Söz söylemenin ve yazı yazmanın çok zor olduğu anlar vardır. Gerçek yerine yalanın, onur yerine alçaklığın, adalet yerine zulmün, insan olma yerine hayvanlaşmanın tercih edildiği, köleleştirilmeye karşı onuru, direnişi ve özgürlüğü seçenlerin yok edildiği, milletlerin toptan imhasına yönelik senaryoların çizildiği, bütün bu vahşi planların gözlerinizin önünde ve apaçık yapıldığı ve herkesin sustuğu dönemlerde olduğu gibi. Filistin halkının durduğu yer gibi... Vatanı, özgürlüğü, onuru, her şeyi çalınan, yaşamla ölüm arasındaki dehşetengiz çizgiye sürüklenen, ölümü tercih etmekten başka hiçbir seçeneği kalmayan, sessizliğimizi ve utancımızı kendilerini feda ederek yüzlerimize vuran bu bir avuç insanın çaresizliği gibi.
'Terörle savaş' adı altında küresel terör çağını başlatanlar, İslam coğrafyasının her tarafını kana bulayanlar, 'devlet terörü'nü meşru bir yöntem olarak dünyaya kabul ettirenler, Yemen'den Irak'a ve Filistin'e kadar insanları sokak ortasında füzelerle katledenler, korkunç bir açgözlülükle yaşadığımız coğrafyanın bütün değerlerini talan edenler, 'özgürlük palavraları'yla kitlesel katliamlara girişenler, sayısız projelerle zihinlerimizi rehin alanlar, sokaklarımıza, evlerimize kadar müdahale edenler cinayetlerine bir yenisini daha eklediler.
67 yaşında, bütün vücudu felç olan, hemen hiç görmeyen ve duyma sorunu çeken, yıllarca İsrail hapishanelerinde işkence gören, tekerlekli sandalyeye mahkum olan Filistin direnişinin sembol öncüsü Şeyh Ahmed Yasin'i şehid ettiler. Sabah namazından çıkarken yorgun bedenini füzelerle parçalara ayırdılar. Tıpkı Yemen'de, Irak'ta yaptıkları gibi... Tıpkı Filistin'de yıllardır yaptıkları gibi.
Sabra ve Şatilla kasabı Ariel Şaron'un bizzat planladığı ve yönettiği saldırı, Şeyh Yasin'in bedenini ortadan kaldırdı. Ama Yasin artık sadece Filistin halkının değil, Fas'tan Endonezya'ya kadar Amerikan-İngiliz-İsrail saldırganlığı ile mücadele eden bütün İslam dünyası için bir direniş öncüsü, bir özgürlük sembolü. Şeyh Yasin'i şehid ederek Filistin direnişini susturacaklarını zanneden gözünü kan bürüyen ırkçı kadro, onun Endonezya'da, Irak'ta, Kafkaslarda, Yemen'de, Orta Afrika'da karşılarına çıkacağını görmüyor mu?
Irkçı devlet, terör, soykırım ve yeryüzünün tek ırkçı devletinin başbakanı ve soykırım suçlusu Ariel Şaron'un Amerika ile birlikte ve Washington'un küresel savaşı çerçevesinde işlediği sınırsız şiddet, dünyayı dehşete düşürmeye devam ediyor. Ramallah'ta, Beytüllahim'de, Tulkarim'de, Nablus'ta, Cenin'de yüzlerce insan katledildi, binlerce insan elleri ve gözleri bağlanarak toplama kamplarına götürüldü, binlerce kadın ve çocuk evlerinden kovuldu, genç kızlar ve kadınlar kamplara götürülüp günlerce işkence altında tutuldu, yüzlerce ev yerle bir edildi, hastaneler çalışamaz hale getirildi, elektrik ve su kesildi, sokaklarda çürüyen cesetlerin gömülmesine ve yaralıların tedavi edilmesine izin verilmedi, ambulanslar askeri hedef gibi ateş altına alındı, kuşatma altındaki binlerce insana ilaç ve yiyecek yardımları engellendi, sokağa çıkan herkese ateş açıldı, evlere baskın yapılıp insanlar kurşunlandı, esir alınan insanlar kurşuna dizildi, doğum yapan kadınların hastaneye götürülmesine izin verilmedi, evlerin/hastanelerin bahçelerine toplu mezarlar kazıldı, uluslararası anlaşma ve hukuka göre belirlenmiş devlet başkanı bir odaya hapsedildi, korumalarının kafalarına kurşun sıkıldı, bir ulus toptan imha edilmeye çalışıldı ama dünya hep sustu.
Cenin'i hatırlayalım: 14 bin kişinin yaşadığı Cenin, üç yüz tank ve zırhlı araçla, binlerce askerle kuşatıldı. Bir kilometrekarelik mülteci kampına yüzlerce füze atıldı, sadece bir saatte 50 füze fırlatıldı, F-16 savaş uçakları ve Apache helikopterleriyle durmaksızın bombalandı, silahlı-silahsız, kadın-erkek, çocuk-ihtiyar ayırımı yapmadan insanların evleri başlarına yıkıldı, yüzlerce insan enkaz altında kaldı, kamptaki evlerin hemen tamamı yıkıldı ve bölge bir toplu mezara dönüştürüldü, bir halkın özgürlük ruhu, yaşama hakkı ve mahremiyeti ayaklar altına alındı. Camiler, yollar, dükkanlar, evler, devlet daireleri, Filistin halkının ekonomik değerleri yok edildi. Cinayet, yıkım, Vandalizm, yağma ve terör dehşetine, katledilen kadın ve çocukların cesetlerinin buldozerlerle toplu mezarlara sürüklenmesine karşı bütün dünya ve bizler hep sustuk.
Savaş Filistin sınırlarını aşacak. Soykırım nedir, insanlık suçu nedir, savaş suçu nedir, ırkçılık nedir, faşizm nedir, katliam nedir, sürgün nedir, terör nedir? Bu kavramların resmi tanımları hiçbir şey ifade etmiyor artık. Dünyayı 'terör paranoyası'na sürükleyen, Orta Afrika'dan Güneydoğu Asya'ya kadar cepheler açan, binlerce askerini İslam coğrafyasının stratejik bölgelerine yerleştiren, okyanusları kontrol altına alan, askeri üslerde ve savaş gemilerinde insanları yargılayan, esir aldığı yüzlerce insanın hiçbir hukuki korumadan yararlanmasına imkan tanımayan, yargıçları asker olan ve temyiz ya da savunma hakkı bulunmayan olağanüstü mahkemeler kuran, işkenceyi bir devlet politikası olarak uygulayan, karşı çıkanları terörist örgütler veya devletler listesine alan ve bu örgüt ya da ülkelere savaş ilan eden Amerika'nın terörizm tanımına kim inanıyor? İsrail'in terör tanımına kim inanıyor? Bir terör örgütü olarak kurulan, bugün hâlâ terörist bir güç olarak uluslararası sahnede en üst düzeyde korunan İsrail'in sadece Filistin'de değil, bütün İslam topraklarında yürüttüğü suikastları, sabotajları, katliamları kim durduracak?
Bundan sonra Hamas'ın ve İslami Cihad'ın hedefi sadece İsrail olmaz. Filistinlilerin cevabı İsrail'le sınırlı kalmaz. Başta Irak, Müslüman coğrafyanın birçok bölgesi giderek Filistinleşiyor. İsrail'in Ortadoğu projesinin peşine takılan ABD ve İngiltere, Irak senaryosunu başka bölgelere taşımaya hazırlanıyor. 'Resmi ve meşru' şiddetin, terörün, insanlık suçlarının faillerini durduracak tek güç, bu vahşete yönelecek sivil öfke ve direniştir. İslam coğrafyasında hızla güçlenen de bu işte. Şeyh Yasin, sadece Filistin halkının değil, kanlı senaryolarla mücadele eden bütün İslam dünyasının şehidi oluyor. Bunun sonucunu kestirebilen var mı? Bugün ve her zaman, hepimiz Filistinliyiz.
Ahmed Yasin'in şehadeti çok köklü değişikliklere neden olacak. Allah rahmet etsin.