Afrika boynuzunun ucunda Hint Okyanusu’yla çevrili bir ülke Somali. Değerli madenleri ve coğrafi konumuyla tarih boyunca sömürgecilerin gözlerini diktiği bir ülke. 20. yüzyıldan itibaren önce İtalyanların, sonra İngilizlerin işgaline uğrayan ülkede istikrar neredeyse 100 yıldır sağlanamadı. Ancak Somali halkı tüm sömürgeci güçlere karşı inanılmaz bir direniş gösterdi. BM Barış Gözlem Gücü adı altında, ABD birliklerinin işgalini de geri püskürten Somali, şimdi direniş sonrasında ortaya çıkan iktidar boşluğunu kimin dolduracağı sorusuyla meşgul.
1991 yılında diktatör Siad Barre’nin devrilmesinden bu yana ülke halkı ABD askerlerinden Etiyopya birliklerine kadar pekçok işgalci güçle mücadele etti. BM müdahalesi ise işleri daha da karıştırdı. Ülkedeki kaos ortamında, istikrarı sağlamak vaadiyle büyüyen İslami Mahkemeler Birliği, kısa sürede Somali’ye hakim olup “İslam şeriatı”nı uygulamaya koyunca, o güne kadar kabile savaşlarına bigâne kalan Batı’nın dikkatleri tekrar bu ülkeye döndü.
Batı, Mogadişu’yu ele geçirerek iktidarı devralan İslami Mahkemeler Birliği (İMB) yönetimini devirmek için Etiyopya öncülüğünde Afrika ülkelerinden toplanan askeri birlikleri destekledi. İMB’nin geri çekilmesiyle iktidar işgalci Etiyopya yandaşı yönetimin eline geçti. Batı’nın tüm gücüyle desteklediği bu işbirlikçi yönetim ise ülkede hiçbir zaman otorite tesis edemedi.
Direnişin Meyvesi Toplanamıyor
Batıcı güçlere karşı yükseltilen İslami direniş, geniş bir halk desteğiyle işbirlikçi iktidarı sarsıp, başkenti bırakmalarına sebep olduysa da kendi içerisinde başgösteren ayrılıklara bir türlü çözüm bulamadı. İMB’nin askeri kanadı olarak faaliyet yürüten Genç Mücahidler (Şebab), bir süre sonra ideolojik farklılıkları öne sürerek İMB’den ayrıldığını duyurdu. Daha çok, farklı İslami grupları bünyesinde toplayan heterojen bir görüntü arzeden İMB’den farklı olarak Şebab, selefi akideye yakın, sufi hareketlere karşı mesafeli, hatta zaman zaman çatışan bir hareket olarak ortaya çıktı.
Genç Mücahidler Örgütü, sadece Somali’nin bağımsızlığını talep etmiyor. Kendisini Haçlı-Siyonist kuşatmaya karşı küresel cihadın bir parçası olarak görüyor. ABD ile uzlaşan tüm formüllere kapılarını kapatıyor.
Uzun yıllar boyunca Hristiyan komşu ülke Etiyopya ile sorunları olan Somali’nin, bu ülkenin öncülüğündeki Afrika Birliği Ordusu tarafından işgal edilmesi ve örgütün Etiyopya’ya karşı büyük bir cesaretle direnmesi popülaritesini artıran bir diğer temel etken. Örgütün bu tavrı kısa sürede büyümesine ve Somali’nin pekçok noktasında nüfuzunu artırmasına sebebiyet verdi.
Etiyopya’nın ülkeden çekilmesini izleyen süreçte, başkent Mogadişu’nun da içinde bulunduğu pekçok büyük şehre giren Genç Mücahidler’e bağlı savaşçıların, parlamento binasında basın açıklaması yapması direniş sürecinde bir dönüm noktası oldu.
ABD yönetimi, Somali’de boşalan iktidarın el-Kaide çizgisine yakın bir hareketin eline geçmesi karşısında daha önce devrilmesine ön ayak olduğu İslami Mahkemeler’le temasa geçilmesi konusunda baskı yaptı ve Cibuti’de toplanan sürgündeki Somali Parlamentosu İMB Başkanı Şeyh Ahmed Şerif’i yeniden devlet başkanlığına seçti. Şerif’in başkan seçilmesini ilk tebrik eden ülkenin ABD olması İMB’nin geçmişiyle birlikte düşünüldüğünde anlaşılması zor görünüyor. Çünkü ABD, İMB’yi el-Kaide’nin Somali’deki uzantısı olarak gördüğünü açıklamıştı. Aslında bu ilişki abartılsa da tamamiyle gerçek dışı değildi. ABD’nin Tanzanya ve Kenya’daki büyükelçiliklerine yapılan saldırıları gerçekleştirdiği ifade edilen Salih Ali, daha sonra İMB’den ayrılan silahlı kanadın propaganda videolarında görüntülenmişti. Ancak şimdiki durum ABD için öyle bir felaket senaryosu çiziyordu ki, Beyaz Saray adeta ölümü görüp sıtmaya razı olmuştu.
ABD yeni başkanı tebrik ederken, ülkede istikrar ortamının sağlanmasında Şeyh Şerif ile işbirliği içinde olacaklarını açıklıyordu. Nairobi'deki Amerikan Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, “Şeyh Şerif, Cibuti sürecinin sadık ve kuvvetli yandaşlarından biri oldu ve uzlaşı için çok emek sarfetti.” deniliyordu. Öte yandan açıklamada, aşırılıktan ve şiddetten uzak Somalililerin hükümeti teşkil etmesi ve bu şekilde demokrasi ve barışı getirmesi gerektiğine yönelik yapılan vurgu da dikkat çekiyordu.
Şeyh Şerif Büyük Destek Görüyor
Şeyh Şerif’e bir destek de Arap Birliği’nden geliyordu. Kahire’deki Arap Birliği merkezinden yapılan açıklamada yeni hükümetin ülkede barış ve istikrarı sağlaması için önem taşıdığı belirtiliyor; Somali halkına her türlü desteği ve yardımı sunmakta hazır olduğu vurgulanıyordu. Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Abul Gheit ise “Somali halkının bu hükümeti desteklemesi gerekiyor, çünkü bu hükümet Somali'ye özlediği uzlaşıyı getirecektir.” diyordu. Arap Birliği gibi BM de Şeyh Şerif’i desteklediğini ilan ediyordu. BM Somali elçisi, Cibuti'de açık ve şeffaf bir seçim gerçekleştirildiğini ve bu seçimi alkışladığını belirtiyordu.
Genç Mücahidler’in, başkentte sağladığı iktidar karşısında Cibuti’de devlet başkanlığına seçilen Şerif’in arasında şimdi bir iktidar krizi yaşanacağa benziyor. Çünkü Şebab, ABD desteğini alan Şerif’i şimdiden işbirlikçilikle suçlamakta. Şerif’in ülkesini işgal eden Etiyopya ve Cibuti gibi ülkelerle sürdürdüğü dirsek temasının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Genç Mücahidler Genel Sekreteri Şeyh Hasan Yakub, seçimleri yok saydıklarını ve meşru idarenin kendileri olduğunu söylüyor.
Şeyh Yakub gibi, Şerif’in iktidarını kabul etmeyen bir diğer grup, İMB’den ayrılan Kismayu İslami Yönetimi. Hareketin lideri Abdikani Muhammed Yusuf da Cibuti'deki başkanlık seçimini yok saydığını ilan ediyor. Abdikani açıklamasında, “Şeyh Şerif düşmana karşı cihad ilan etmişti, fakat görüyoruz ki şimdi reddetmiş olduğu federal hükümetin başına geçmiş. Bilinmelidir ki hiçbir şey henüz değişmiş değil, biz onu yok saydığımızı ve cihadımızı sürdüreceğimizi ilan ederiz.” şeklinde konuşuyordu. Bir başka muhalif lider Hasan Yakun ise seçimlerle ilgili yaptığı açıklamada; “Bu seçimler açıkça dünyanın Somali'deki siyasi gerçekleri görmezden geldiğinin veya yok saydığının bir göstergesidir. Uluslararası toplum Somali halkının desteğini kazanmamış hükümetleri başımıza geçirip duruyor ve asla bu hükümetler Somali halkının çıkarlarını paylaşmıyor, bu sadece zaman kaybıdır.” diyor.
Şebab, Uygulamalarıyla Tepki Topladı
Mogadişu’nun büyük bir kısmını elinde tutan Genç Mücahidler’in uygulamaları ise kendisine verilen desteğin azalmasına yol açtı. Özellikle kentteki sufi tarikat tekkelerini kapatması, bazı meşhur tarikat büyüklerine ait türbeleri yıktırması, sufi hareketleri Şebab’ın karşı safına geçmeye itmiş görünüyor. Ülkedeki sufi hareketlerden bir kısmı, el-Islah ve Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat Hareketi adıyla birleşip, Şebab’a karşı savaşacaklarını duyurdular. Yeni kurulan bu örgüt, Şebab’ın Mogadişu’dan atılması için Etiyopya ordusundan gerekirse silah ve mühimmat talep edeceklerini duyurdular.
Sufi hareketleri şirke bulaşmakla suçlayan Şebab hareketinin uygulamaları, Cezayir ve Irak’taki selefi örgütlerin uygulamalarıyla paralellik arz ediyor. Küresel emperyalizme karşı gösterdikleri tavırla takdir toplayan örgütün, bu uygulamalarıyla sıradan halk kitlelerini “tekfir” eden yaklaşımı muhtemelen diğer coğrafyalardaki refiklerinin etkinliklerinin azalması gibi bir etkiyi Somali’de de yaşatacaktır.
Tüm bunlara rağmen, İMB’nin ülkede otoritesini tesis edebilmesi kolay gözükmüyor. Şebab savaşçılarıyla yer yer münferit çatışmalar yaşansa da, henüz geniş çaplı çatışmaların yaşanmadığı görülüyor. İMB’nin salt kendi gücüyle bunu başarabilmesi de kolay değil. Şubat’ın son günlerinde Etiyopya birliklerinin tekrar ülkeye girdiği haberleri henüz netlik kazanmasa da Şeyh Şerif’in Mogadişu’ya döndüğü ve otoritesinin önünde büyük bir engel olarak duran Şebab’ın ortadan kaldırılması için Etiyopya’dan destek alabileceği ifade ediliyor.
Sonuç olarak, Somali’de barış yakın zamanda olabilecek gibi görünmüyor. Kısa bir süre sonra ülkede İslami grupların iktidar savaşına başlayacakları, Şebab’ın İMB’yi ABD işbirlikçisi olmakla suçlayacağı, İMB’nin de Şebab’ı “küresel terörün Somali ayağını temsil etmek”le itham edeceği gün gibi ortada.