Bir baba gibiydin sen bizim için. Bize yol gösteriyor, bilinç aşılıyor, doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyetimizi geliştirmemize katkıda bulunuyordun. Doyuruyordun bizi. Bazen kaşlarını çatıyor, duygularını gizliyordun. Belki üzülüyor, kahroluyor, uyuyamıyor, aç kalıyordun fakat belli etmiyordun. Bir baba gibiydin sen bizim için Dövülüyordun, sövülüyordun. Belki itiliyor, eziyet görüyordun fakat dimdik duruyordun. Belin çatırdıyordu biliyoruz, fakat göğsün dik, alnın açıktı. Yalnız bırakılıyordun. Adam yerine konmuyordun. Bir reklamın bile çıkmıyordu. Hala otobüsle, dolmuşla veya yürüyerek gidiyordun varacağın yere. Ne olursa olsun babamızdın sen bizim.
Hani insan da böyledir ya! İnsanın içinde de böyle baba duygular vardır. Süleyman gibidir onlar; ölür gider de kimsenin haberi olmaz. Sayılı gündür yaşanan, sayısız ve sonsuz bir yaşama doğru. Bu da mı başımıza gelecekti baba. Bunu da mı görecektik? Ateş düştüğü yeri mi yakıyor sadece? Söylesene...
Sonra somurtuşuz bir ana gibiydin sen bizim için. Asırlardır kısırlık kaderi olmuş bir coğrafyaya öylesine anaç duygular, öylesine doğurgan söylemler ve hedefler gösterdin ki; şimdi biz nasılız anne biliyor musun?
Sanki on yıllardır çile dolduran ve her şeye rağmen söyleyecek hakka dönük bir sözü, yapacak hakka dönük bir eylemi, bir işi olan ve çocuklarına tevhidi ve adaleti bir nakış gibi işleyen, güleç yüzlü ve sevecen birer ana gibiyiz hepimiz. Eksile eksile de olsa eksiltiyoruz zulmün yapraklarını bir bir.
Bir ana gibiydin sen bizim için. Avuçlarımız terlerdi sesini duyunca. Bir kalın bir ince çıkardı sesimiz heyecandan. Birbirine karışırdı sözcüklerimiz. Bir gün bile kirli olmadı senin evin. Üzerimize titrerdin, arardın, sorardın.
Hani insan da böyledir ya! İnsanın içinde de böyle ana duygular, böyle anaç yönler vardır. Meryem gibidir onlar. Zulmün hangi türü olursa olsun bırakırlar İsa'yı (a) yeryüzüne. Ne tonlarca altın, ne yediyüzüncü yıl masalları, ne yılgınlık ve bezginlik ne de vesvese ve karamsarlık, hiçbiri yıldıramaz onları. Sayılı gündür yaşadığımız, sayısız ve sonsuz bir yaşama doğru. Bu nedir be anacığım? Analar hiç terk ederler mi yavrularını? Yakışıklı durmaz bu. Şakayı bırak. Yoruldun belki... koluma gir.
Sonra ağırbaşlı fakat delidolu ağabeyimizdin sen bizim için. Seninle paylaşıyorduk anamızla-babamızla paylaşamadıklarımızı. Sana anlatıyorduk dertlerimizi sıkıntılarımızı. Teselli buluyorduk, rahatlıyorduk. Üçe beşe bakmazdın sen, biz de bakmadık. Bire yirmi, bire yüz, bire ikiyüz artardı güvenimiz seninle olunca. Sen köşeledin kavisli düşüncelerimizi. Sen bileyledin törpülenmiş umutlarımızı. Uysal, medeni bir isyandı öğrettiğin, arsızlık yapmadan.
Hani insanda da böyle "ağabey" yanlar vardır ya! Basarlar sahibine parayı azad ederler Bilal'i, mağarada tevekkülün doruklarına ulaşırlar. Ya da tutarlar sakalından hafifçe, hesap sorarlar olan bitenden. Öyle kararlıdırlar kip ne öteberi gevşekliği ne turistik zevkler, ne fotografik duruşlar, hiçbir etki edemez tarzına. Sayılı gündür yaşadığımız sayısız ve sonsuz bir yaşama doğru. Ne bu halimiz be abi. Abiler bırakırlar mı kardeşlerini? Usturuplu olmaz bu. Hem uyar mı delikanlılığa? Kime abi deriz sonra biz?
Sonra, ölümüne, harbiden ölümüne arkadaşımızdın sen bizim için. Birlikte kalktı yumruklarımız arşın damarlarına. Birlikte yankılandı sesimiz bütün coğrafyalarda. Topuklarımızı birlikte vurduk postalların karşısında. Beraberdik üzülürken, beraberdik sevinirken, direnirken, ambargolarda, havalandırmalarda hep beraberdik.
Gün oldu yetişemedik işlere. Gün oldu geciktik sözümüze. Gün oldu gücendik bizimkilere.
Hani insanda da böyle arkadaş yanlar vardır ya. Bilirsin. Sayılı gündür yaşadığımız, sayısız ve sonsuz bir yaşama doğru. Nedir bu olup bitenler arkadaş. Arkadaşlar hiç ihanet ederler mi birbirlerine?
Çekip gitmek ihanet midir? Arayıp sormamak ihanet midir? Gevşemek ihanet midir? Vesvese, karamsarlık, suizan ihanet midir?
Ne biçim bir zillet çöktü bu toplumun üstüne. Olsa tek bir taş yetmişti. Calut'un yere serilmesine fakat binlerce can bile yetmiyor şu siyonist züppelere! Sahtelik ve ikiyüzlülük ki kanına işlemiş kanı akacak bu toplumun, kanı değişecek ya da!..
Babamız, anamız, abimiz, arkadaşımız; ey kutlu sözün mütevazi sözcüsü Haksöz:
Üzülme sakın. Seninde söylediğin gibi "Kur'an'ın aydınlığını sosyalleştirmek, geleceğin karanlığını da aydınlatmak demektir." (Sayı 115, sy. 3)
Kapanmak, kapatılmak susmak değildir. Kapatılmak çekip gitmeyi, inzivaya çekilmeyi, ihanete yeltenmeyi, meşru olabilmek için göbek çatlatmayı gerektirmez. Kapatılmak, arayıp sormamayı, bezginliği, bıkkınlığı, yılgınlığı, bahaneciliği, nemelazımcılığı ifade etmez. Hele hele hastalık hastası olmayı hiç işaret etmez.
Onuru ve gururu anlatır kapatılmak. İşi bilip işe gidenlerden olmayı işaret eder kapatılmak. Üzülme haksöz, biz bir aileyiz unutma!
Ve kapatacağız bir gün kapatıcıların kara defterlerini.