Lübnan Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı
Sayın Muhammed Nureddin, bildiğiniz gibi Lübnan'da geçtiğimiz aylarda yerel seçimler yapıldı; 1998 belediye seçimleriyle bugünkü belediye seçimleri arasında bir karşılaştırma yapabilir misiniz?
1998 seçimleri 1962'den beri yapılan ilk seçimdi. Çünkü şartlar ve 1975 savaşı buna engel olmuştu. Bundan dolayı 1998 seçimi, halkın partiler hakkındaki görüşlerini ortaya koyması açısından bir ilkti, ancak 2004 seçimi şahsi, ailevi görüşlerin etkin olduğu, halkın bilinçlendiği ve kendi belediye başkanını nasıl seçeceğini bildiği bir ortamda yürütüldü.
Olaya siyasi açıdan baktığımızda; 1998 seçimlerinde Güney Lübnan'ın bir kısmında seçimler işgal güçlerinin yönetimi altında yapıldı. Bundan dolayı işgalci İsrail'in yönetiminde olan yerlerdeki gruplara ulaşılamadığı için seçim sonuçları, daha çok grupların kendi aralarında vardıkları anlaşma sonuçlarına göre ortaya çıkmıştır. 2004 seçimlerine gelince, işgalin ortadan kalktığı bir dönemde yürütüldüğü için siyasi irade özgür bir şekilde kendisini ortaya koydu. Buna bağlı olarak partiler arasında yeni ittifakların gerçekleştiği ve çok ciddi tartışmaların yaşandığı demokratik bir ortam oluştu.
Aynı şekilde 1998 seçimleri, Cumhurbaşkanlığı vb. seçimlerin siyasi etkisinden uzak bir şekilde yapıldı. Ancak 2004 seçimlerinde Kasım 2004'de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin etkisi kendisini açık bir şekilde gösterdi. Siyasi açıdan Irak'ın işgali de, 1998 seçimlerinden farklı olarak 2004 seçimlerinde büyük bir rol oynadı. Yani 1998 seçimlerinde siyasi olayların seçimler üzerinde kısmi olarak etkisi varken, 2004 seçimlerinde siyasi etkenler her yönüyle ön plana çıktı.
Lübnan'daki iç dengeleri göz önünde bulundurduğumuzda son belediye seçimlerinin önemi nedir? Emperyalist ve Siyonist güçlerin yayılmacı politikalarının seçimler üzerinde nasıl bir etkisi oldu?
2004 seçimlerinde iki önemli etken rol oynadı:
Birincisi; Kasım 2004'de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 2005'de yapılması beklenen parlamento seçimleri.
İkincisi; Amerika'nın Irak'ı işgal etmesi ve bölgeye demokrasi getireceğine dair ileri sürdüğü iddialar.
Birinci etkenle ilgili olarak herkesin -partiler arası büyük antlaşmalar olmadığı için- kendi gücünü en iyi şekilde ortaya koymaya çalıştığını söyleyebiliriz. Ancak yalnızca Beyrut'u istisna tutabiliriz, çünkü; önde gelen tüm siyasi çevreler tek bir aday konusunda ittifak etmişlerdi. Lübnan'ın her bölgesinde çok ciddi mücadeleler yaşandı ve beklenmedik sonuçlar ortaya çıktı. Seçimlerin Cumhurbaşkanı Emil Lehud ve ona muhalif olanlar arasında yaşandığını söyleyebiliriz. Emil Lehud, başkanlığa yeniden seçilerek başkanlığının süresini uzatmak istiyor. Muhalifler ise, yeni bir başkanın seçilmesini istiyorlar. Muhalifler, Başbakan Hariri'nin taraftarı ve aşırı Hıristiyanlardan oluşurken, Emil Lehud'u destekleyenler ise mutedil Hıristiyanlar, Hizbullah ve bazı İslami gruplardan oluşmaktadır. İki taraf arasındaki bu çekişme aşırı Hıristiyanların da içinde olduğu muhaliflerin aksine Lehud'un İsrail'e karşı direnişi desteklemesi ve Suriye'ye arka çıkmasından kaynaklanmaktadır. Hariri'nin Lehud'a muhalefeti ise, iktisadi durumu düzeltmek için sahip olduğu farklı bakış açısından kaynaklanmaktadır.
Lübnan'ın bir çok yerinde Lehud'un taraftarları kazandı, Suriye'ye muhalif olan Hıristiyan kanat ve Hariri kaybetti. Böylece gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra, tekrar cumhurbaşkanı seçilmesiyle Lehud daha da güçlenecektir. Ama genel manada ülke çapında yapılan seçimlere baktığımızda, Amerika'nın Arap ülkelerine demokrasi getirme söylemlerine karşı ciddi bir tepkinin tezahür ettiğini görmekteyiz.
Seçimlerin siyasi sonuçları ve Hizbullah'ın seçimlerde elde ettiği başarı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Siyasi açıdan, Amerika'ya düşman olan tarafın açık bir başarısını, İsrail'e karşı yürütülen direnişe ve Suriye'ye muhalif olan tarafın ise yenilgisini görmekteyiz. Örneğin Şiilerin yaşadığı bölgelerin çoğunda Hizbullah'ın adayları ve onları destekleyenler kazandılar. Bu çok önemli bir gelişmedir. Halbuki Amerika ve İsrail, Hizbullah'ı halktan uzak ve terörist bir hareket olarak tanıtmaya çalışmaktadır. Bu seçim, Hizbullah'ın demokrasiyi gerçek manada uyguladığını, seçime girdiği yerlerde oyların çoğunluğunu almasıyla halk tarafından benimsendiğini ve Amerika medyasının iddia ettiği gibi halktan kopuk bir hareket olmadığını göstermektedir. Aynı şekilde Hizbullah'ın başarısı, Amerika ve Siyonizm'in siyasetine karşı olan her hareketin güç kazandığını işaret etmektedir.
Tabii şunu da belirtmekte fayda var; belediye seçimleri her ne kadar Cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkilese de, sonuçta cumhurbaşkanını belirleyecek olan 2000 yılında seçilen parlamentodur. Halbuki 2004 seçimlerinde dengeler ciddi manada değişmiştir. Aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Lübnan'ın mahalli ve bölgesel şartlarından dolayı tüm halkın iradesini ortaya koymamaktadır. Belediye seçimleri cumhurbaşkanı seçimini dolaylı olarak etkilemekle birlikte şu ya da bu şahsın seçilmesinde kesin bir etki oluşturmamaktadır.
Parlamento seçimleriyle belediye seçimlerini kıyaslayacak olursak…
Lübnan'da parlamento seçimlerinde milletvekillerinin dağılımı mezheplere ve vilayetlere göre yapılmaktadır. Ancak belediye seçimleri herkese açıktır ve mezheplerden bağımsız yapılmaktadır. Yani belediye seçimleri şehir ve köy sınırları içinde cereyan eden bir hadisedir. Lübnan'da küçük bir kısım hariç tüm köy ve şehir halkları tek dine mensupturlar. Bir şehir köyleriyle birlikte; Katolik, Maruni, Şii, Sünni veya Durzidir, bundan dolayı da bir şehirdeki belediye seçimleri genelde bir mezhebin fertleri arasında cereyan etmektedir. Şii Şii'yle, Sünni Sünni'yle, Maruni Maruni'yle, Ortodoks Ortodoks'la vb. yarışmaktır. İşte bundan dolayı belediye seçimleri mezhepsel tercihler olmaktan çıkıp gerçek siyasi seçimlere dönüşmektedir.
Böylece Hıristiyanlar arasında Emil Lehud'u destekleyenler kazandılar ve bu dolaylı olarak Refik Hariri'nin muhaliflerinin başarısıydı. (Beyrut'a gelince uyumlu bir tablo olduğu için gerçek manada bir yarış yaşanmadı). Lübnan'ın güneyinde, Beyrut, Bekaa ve Ba'lebek civarındaki Hizbullah'ın köy ve şehirlerine gelince; Sûr şehri hariç Hizbullah tüm Şii şehirlerde ve köylerin çoğunluğunda gerçek bir başarı elde etti. Ve bu Parlamento Başkanı Nebih Berri'nin başkanlığını yaptığı güçlü muhalif bir partinin olduğu bir ortamda gerçekleşti.
Kanuni, siyasi, toplumsal ve kültürel olarak Hizbullah'ın başarısının getireceği sonuçlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hizbullah'ın başarısı, onun siyasi bir parti olarak geçerliliğine, yasal oluşuna ve terörist bir hareket olmadığına delalet etmektedir.
Aynı zamanda Hizbullah'ın başarısı İsrail ve Amerika'ya muhalif olanların başarısını ortaya koymaktadır. Bu ise Hizbullah'ın Amerikan siyasetine karşı başlattığı muhalefeti ve bölgedeki konumunu güçlendirmektedir. Hizbullah'ın seçimlere katılması İslami hareketlerin çağın şartlarına ayak uydurmaları ve kendi toplumlarıyla içli dışlı olmaları konusunda deneyimlerini artırmakta, tekfirci, toplumdan uzak ve toplumlarına karşı saldırgan gruplara dönüşmelerini engellemektedir.
Diğer taraftan belediye başkanlarının Hizbullah gibi İslami partilerden seçilmeleri birer kazanç olarak değerlendirilmelidir. Çünkü böyle bir durumda halka fesat ve yolsuzluklardan uzak bir hizmetin gitme olasılığı vardır. Aynı zamanda bu İslamcılar için de toplumlarına iyi hizmet götürerek kendilerini ispatlamak için güzel bir fırsattır.
Demokrasi, İslamcılara aşırılıktan uzak barışçıl yöntemlerle çalışma yapma fırsatı sağlamaktadır. Aynı zamanda İslamcıların katılımı demokrasiyi ve şurayı güçlendirmektedir.
Hizbullah'ın diğer çevrelerle olan ilişkilerini belirleyen etkenler nelerdir?
Milletvekili seçimlerinde, İsrail'e karşı mücadele ve Suriye'yi destekleme Hizbullah'ın siyasetini yönlendiren temel etkendir. Bundan dolayı bu görüşe sahip olan herkes Hizbullah'ın müttefikidir. Ancak belediye seçimlerinde, daha önce de değindiğim gibi yolsuzluk ve fesattan uzak yapılan çalışmalar, ailesel etkenler aynı şekilde İsrail'e karşı direniş gibi etkenler Hizbullah'ın siyasetini yönlendirmektedir.
Şeyh Said Şaban'ın vefatından sonra İslami Tevhid Harekatı'nın durumu nedir?
Şüphesiz Lübnan'daki bir çok hareket halk savaşı esnasında ortaya çıktı ve gelişmeye başladı. Savaştan sonra ise dengelerin değişmesinde bir çok etken rol oynadı. Tabi Şeyh Said'in yokluğu sonradan gruplara ayrılan Tevhid Hareketi üzerinde ciddi etkiler bıraktı. Şeyh'in vefatından sonra oğlu Şeyh Bilal hareketin gerçek varisi olarak kabul edilmektedir. Ne yazık ki Tevhid Hareket'i diğer bir çok hareket gibi siyasi bir gerçeğe mahkumdur; Hareket savaştan ve savaşın gerçek kalesi olan Trablus'da doğdu ve gelişmeye başladı, ancak Hareket'in şimdi ki önderleri tekrar savaş dönemindeki siyasetlerine geri dönmekteler.
Röportaj: Mustafa Eğilli