SUK’a Kürt Lider İçin Ne Dediler? Abdulbasit Seyda’nın SUK liderliğine seçilmesi Suriye Kürt muhalefet öbekleri arasında da gündem oldu. Seyda’nın liderliğiyle ilgili olarak yorum ve değerlendirmelerin bir kısmını derleyen Kürtçe Rûdaw gazetesi 15.06.2012 tarihli nüshasında bunları “Abdulbasit Seyda Kürtlerin Pozisyonunu Güçlendiriyor” başlığıyla yayınladı. İşte o beyanatların özeti: PYDK Başkanı Mehmûd Mihemme: Abdulbasit Seyda’nın liderliğe seçilişi SUK için yalnızca dekorasyondan ibarettir. İhvancılar bu vesileyle uluslararası kamuoyuna “SUK bütün Suriye halkının temsilcisidir. Şimdiye kadar liberal bir Arabı liderliğe atadı. Şimdi ise bir Kürdü. Yarın da bir Hıristiyanı seçebilir.” mesajını vermeyi amaçlıyor. Böylece hareket uluslararası toplumun desteğini arkasına almayı hedefliyor. SUK’un Kürt siyaseti İhvan-ı Müslimîn’in tekelindedir. Seyda’nın gücü bunu değiştirmeye yetmez. O yalnızca bir dekordur. PYD Sekreteri Salih Muslîm: Seyda, Kürtler için bir şey yapamaz. Çünkü SUK’a Kürtlerin çıkarı adına katılmamıştır. Hiçbir Kürt hareketiyle ilişkisi bulunmamaktadır. İhvancılar onu kendi plan-projeleri için kullanmak istiyorlar. PAKS Başkanı Mustafa Osê: Seyda’nın başkanlığa seçilişi SUK içerisinde Kürtlerin bir kazanımıdır. Kürt sorununun çözümü noktasında önümüzdeki süreçte açık bir rolü olacaktır. Her ne kadar karar yetkisi İhvancılarda olsa da Suriye toplumunda hâkim lider imajı dolayısıyla Seyda önemli roller üstlenebilir. Abdulbasit Seyda intifada yanlısı güçler arasındaki koordinasyon sorunlarının aşılmasına daha çok çalışmalı, SUK ile Kürtler arasındaki sıkıntıların aşılmasını sağlamalıdır. Hakeza Kürtlerin haklarını dillendirmeli ve uluslararası toplumun Suriye halkının mücadelesine desteğini arttırma yollarını aramalıdır. Seyda’nın SUK ile Kürt tarafları arasında bozulan ilişkileri yeniden onarabilecek güçte olduğuna inanıyorum. PDKS Başkanı Ebdilhekîm Beşar: Bir değerlendirme yapmak için henüz erken. Bakacağız, göreceğiz. Eğer Seyda döneminde SUK’un felsefesinde bir değişim gözlersek bunu olumlar, destekleriz. Yok, eğer bir değişim olmazsa Seyda’nın seçilişi anlamsız ve faydasız demektir. PYKS Politbüro Üyesi Fûad Elîko: Seyda’nın seçilişi doğru bir adımdır. Bu adım Kürt halkı arasında SUK’un kendilerine küskün olmadığı şeklinde algılanacak ve morallerini artıracaktır. SUK’un liderliğine bir Kürdü getirmesi anlamlı bir seçimdir, onurlu bir davranıştır. Benim tanıdığım Seyda, bu görevi üstlenmeye layıktır. Eminim ki Seyda, Galyun’un boş işlerini anlamsız kılacaktır. |
Suriye’de halk ayaklanması giderek artan şehit sayısı ve hicret durumlarına rağmen Baas diktatoryasını sarsmaya devam ediyor. Daha çok diplomatik eksende de olsa uluslararası düzlemde konunun gündemdeki ağırlığını korumuş olması ve Türkiye’ye ait bir jetin düşürülmesine müteakip diplomasi trafiğinin yoğunlaşması Esed ve avenesi için çemberin git gide daha bir daralmaya yüz tuttuğunun göstergesi olarak okunabilir.
Öte yandan rejimin dostları Esed’e zaman kazandırmaya mebni politikalarına hız verirken direnişin dostlarının da safları giderek daha sıklaştırmaya başladığı görülmekte. Bu konudaki olumlu hava direnişin diplomatik düzlemdeki temsilcisi olan Suriye Ulusal Konseyi (SUK)’a da aksetmekte. SUK, geçtiğimiz ay içerisinde girdiği seçimle yeni liderini seçerken aynı zamanda Suriye’nin günü ve geleceğini önemli oranda etkileme potansiyeline sahip konulara ilişkin programında yenileme yoluna gideceği sinyalini vermektedir. Özellikle de Suriye geneline vurulduğunda ikinci büyük Müslüman etnisiteyi oluşturan Kürtler ve muhalif örgütlenmelerini kuşatarak direnişe aktif şekilde katma noktasında SUK’un başarılı olamadığı dikkate alındığında yeni liderlik döneminde SUK’un bu konudaki politika ve icraatının nasıl olacağı önem kazanan konulardan biridir.
SUK’taki liderlik değişimi ve özellikle de liderliğe Kürt asıllı Abdulbasit Seyda’nın seçilmiş olması SUK-Kürt muhalefeti ilişkilerinin onarılması için bir imkân olabilir. Nitekim Seyda’nın seçilişinin beraberinde SUK ile diplomatik ilişkileri Burhan Galyun döneminde donan Kürt muhalefetinde heyecan yarattığı görülmektedir.
Seyda’nın liderliğinin Kürt muhalefetindeki algılanış biçimleri ve rejim için çemberin daralmaya yüz tuttuğu bu süreçte SUK-Kürt muhalefeti ilişkilerinin nasıl bir yol izleyeceğini kestirmek güç olsa da son gelişmeler üzerinden bunu irdelemekte fayda var.
Seyda’nın SUK Liderliğinin Avantajları
Abdulbasit Seyda’nın SUK liderliğine seçilişinin Suriye Kürt muhalefeti bağlamında birçok olumluluğundan bahsedilebilir. Öncelikle yarım asrı aşkın bir tarihle yaşıt olan Baas rejimi döneminde Kürt halkının muhatap kılındığı insanlık dışı muamele dikkate alındığında Suriye İntifadasının uluslararası düzeyde resmen tanınmış temsilî liderliği olarak SUK Başkanlığına varlığı bile inkâr edilen Kürt kavmi mensubu bir şahsiyetin getirilmiş olmasının Baas statükosu ve onun Kürt politikasıyla en azından sembolik düzeyde ayrışıldığının somut bir adımı olarak görülebilir. Bununla birlikte Baas diktasının kamuoyunda oluşturduğu dışlayıcı Kürt imajı ile beraber düşünüldüğünde bu tercihin aynı zamanda SUK’un aleyhine dönme riskinden de söz edilebilir. Ancak SUK’un Baas’ın bu olguyu bir propaganda malzemesine dönüştürme olasılığını göze alarak liderliğe bir Kürt’ü getirme yoluna gitmesinin ekstradan bir katkısı olacağı söylenebilir. Dolayısıyla Kürt muhalefetinin de bu adımı iyi değerlendirmesi gerekmektedir.
Öte yandan Suriye Kürt muhalefeti-SUK ilişkileri bağlamında da Seyda’nın başkanlığı olumluluk ifade etmektedir. Bilindiği gibi Kürt muhalefeti-SUK ilişkileri intifadanın ilk birinci yılında bir türlü istenen kıvama erişememiş, kurumsal bir birlikteliğe dönüşememişti. Öyle ki, Galyun’un liderliği döneminde bu alandaki zikzaklı ilişki “Suriye Kürdistanı”nın reddi, Kürt sorununun Suriye ulusunun sorunu olduğu ve üniter yapı içerisinde vatandaşlık temellinde çözümleneceği yönünde merkeziyetçi yönetim anlayışına tekabül eden beyanı hem Galyun’u Suriye Kürt muhalefeti nezdinde yıpranmış bir şahsiyet konumuna getirmiş, hem söz konusu muhalefet öbeklerinin SUK tüzel kişiliğiyle diplomatik ilişkilerini dondurarak mesafeli ilişkiyi tamamen dondurmuş ve hem de PYD gibi laik Kürt milliyetçiliğinde karar kılan unsurlar nezdinde SUK müntesibi Kürt şahsiyetlerin aleyhine devasa bir propagandaya elverişli zemin oluşturmuştu. Yeni lider olarak Seyda’nın Kürt muhalefeti ile SUK arasında donmuş olan diplomasi trafiğini yeniden başlatmaya dönük bir girişim içerisinde olup olmadığı net değil. Ancak hem Suriye İntifadasının günü-geleceği ve hem de SUK ile Kürt muhalefetinin selameti açısından bu alanda donmuş olan ilişkileri yeniden onarma ve intifadanın lehine bir sonuca vardırma sorumluluğunun aciliyetini koruduğu ortada.
Abdulbasit Seyda’nın bu bağlamda başta Kürtçe basın kuruluşları olmak üzere çeşitli yayın organlarına verdiği mülakatlarda Galyun’un Kürt politikasını yetersiz ve yanlış gördüğünü beyan etmesi Kürt muhalefeti ile ilişkilerin yapıcı bir seyir alması açısından olumlu bir çıkış addedilebilir. Ne var ki Kürt kökenli yeni SUK liderinin bu yaklaşımının SUK’un bütününe teşmil edilip edilmeyeceğini zaman gösterecek. Yeni dönemde Kürt sorunuyla ilgili olarak politikanın yenileneceği yönünde açıklamalar olmakla birlikte kendi arasında da homojenliği olmayan Kürt muhalefet öbeklerinin nasıl ikna edileceği hâlâ da merak konusudur. Taraflar arasında donan ilişkinin yeniden kurulup intifadanın lehine hayırlı sonuçlar doğurması için yeni SUK liderliğinin kamuoyuna yansır şekilde Suriye’deki Kürt-Kürdistan sorunu ve Suriye Kürt muhalefetinin intifadaya aktif katılımının nasıl sağlanabileceğiyle ilgili net bir beyanatta bulunması önem arz ediyor. Ne var ki bu hususta kamuoyuna yansır nitelikte bir beyanın yapıldığı şu an için söylenemez. Mevcut belirsizlik halinin ise Kürt muhalefet öbeklerinin bir kısmı tarafından dillendirilen “Seyda’nın SUK’un Kürt sorunu politikasına etkisi olamaz. O, yalnızca bir dekordur. SUK, Kürt sorunu politikasında Galyun döneminin siyasetine bağlıdır.” yönlü eleştirisini SUK’un aleyhine olacak şekilde cari kalmasına katkıda bulunacağı söylenebilir.
Kürt Muhalefetinin İntifadayla Bütünleşmemesinin Gerekçeleri
Suriye’deki Kürt muhalefet öbeklerinin intifadaya yaklaşımları daha önce tespit edilmeye çalışılmıştı.1 Özetle belirtmek gerekirse Suriye Kürt örgütlerini aynılaştıran temel husus rejime karşıtlık özelliğidir. Ancak bu özellik ne Kürt muhalefeti arasında birliğe ve ne de intifada güçleri ile bütünleşmeye yeterli bir nedendir. İdeolojik algıdaki farklılıkların da önemli oranda payının olduğu bu durum ayrıca Suriye’deki diğer muhalif hareketlere yaklaşımlar, gelecek tasavvurları, güç dengeleri, stratejik yönelimler vb. bir dizi alanda yaşanan farklılıklardan da beslenmektedir. İntifadaya aktif katılımda bulunarak reel zeminde bütünleşme sağlayan en önemli Kürt muhalif hareketi ŞEPELA KURD olarak da bilinen Kürt Geleceği Partisi’dir. 11 örgütten oluşan ve ENKS olarak bilinen Suriye Kürtleri Ulusal Konseyi ise 2004 Martından bu yana zaten intifada halinde olduğunu belirtmekle birlikte ülke genelindeki intifada süreciyle bütünleşmeye yanaşmamaktadır. Ancak intifadayı ilkesel olarak tasvip etmekte, sahiplenmektedir. Önemli bir güç olan ve Suriye’deki hemen tüm Kürt muhalefet öbekleri tarafından “Suriye PKK’si” şeklinde tanımlanan PYD ise bir yandan rejimle iş tutmakta, öte yandan da kendisi dışındaki Kürt muhalefet öbeklerini kontrol altında tutma siyasetini izlemektedir. Özellikle de intifada karşısında Baas rejimiyle girdiği stratejik ortaklık PYD’nin Suriye Kürdistanındaki gücünü artırdığı ve PKK’nin “demokratik özerklik”, “halk savunma güçleri” vb. programlarını hayata geçirmeye başladığı kabul edilmektedir. Ayrıca Suriye Kürdistanında PYD’nin tek silahlı örgüt olması onun diğer hareketler üzerindeki vesayetini artırmaktadır ki, diğer güçlerle PYD arasındaki Irak Kürdistanı merkezli diplomatik müzakerelerin en önemli konusunu bu husus oluşturmaktadır.
SUK ile diplomasi tekelini elinde bulunduran hareket de ENKS’dir. ENKS’nin SUK ile bütünleşmesini zorlaştıran nedenler ise genel olarak iki düzleme oturtulabilir. Bunlardan biri intifadadaki hâkim İslamcı ton iken ikincisi ise PYD çekincesidir. Birincisi ideolojik iken ikincisini güç dengesi çerçevesinde tanımlamak mümkündür. ENKS’nin sorun olarak tespit ettiği bu hususları aşmaya dönük geliştirdiği politika ise karmaşık bir yapıdadır. Öncelikle intifadayı sahiplendiğini ısrarla söylemekle birlikte ENKS’nin süreçle bütünleşmeye yanaşmaması bir paradokstur. Ona göre bütünleşmeyi engelleyen en temel olgu Suriye İhvanının intifadada merkezî bir unsuru teşkil etmesi, ek olarak da “el Kaide” militanlarından oluşan radikal İslamcıların intifadanın silahlı kanadında ön planda olduğudur. “Özerklik” ısrarı ve bunu tehdit ettiği söylenen bir faktör olarak Türkiye’nin rolü de ikincil sıradaki “engeller”dir. ENKS’nin reel olarak özerklikte ve ayrıca “kendi kaderini tayin hakkı”nı anayasal güvence altına alma, ilkesel olarak tanımlama tutumundaki ısrarının önemli oranda Irak KDP’si ile ilişkileri ve PYD faktörünün baskısından kaynaklandığı kabul edilmektedir. “Türkiye etkisi” iddiasıyla intifadayla fiilî bütünleşmeme tutumunun ise doğrudan PYD’nin söylem gücüyle ilişkisi bulunmakta. Keza PYD Türkiye ile kurulacak herhangi bir ilişkiyi açıkça “ihanet” olarak tanımlamakta ve Suriye Kürdistanındaki tabanı nezdinde bu “suç”u işleyenleri afişe ederek yıpratmaktadır. Aynı şekilde PKK ve BDP’nin özellikle de Türkiye jetinin vurulmasına müteakip gösterdiği “Dış müdahale istemiyoruz!” tepkisi de dış müdahaleye ilkesel olarak karşı çıkmaktan ziyade AK Parti ve onun Ortadoğu’da İslamcı olarak algılanma biçiminden kaynaklandığı söylenebilir.
Sonuç olarak Suriye Kürtlerinin intifadayla bütünleşmesi büyük oranda ENKS’nin izleyeceği siyasete bağlı bulunmaktadır. ENKS bir yandan son zamanlarda PYD ile yoğunlaştırdığı müzakerelerde birlik aşamasına varıldığını iddia etmekte, öbür yandan da yeni liderliği döneminde SUK ile diplomatik temaslarında olumlu sonuçların kapıda olduğu açıklamasını yapmaktadır. Bu karmaşık durum çelişkili görünmektedir. PYD ile müzakerelerin birlik arifesinde olduğu söyleminin büyük oranda abartılar içerdiği ENKS yetkililerinin basına verdiği mülakatların satır aralarından anlaşılmaktadır.2 Büyük olasılıkla hareket dış dünyaya “Güçlüyüz!” havası vererek SUK ve Türkiye dışişleri ile ilişkilerinde daha fazla dikkate alınmayı hedeflemektedir. ENKS sözcüsü İsmaîl Hemê tarafından yapılan ve sonrasında Hür Ordu tarafından tekzip edilen “Hür Ordu Kürtleri katılıma çağırdı ancak biz bunu reddettik. Çünkü Hür Ordu’da radikal İslamcı ton çok ağırlıkta ve el-Kaide’nin harekette etkili olduğu duyumları almaktayız.”3 iddiası da yine kendini gündemde tutma, pazarlık gücüne sahip göstermekle ilişkilendirilebilir. Her halükârda ENKS Suriye Kürtlerinin bugününde ve intifadayla ilişkilerinde önemli bir faktör olma halini sürdürecektir. Nitekim SUK ve Türkiye Dışişlerinin ENKS’yi ikna çabaları da bu konudaki farkındalığın göstergesidir.
Ankara, SUK-ENKS İlişkilerinde Arabulucu mu?
Kürt muhalefet öbeklerinin Kürt basınına düşen beyanatlarına göre Suriye Kürt Ulusal Konseyinden bir heyet Haziran ortasında Türkiye hükümetinin davetlisi olarak Ankara’ya gelmiştir.4 SUK’taki liderlik değişimine müteakip gelişen bu temas -eğer doğruysa- SUK-ENKS ilişkilerine Ankara’nın arabulucu olmak istediği sonucu doğruluk kazanmış olacaktır.
Özellikle de İran, Rusya ve Türkiye’nin Suriye politikasının farklı olduğu ve rekabet zemininde geliştiği dikkate alındığında muhalefet güçlerinin diplomatik temas haklarının bir hak olduğu kadar politik basiretin de gerektirdiği bir sorumluluk ve zorunluluk olduğu ortadadır. Asıl olan hangi güçle kurulacak temasın Suriye İntifadası ve halklarına neyi kazandıracağı sorusudur. Bu zaviyeden bakıldığında Türkiye’nin bugünkü Ortadoğu siyasetinin Suriye İntifadası ve halklarının lehine olduğu bilinmekte olup SUK-ENKS ilişkisinin gerilimlerden kurtarılması noktasında Türkiye’nin arabuluculuğunun olumlu bir katkı göreceği söylenebilir.
Gerek SUK liderliği ve gerekse de ENKS yetkililerinin basına sızan beyanlarından SUK-ENKS ilişkilerinin yeniden başladığı ve olumlu yönde mesafe kat ettiği anlaşılmaktadır. Tarafların belirttiğine göre SUK yeni bir sözleşme metni üzerinde çalışmakta ve Kürt sorunu konusundaki çözüm perspektifini de gözden geçirmektedir. Aynı şekilde ENKS’nin de özerklik ısrarını reel bir talep olmaktan çıkararak ilkesel düzlemde anayasal güvence altına almakla yetineceği söylenmektedir. Bu bağlamda varılacak sonuçlar için önümüzdeki günlerde yapılacak Suriye’nin Dostları toplantısının önemine vurgu yapılırken bu toplantının hem intifada süreci ve hem de Kürtlerin katılımıyla ilgili olarak olumlu sonuçlara gebe olduğu kanaati baskındır.5
Dipnotlar:
1-Bkz: Haşim Ay, “Suriye İntifadası ve Kürtler”, Haksöz Dergisi, Sayı: 253, Nisan 2012.
2-Haşim Ay, Suriye Kürtlerinin Birlik Arayışı, http://www.islahhaber.com/lookmk.php?No=5831
3-“Ismaîl Hemê: Artêşa azad a sûrî daxwaz ji kurdan kir tevlî bibin”, Rûdaw, 20.06.2012.
4-“Şanda ENKSê li ser daxwaza hikûmeta Tirkiyê çû Stenbolê”, Rûdaw, 16.06.2012
5-A.g.h. Ayrıca bkz: “Ebdulbasit Seyda: Pirsa kurd pirsa tevayî Sûriyê ye”, Rûdaw, 12.06.2012