Haksöz dergisini ilk sayısından bugüne düzenli takip eden biri olarak derginin birçok yönden bilinçlenme sürecine katkı sağladığına inanıyorum. Her şeyden önce "Haksöz" dergisi bilgilenme adresini göstererek düşünce bulanıklığını belli ölçüde bertaraf etmeyi başarmıştır. 12 Eylül öncesi kaynaktan kopuk din anlayışı müslüman kitlelerde eylemlere yansıyan birtakım açmazlar, tıkanıklık ve tenakuzlar oluştururken, sahih geleneği aktarıp öze dönüşü sağlayacak oluşumların yokluğunun sancısı sonradan hissedilmiştir. Yaşadığımız meş'um süreçlerin hangi arızalardan kaynaklandığını doğru tesbit edebilenler aynı talihsizlikleri tekrar yaşamamak için doğru çözümleri bulmakta zorlanmamışlardır. Çözüm, yanı başımızda, apaçık olandır. Mesele, uzak ve yapay gündemlerden arınarak nazarlarımızı ayan beyan olan hakikata çevirebilmektedir. Haksöz dergisinin bunu başardığını sanıyorum.
"Haksöz" yüz sayı boyunca, asırlardır fıkıh kuralları arasında boğularak camid hale getirilen İslam'ın aynı zamanda bir aksiyon dini olduğunu ifade etmeye çalışmıştır. Bunu yaparken ne salt içi boş bir hareketin savunucusu olmuş ne de kanı çekilmiş bir nazariyatı (fıkıh, kelam vb.) öncelemiştir. Bu haliyle "Haksöz"ü entellektüel tatmin sağlayan dergilerden ayırmak gereklidir. Çünkü bu dergide sözünün ağırlığını omuzlanıp yüklenen bir topluluk görüyoruz. Tevhidi bilinçlenme ile devrimci direniş derginin omurgasını oluşturmakta.
Kur'ani kavramlar, Kur'an sünnet ilişkisi, sünnetin işlevi, Peygamber, rasul, nebi, cin, melek, şeytan, vahy, mucize, keramet, tağut, samiri.... vb. ilahiyat konuları zihnimizdeki atıl anlamlarının çok üzerinde, derinlikli olarak incelenmiş, cesaretli yorumlar yapılmıştır. Kuşkusuz bu konuları ilk defa inceleyen Haksöz dergisi değildir. Özellikle akademik çevrelerde bu konuların enine boyuna incelendiği görülmektedir. Ne var ki, Haksöz'ün üslubu ile diğer dergilerin üslubu arasında belirgin fark gözden kaçmamıştır. Bu fark söz'ü orta yerde bırakmama hassasiyetidir ki Haksöz yüzüncü sayıyı aşmasını biraz da buna borçludur. Yani derginin görünmeyen sayfalarına.
Son 2,5 senelik konjonktürde olup biteni doğru okumak noktasında da Haksöz iyi bir sınav vermiştir. Mantığı ve zihniyeti kavramış olmak meydana gelen ya da zuhur edecek olanları yüzde doksan oranında çözmek demektir. Şirk mantalitesini bilmiş olmak müşrik kafalardan neyin ne şekilde neşet edeceği konusunda da bizi uyanık kılar. Şirk düzenlerinin dünü ile bugünü arasında ton farkından başka fark yoktur. Kur'an'ın aydınlığında hareket edenler elbette karanlığı tefrik etmekte zorlanmayacaklardır.
Yansıttığı dinamizm açısından olmalı Haksöz Dergisi genç (üniversiteli) görüntüsünü üzerinden alamamaktadır. Bunun menfi ve müsbet yanlarını araştırmanın çok fazla yararı yok. Fakat farklı kültürel katmanlara, tahsil gruplarına, hatta resmi tahsil almamış olanlara da yakın olacak bir yaklaşım (üslup) geliştirirse bu çerçeve daha da gelişecektir.
Dergide özellikle bilinçli olarak herhangi bir konu ya da yazının öne çıkarılmadığı görülmektedir. Bununla Haksöz'ün okuyucu ilgisine ayarlı bir dergi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kimi zaman belli bir tem'adan hareket eden tek sayfalık bir yazı yoğun ilgi görürken bazen de aktüel bir siyasi olaya bakış açısını dile getiren bir yazı etkin olabilmektedir. Özel dosya ya da diğer konuları tali kılacak yoğunluklu bir konuyu dergiye yaymak zaten derginin savunduğu bütüncül yaklaşıma da aykırıdır.
Özelliği ne olursa olsun benim bir dergide olmazsa olmaz kabul ettiğim bir taraf da "kültür-sanat" cihetidir. Kültür-sanatın es geçildiği dergilerde her ifade angajman intibaı verir. Empoze ve angaje ise muhtelif manipülasyonlarla varlığını devam ettiren yöntemlerdir. Kültür-sanat, sözü yumuşatır, yüreği sakinleştirir, sözün derine inmesini ve derunda algılanmasını sağlar. Bu bakımdan çok ileri düzeyde olmasa da, orta halli sanat-edebiyat yazıları soluklanmayı sağlayıcı niteliktedir. Haksöz dergisinin kültür-sanata bakışı hem sayfaya yansıyan yönüyle, hem de bu paralelde düzenlenen etkinliklerle takdire şayan olmuştur.
Umarsızlık ve duyarsızlık ikliminde bir derginin 100. sayıyı aşmış olması başlı başına bir olaydır. Dergiyi çıkaranların kısa mesafe koşucusu olmadıkları, uzun hedefleri gözlerine kestirip adımlarını ona göre attıkları anlaşılmaktadır. Hevesimizin, ümitlerimizin, tasarı ve projelerimizin, sevinç, muştu ve türkümüzün inkıtalara maruz bırakıldığı bir ortamda bize yeni bir inkıta hüznü yaşatmadığı için tüm Haksöz emekçilerine teşekkür ediyoruz. Sözün hakkını vermek bu olsa gerektir.