakat kayıplarını özleyen ailelerin benimle birlikte olduğunu hissettim ve bu, bana o toplantıda olma cesaretini verdi.” diyor.
2017 yılında, Khoulani, kendisini “zorla gözaltına alınan ve kayıplara karışan tüm insanlar için özgürlük isteyen Suriyeli aileler” olarak tanımlayan Families For Freedom'u (Özgürlük İçin Aileler) kurdu. Topluluk uluslararası kamuoyunun harekete geçmesini istiyor.
2017 yılının Mart ayından bu yana, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), birçok kişi yanında Suriye Hava Kuvvetleri İstihbarat Teşkilatının eski başkanı Cemil Hassan'a karşı Almanya, Avusturya ve İsveç'te suç duyurusunda bulundu.
AİHM'nin uluslararası suçlar ve hesap verebilirlik programı için hukuk danışmanı olarak çalışan Alexandra Lily Kather, “Şimdi çok çok hasta. Düzenli olarak yurtdışına seyahat ediyor, çoğunlukla tıbbi tedavi için Beyrut'a gidiyor. Ancak Avrupa'ya gitmeye karar verirse, kendisine karşı bir Interpol tutuklama emri var.” diyor.
Mai es-Sadany, hükümet kayıp ve tutuklularla ilgili soruları cevaplayana kadar Suriye'de sürdürülebilir bir barış olmayacağını düşünüyor.
Es-Sadany, “Bu davalar yıllarca sürecektir, sonuçlar on yıllar alacaktır. Delillerin toplanması, fıkra türünden delillerin gerçeklikleri, her biri hesap verme yolunda atılmış birer adımdır.” diyor.
Kardeşi hâlâ kayıp olan Dani Qappani, ailesinin onu aramayı bırakmayacağını söylüyor:
“Onu kalplerimizde ve zihnimizde tutmaya devam ediyoruz, hayatta olduğunu ve yakında gözaltına alınanlarla birlikte özgür olacağını umut ediyoruz.”
PRI.org / 16 Ağustos 2019 / Çeviren: Gökhan Ergöçün