Sürgün Gözler

Bünyamin Doğruer

Bir sükût çölünde sürgün gözlerim

andımız hala dilimde kardeşim

diri vakitlerdeyim

bilsen şimdi deli divane ellerim

kentlerde

ölüm biçimleri farklı olsa da

nice ahlar işitirim

günler her gün biraz daha ateş

istanbulda

bağdatta

kudüste

umudum bilenir yaralı kuş seslerinde

canım yanar toprağında kudüsün

zulüm konar başıma ah istanbul

açlıktan ölür çocuklar ve analar

abanmış acılarına bağdatta

tez ol gün bitecek

giyin sina onurunu

dinsin zeytin gözlerde kan olan gözyaşı

unutma

bu damar aşkı vurur

açan kırmızı laleler sürgünler

ve biz yürüyoruz kolkola

aramızdan boy versin hamza

bir ateşten bir yangına

bu yol böyledir

bazen güneş bile acıyla kıvranır

belli bir vakte dek

bürünürüz yeryüzünde hüzün hırkasına

sen yarınların gül çocuğu

gözleri sürgün bakışlı

acının ve ateşin üstündesin

yaşamak böyle eklenir günlere

yüzün kanadıkça dökülür yağmurlar

yüzün ki mahzun saçların kumral

her gün kanarsın penceremde ebabil şehrinde

kadim sevdanın ak benizli çocuğu

sen ey diriliş tohumu

istanbulda

bağdatta

kudüste

sen ey aşkın neferi

ve gözlerim yedi iklime taşıyor seni

güller kanar da istanbulda bağdatta kudüste

bahçıvanlar sürgün gözlerden yaşlar dökmez mi...