Suriye'nin Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Bassam Sabbagh 13 Temmuz'da BM'nin Babü’l-Hava sınır kapısı üzerinden Suriye'nin kuzeybatısına altı aylık bir süre için dağıtımın Suriye hükümeti ile tam iş birliği ve koordinasyon içinde yapılması şartıyla insani yardım sağlanmasına izin verildiğini duyurdu. Sabbagh, ayrıca yardım dağıtımının merkezi Şam'da bulunan ve faaliyetleri Esed rejimi tarafından sıkı bir şekilde kontrol edilen Kızılhaç ve Suriye Arap Kızılayı (SARC) tarafından koordine edilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Esed rejiminin açıklaması, BM Güvenlik Konseyindeki oylamanın, art arda dokuz yıl boyunca kuzeybatı Suriye'ye sınır ötesi yardım teslimatlarını güvence altına alan BM yetkisini uzatmada başarısız olmasından iki gün sonra geldi. Rusya'nın vetosu, denenmiş ve test edilmiş mekanizmayı bitiren adımdı ve şu anki duruma göre yaklaşık on yıllık BM sistemi artık öldü ve Esed rejiminin teklifi fiilî gerçeklik kazandı. BM ve Suriye yardım misyonunun temel bağışçı ülkeleri -özellikle ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda ve diğer Avrupa hükümetleri- arasında bundan sonra ne yapılacağı konusunda gayrı resmi istişareler başladı. En azından rejimi yardım dağıtımını engellemekten caydırmak amaçlanıyor. Ancak Rusya'nın buna da taş koyması muhtemeldir.
Esed rejiminin, Suriye'nin kuzeybatısına giden yardım üzerinde tam kontrol uygulayabilmesi ihtimali akıl almaz. Rejim son 12 yıldır açlık ve yardımları dağıtmayı engellemeyi bir savaş metodu olarak kullanıyor. Rejim pirinç ve un sevkiyatına kırık cam ve dışkı eklemekten bebek maması ve ilaçları imhaya kadar birçok karanlık eyleme imza attı. New York'taki bir Avrupalı diplomata göre, Esed rejimi insani yardım dağıtımı konusunda sabıkalı ve kesinlikle çok iyi denetlenmeli.
Rejimin SARC'ın yardım dağıtma talebi özel bir zorluk teşkil ediyor. Esed tarafından özel olarak seçilen SARC Başkanı Halid Hbubati, Esed ailesiyle derin bağları olan eski bir gece kulübü ve kumarhane sahibidir. Şam ve Dera'dan çeşitli muhalif kaynaklara göre Hbubati, SARC’a atanmadan önceki yıllarda kuşatmalardan finansal olarak yararlanmada rejimin izin verdiği bir rol oynadı. Suriye'deki silahlı çatışmanın ilk aşamalarında, üst düzey SARC personeli gözaltına alındı ve bazıları sadece muhalif bölgelere yardım sağladığı için ortadan kayboldu. SARC'ın kuzeybatı Suriye'deki yardım dağıtımını yönetmesi baştan problemli bir durum: Orada yaşayan siviller rejim tarafından düşmanca bir aktör olarak görülüyor.
Kuzeybatıdaki İnsani Kriz
Kuzeybatı Suriye, Suriye topraklarının küçük bir kısmını -kabaca ülkenin %3'ünü- temsil ediyor, ancak 4,5 milyon kişiye veya ülke içi nüfusun en az %20'sine ev sahipliği yapıyor. Stratejik olarak hayati önem taşıyan bu toprak parçası, rejim altında yaşamaktan kaçınmak için her şeylerinden vazgeçen Suriyelilere ev sahipliği yapıyor. 4,5 milyon kişinin yüzde 64’ü yerinden edilmiş durumda, çoğu 2011'den bu yana birkaç kez evlerinden ayrılmaya zorlanmış durumda. Yüzde 90’ı tamamen yardıma bağlı; %75'i gıda güvenliğinden yoksun; %42'si kamplarda yaşıyor ve %50'si ciddi akıl sağlığı krizlerinin belirtilerini gösteriyor. Ve sadece aylar önce, 200 yıl içinde bu bölgeyi vuran en kötü depremle sarsıldılar ve ardından bir hafta boyunca hiçbir yardım görmediler.
Kuzeybatı Suriye, dünyanın en şiddetli insani krizine ev sahipliği yapıyor. Yardım arzında dramatik bir azalma ihtimalini düşünmeye bile gerek yok. Bölge en son büyük çatışmalara tanık olduğunda, üç hafta içinde bir milyondan fazla sivil yerinden edildi ki bu, neredeyse eşi görülmemiş bir yerinden edilme oranı.
Esed rejimi ile onun Rus ve İranlı müttefiklerine göre, BM'nin uzun süredir devam eden sınır ötesi yardım dağıtım mekanizması, Suriye egemenliğini ihlal ediyordu. Yine de dünyanın önde gelen uluslararası hukukçularının açıkça belirttiği gibi, herhangi bir hükümetin izni olmaksızın ihtiyacı olanlara yardım sağlanmasının reddedilemez bir yasal dayanağı vardır. Ayrıca Esed rejimi, 2012'nin başından bu yana Babü’l-Hava'nın 50 km yakınında hiçbir bölgeyi kontrol de etmiyor.
Şubat depreminden sonra rejim, BM'nin kuzeybatı Suriye'ye yardım erişimi talebini bir haftalığına reddetti ve böylece insanları enkaz altından canlı kurtarmanın teorik olarak mümkün olduğu kritik periyodu sona erdirdi. Rejim daha sonra deprem yardımı için izin vermeye karar verdiğinde, bir gazeteci Sabbagh'a bunun neden bu kadar uzun sürdüğünü sordu. O ise kahkaha atarak “Neden bana soruyorsun? Bu sınırları kontrol etmiyoruz ki!” O zamanlar rejimden izin isteyen BM ile alay etmeyi amaçlayan bu açıklama, bugün özellikle akıllardan çıkmamalı.
Erişimi Kesmek ve Yardımdan Yararlanmak
Rusya'nın desteği ve BM Güvenlik Konseyindeki yeri ile rejim, 2020'nin başlarından bu yana Suriye'nin kontrolü dışındaki bölgelere sınır ötesi yardım erişimini sistemli bir şekilde kesti. Babü’l-Hava kanalı, bu haftaya kadar geriye kalan tek şeydi. Rejimin karşı görüşü, hatlar arası teslimatın Şam merkezli tek bir mekanizma olması gerektiğiydi. Rejim, sınır ötesi yardıma öncelik verme konusundaki açık arzusuna rağmen, Temmuz 2021'den bu yana Suriye'nin kuzeybatısına yalnızca 152 TIR'ın ikmal yapmasına izin verdi. Bu arada sınır ötesi mekanizma, aynı hat üzerinden kuzeybatıya yaklaşık 24 bin TIR yardım sağladı. Rejim yeni sınır ötesi teklifini yerine getirme konusunda inatçıysa o zaman Suriye'nin kuzeybatısı bir insani felaketin eşiğinde.
Rejimin teklifinin bir şekilde kabul edildiğini varsayarsak bu teklif, onu fiilen işlemez hale getirecek bir dizi son derece sorunlu mesele içeriyor. Kızılhaç ve SARC'ın ötesinde, 2014'ten beri BM mekanizmasını yürüten devasa BM personeli ve yerel Suriyeli kurum ve personel ağının nasıl bir rol oynayabileceği belirsiz. Ancak Kızılhaç ve SARC yardım teslimatını üstlenirse, rejimin risk değerlendirmelerini önemli ölçüde geciktirmeyi bir araç olarak kullanmak için çok sayıda fırsatı olacak ve bu da teslimatı felce uğratacaktır. Rejim ayrıca BM'den kuzeybatının fiilî kontrolünü elinde bulunduran Heyet-i Tahriru’ş-Şam (HTŞ) ile her türlü iletişimi kesmesini talep ediyor. Dünyanın hiçbir yerinde, fiilî yetkililerle koordinasyon olmadan, çatışma bölgelerine veya ihtilaflı bölgelere yardım dağıtımı yapılmaz. BM'nin HTŞ ile koordinasyon konusunda yıllara dayanan bir sicili var; sık sık ziyaret ediyor ve hatta İdlib'de kalıcı bir BM ofisi kurma planı yapıyor.
Bağışçı ülkeler hiçbir şekilde bu yeni düzenlemeye boyun eğmemelidir. Bunu yaparlarsa Suriye'deki en savunmasız 4,5 milyon kişiye erişim konusunda yetkilendirecekleri rejimin, istediği zaman yardımları kesmesine istediği zaman da damla damla dağıtmasına sebep olacak tasarlanmış bir mekanizmayı finanse edecekler. Uluslararası toplum üç yıldır bu anın gelmesinden korkuyor ve alternatif yardım dağıtım planları üzerinde uzun uzadıya tartışıyor. Soru şu ki bir B planını dikkate alacak kadar cesur olacaklar mı yoksa insani eylemlerimizin çamura batışını izlemek üzere miyiz?
Middle East Institute / 14 Temmuz 2023 / Çeviren: Gökhan Ergöçün