Yaklaşık on yıl süren bir savaş boyunca Suriyeliler 500 binden fazla ölüm, 200'den fazla kimyasal saldırı, 12 milyon zorunlu göç ve yaklaşık 130 bin kayıptan oluşan bir bilançoya göğüs gerdi. Beşşar Esed rejimi hâlâ yönetimi elinde bulundursa da bu bilançonun faillerini adalete teslim etmek için uluslararası mahkemelerde küçük adımlar atıldı. Şam'daki kötülüğüyle ün salmış El-Hatib hapishanesinin eski soruşturma yetkilisi Enver Raslan ve yardımcısı Eyad Ğarib aleyhine olmak üzere protestocuların tutuklanma ve hapsedilmesi gibi insanlığa karşı işlenen suçlara yardım ve yataklıktan Almanya’da bir dava devam etmektedir.
İşkenceden kurtulanlar, kurbanların yakınları ve rejimden ayrılanlar, mahkemeye hükümet suçlarını eksiksiz olarak göstermek için yardım ediyorlar. Almanya, sınırları dışında işlenen ağır suçlardan sorumlu olanlara karşı yasal işlem yapılmasını sağlayan evrensel yargı ilkelerine bağlıdır. Mevcut dava, büyük olasılıkla birkaç kurbanı öne çıkartıp rejime bir gün yargılanabileceği sinyalini vermeyi amaçlıyor.
Göç etmeye zorlamalar, keyfi gözaltılar ve işkence, Esed ve babası tarafından oluşturulan aygıtın anahtarları oldu. Bu aygıtın araç ve yöntemleri, 50 binden fazla ölü ve vahşice sakat bırakılmış Suriyelinin fotoğraflarının yayınlanması ile ortaya çıkmıştı. Fotoğraflar, askeriyeye çalışan bir fotoğrafçı tarafından Suriye'den kaçırılmış ve ortaya çıkarılmıştı. Savaş hiçbir zayıflama belirtisi göstermezken ve Esed'in geleceği her zamanki gibi güvende bulunurken, koronavirüs sebebiyle daha da savunmasız kalan Suriyeliler için oluşan riskler yükseliyor.
Suriyeliler, hepsi birer kara kutu olan hapishane labirentlerinde kaybolan yaklaşık 130 bin kişinin akıbetiyle ilgili uluslararası mahkemelere başvuruyor. Her biri içeride olanlar için bir kara kutu. Yüzbinlerce ölünün isimlerini, toplu mezarların yerlerini ve tutuldukları gizli servis şubelerini çok detaylı bir şekilde belgeleyen bir mezar kazıcının ifadesi duruşma için çok dikkat çekiciydi.
Davaya katılan tanıklar arasında hayatını Suriye'deki muhalifleri savunarak geçiren ve 2006 yılında demokratik reform ve radikal değişim çağrısı yapan ‘Şam Bildirisi’ne imza attığı için hapse de atılan insan hakları avukatı ve aktivist Enver Bunni de bulunuyor. Bunni, beş yıl boyunca hapishanede kaldı ve serbest bırakıldıktan sonra 2014'te Almanya'ya kaçtı. Bunni, tutuklanması ve hapis cezası boyunca duruşmadaki iki sanıktan biri olan Raslan tarafından gözetim altında tutuldu.
Bunni, işkencecisiyle yıllar sonra Almanya'daki bir yerleşim yerinde karşılaştı. Raslan da 2012'de iltica etmiş ve ilginç bir şekilde Berlin'de Bunni ile aynı yerleşim birimine gönderilmişti. Bu tesadüf, Raslan’ın en az 4.000 kişinin “sistematik ve acımasız” işkenceye maruz bırakılması suçuyla yargılanmasını başlattı. Ayrıca Raslan gözetiminde neredeyse altı düzine kişi de ölmüştü.
Adalete yönelik sınırlı bir adım olsa da dava, devletin göz yumduğu işkencelerin faillerini ortaya çıkarma konusunda bir kazançtır. Yıllardır ilk kez, dava, tarihin en kötü insani krizlerinden birinde dünya toplumunun sorumluluğu adına umut vaat ediyor. Duruşma şimdi benzer davaların soruşturulmasına ve kovuşturulmasına ilham veriyor. Guta ve Han Şeyhun'daki korkunç sârin gazı saldırılarının kurbanları adına Esed ve kardeşi de dâhil olmak üzere rejim yetkililerine karşı böyle bir ceza davası açıldı.
Büyük risk altında olmalarına rağmen inatla binlerce hükümet belgesi toplayan, tanıkları bir araya getiren ve sığınmacıların peşine düşen Bunni gibi insan hakları aktivistleri olmasa böyle adımlar atılamazdı. Fakat rejimi adalete teslim etmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var.
Davalar, failleri suçlamadıkları ve kurbanlar için tazminat talep edemedikleri sürece, rejimin vahşetinden kurtularak hayatta kalanlar arasındaki memnuniyetsizliğe çözüm bulmayacaktır. Ancak bu tür davalar, kendi sivil halkına yönelik korkunç insan hakları ihlallerinden sorumlu rejimin, ne çözümün ne de ülke geleceğinin bir parçası olamayacağını hatırlatacak.
------------
Yazar Hakkında: Patricia Karam, ABD merkezli Uluslararası Cumhuriyet Enstitüsü (IRI)isimli sivil toplum kuruluşunda Ortadoğu ve Afrika bölge yöneticisi olarak görev almaktadır. Vatandaş odaklı hükümet, politika ve sivil toplum üzerine çalışmalar yapmaktadır.
The Hill / 13 Kasım 2020/ Çeviren: Gökhan Ergöçün