Hwaida Saad, Eric Schmitt
Suriye Ordusu, yeniden güçlenen direnişçilerin son günlerde gerçekleştirdiği operasyonların ardından adeta kıvranıyor. Rejim, yaşadığı hezimetlerin ardından yeniden toparlanmak istiyor fakat rejim yanlısı aileler çocuklarını savunma hatlarında en ön cephelere gönderilmesini istemiyor. Yaşanan bu son gelişmeler, Esed rejiminin sağlamlığı hakkındaki soru işaretlerinin çoğalmasına sebep oluyor.
İsminin gizli kalmasını isteyen Washington’daki üst düzey bir yetkiliye göre istihbarat verileri, Esed rejiminin halinin gün geçtikçe daha da kötüye gittiğini ortaya koyuyor. Fakat bu, hiçbir şeyin son bulduğu anlamına gelmiyor.
Rejim güçleri son aylarda epeyce dağıldı ve birçok bölgenin denetimini kaybetti. Kuzey eyaletinin başkenti olan İdlib ve Ürdün sınırındaki bazı noktalar direnişçilerin eline geçti. Bunun akabinde Rejimin karşı saldırıları da başarısızlıkla sonuçlandı. Ardından direnişçiler kıyı kesiminde yer alan ve Esed rejiminin kalesi olarak nitelendirilebilecek bazı şehirlerde de İdlib’dekine benzer ortak ordular kurdu. Bu birleşik ordular, El-Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra Cephesini de içeren ve IŞİD ile savaş halinde olan İslamcı gruplardan oluşuyor.
Ülkenin dört bir yanında rejimin zorlandığına dair işaretler var. Yakın zamanda hükümet iki tane istihbarat liderini kavga ettikleri gerekçesiyle görevden aldı. Söylentilere göre olayın ardından bir tanesi korumalar tarafından dövülerek öldürüldü.
Halep ve Dera gibi eyalet başkentlerindeki yetkililer nakit paraları, tarihî eserleri ve sivilleri şehirden tahliye etmek gibi acil durum planları yapmaya başladı. Savaştan önce 30 milyar $ olan döviz rezervi şu an 1 milyar $ düzeyine kadar düştü.
Kalabalık kıyı şehirleri, İdlib’den gelen direnişçilerin baskılarına dayanamıyor. Bu yüzden birçok görevli bu bölgeleri terk etmek zorunda kaldı. Şam merkezdeki kontrol noktaları yetersiz sayıda ve oldukça az kişilik gruplardan oluşuyor. Yedek askerler kötü bölgelere gönderiliyor ve genç erkekler askerlik yapmak istemiyor.
Suriye’nin güneyinde yaşayan Dürziler ve onlar gibi bazı azınlıklar radikal İslamcı gruplardan büyük korku duyuyorlar. Kuzeydeki Süryaniler ve Hama’daki İsmaililer çocuklarını ya yurtdışına gönderiyor ya da köylerini korumaları için kendi evlerinde tutuyor.
Rejim, direnişçilerin yaptığı tarzda, savaşan yerli ve yabancı tüm grupları tek merkez altında birleştirmek için büyük çaba sarf etmeye başladı.
4 yıl önce Suriye ordusunda 250 bin asker yer alıyordu. Washington’daki yetkiliye göre savaş süresince ölenler, yaralananlar ve firar edenler ile birlikte bu sayı 125 bine düştü, fakat şu an rejimin yanında savaşan ve ülkeye İran, Irak ve Afganistan’dan gelen 125 bine yakın düzensiz milis güç bulunuyor.
Bölgelerin yönetimi ve denetimi rejimin yanında yer alan diğer gruplar tarafından da üstlenilebiliyor; özelliklede Hizbullah tarafından.
Suriyeli gizli bir kaynağın dediğine göre Hizbullah, bulunduğu tüm bölgeleri kendi eliyle yönetiyor. Bir şey yapmadan önce onlardan izin almak gerekiyor.
Yine aynı kaynağa göre, kıdemli bir emniyet memuru bu durumdan dolayı oluşan hoşnutsuzluğunu dile getirerek 1980’lerdeki Hafız Esed dönemini hatırlattı, ona göre Hafız Esed o dönemlerde, Hizbullah’ın patronu İran’a bile küçük müttefik gözüyle bakıyordu.
Hizbullah yandaşı bir görevlinin dediğine göre bu tarz küçük gerilimler aynı evde yaşayan kardeşlerin arasında bile olabilir ve bu küçük gerilimlerden kendine malzeme çıkarma çalışanlara karşı dikkatli olunması gerekiyor.
Bir başka kaynağa göre ise Hizbullah yalnız başına savaşsa bile bu Suriye’nin onayı dâhilinde olan bir şey. Çünkü Hizbullah olayın yalnızca bir parçasını oluşturuyor.
Suriye uzmanı Charles Lister, İran’ın Esed öldükten sonra olabileceklere karşı kendini garanti altına almak amacıyla Hizbullah ve diğer grupların eli ile Suriye’de devlet içinde devlet kurduğunu söylüyor.
Suriye askerleri, herhangi bir Hizbullah militanına bir Suriye generalinden daha fazla önem verildiğini söylüyor. Ayrıca Hizbullah militanları pilav ve et yerken Suriye askerleri bayat ekmekle yetiniyor, Hizbullah militanları yeni siyah arabalara binerken Suriye askerleri eski Rus kamyonlarına biniyor ve Hizbullah militanlarına dolarla ödeme yapılırken Suriye askerlerine Suriye lirası ile ödeme yapılıyor.
Hizbullah ile bağlantısı olan insanların, bir suça bulaşmış olsalar bile, problemleri hızlıca çözülüyor ve militanlar yandaşlarına yardım etmek için sokaklarda dolaşıyor. Oysaki 2013 yılında yüzlerce militanı ile Kusayr’a girdiği zaman Hizbullah, rejimin devamlılığı için çok büyük bir aktör değildi. Şu an ise ABD’li yetkililerin dediğine göre Suriye’de hiç olmadığı kadar fazla Hizbullah militanı ve danışmanı bulunuyor. Fakat bu militanlar bölgelere yalnızca kendilerini ilgilendiren konular dâhilinde müdahale ediyor.
Bir Hizbullah yetkilisine göre, Lübnan ve İsrail sınırında yüzlerce Hizbullah milisi olmasına rağmen Halep’te bu sayı birkaç düzineyi aşmıyor. İdlib şehrinde ise hiçbir Hizbullah militanı bulunmuyordu.Yine aynı yetkiliye göre İdlib şehri rejimin,direnişçilerin tehditlerine kulak asmamasından dolayı düştü.
Bazı tanıklar, direnişçilerin iletişim ağını ele geçirip camilerden ‘Allahu Ekber’ diye anons yapmasının ardından birçok rejim milisinin bölgeden kaçtığını söylüyor. Ayrıca rejimin, sahil kesimleri ve Şam dışındaki diğer bölgeleri umursamadığını ekliyorlar.
Askerler kendi çocuklarını askere göndermeyeceklerini söylüyorlar ve “Onu düşük ücret alıp ardından ölmesi için mi askere gönderelim?” diye soruyorlar.
Ebu Tayem adındaki Dürzi aktivist, istisnasız her evde bir asker kaçağı olduğunu söylüyor. Hatta geçen hafta köy halkı, asker kaçağı bir arkadaşlarını almaya gelen güvenlik güçlerine saldırmış ve aralarından birini rehin alıp pazarlık yapmaya başlamışlar. Sonunda rejim onlara Hizbullah kampında eğitilme teklifi sunmuş fakat eğitilen Dürzilerin, Dera’da Müslümanlar ile çatışmaya gönderilecekleri duyulduktan sonra katılım düşmüş.
Bazı Aleviler, Esed rejiminin onları gözeteceği konusunda oldukça kuşkulular. İçlerinden biri Esed’in kendi varoluş mücadelesi için Alevileri kullanarak adeta bir kumar oynadığını söylüyor. Ve Esed’e diyor ki, “Suriye senden ibaret değil!”
New York Times / 28.04.2015 / Çeviren: Furkan Beyazyüz