Siyonist Katliam ve Lübnan İzlenimleri

Haksöz

İsrail'in Güney Lübnan'ı bombaladığı günlerde cephede incelemeler ve temaslarda bulanan Selam Gazetesi genel yayın yönetmeni Sefer Turan, 11.5. 1996 tarihinde İDKAM'da Lübnan'da edindiği izlenimleri aktardı.

Sefer Turan, konuşmasının başında Lübnan'ın coğrafi, toplumsal, siyasi ve kültürel yapısı hakkında bilgiler verdi. Tipik bir Akdeniz ülkesi olduğunu söylediği Lübnan'da, ideolojik olarak dünyadaki aşağı yukarı tüm fikri akımların bulunduğunu ifade etti. Hıristiyan ve müslüman bütün mezheplerin bulunduğu Lübnan'da savaşın 35-40 yıldır fırsat vermemesi yüzünden istatistiksel bilgilerin mevcut olmadığım ancak tahmini olarak ülke nüfusunun % 65'nin müslümanlar, % 35'inin ise hıristiyanlardan oluştuğunu belirtti. Bu toplumsal yapının Lübnan parlamentosuna da yansıdığını, emperyalistlerin ülkeden giderken bıraktıkları anayasa ile cumhurbaşkanlığının hıristiyanlara, başbakanlığın Sünni müslümanlara, parlamento başkanlığının ise Şii müslümanlara bırakıldığını söyledi. Yüz küsur kişiden oluşan parlamentonun tüm mezhep ve dinlere mensup milletvekillerinden mürekkep olduğunu ve ülkede siyasal partilerin bulunduğunu belirten Turan, bu partilerin milis güçlerinin olduğuna ve bunların Lübnan şartlarında illegal sayılmadığına, doğal karşılandığına dikkat çekti. Bu milis güçlerin savaş boyunca kendi bölgelerini korumak ve güvenliği sağlamak amacında olduklarını ekledi.

Sefer Turan Beyrut'un yapısından da bahsetti. Beyrut'un gelişmiş olan doğu bölgesinde hıristiyanların, daha bakımsız ve fakir olan Güney bölgesinde ise müslümanların yaşadığını söyledi. Güney Beyrut'un Hizbullah'tan sorulduğunu, Lübnan ordusunun bu bölgeye girmediğini, güvenliğin ve daha bir çok hizmetin (sağlık, eğitim..) Hizbullah tarafından gerçekleştirildiğini ifade eden Sefer Turan, Lübnan'ın kültürel olarak güçlü bir altyapıya sahip olduğunu, yayın dünyasının çok gelişmiş olduğunu, birçok kitabevi ve derginin bulunduğunu belirtti. Ayrıca, müslümanlar tarafından kurulan ve halen faaliyetlerini sürdüren bir stratejik araştırmalar merkezinden bahsetti. Bu genel bilgileri verdikten sonra 1982'den beri Güney Lübnan'da fiilen bulunan ve mücadele veren Hizbullah için de şunları söyledi:

"Hizbullah 1982 yılında İsrail'in Lübnan'a düzenlediği bir saldırıyla ortaya çıkan bir direniş hareketi. Lübnan şartlarında son derece legal faaliyetleri olan ve tek hedefi İsrail işgaline karşı mücadele etmek olan bir hareket. 1982 yılında, Beyrut İsrail işgali altındayken tek tük direniş hareketleri vardı. O zamanlar Falanjistlerle İsrail işbirliği yapıyorlardı. Bu şartlar altında, bölgenin ileri gelen müslümanları, ki aralarında şehid Abbas Musevi de vardı. İsrail'e karşı bir direniş hareketi başlatmayı kararlaştırdılar. Bu hareket önce dokuz kişilik bir şuradan oluşuyordu. Daha sonra bu sayı beş kişiye indirildi ve Lübnan Şurası adı altında çalışmalarına başladı. Beyrut'taki direniş hareketleri arasında irtibatı sağladı. Böylece gelişen hareket ilk olarak 1984'te imzasını Hizbullah olarak attı."

İsrail'in Lübnan'a bir önceki düzenli saldırısının 1993 yılında olduğunu ve yedi gün sürdüğünü söyleyen Sefer Turan, "Bu saldırının sonunda ateşkes sağlanmış, Hizbullah ve İsrail sivil hedeflere saldırmama karan almışlardı." dedi. Ancak 1993 yılından bu son saldırıya kadar İsrail'in anlaşmayı tam 231 defa ihlal ettiğini ve 69 sivili öldürdüğünü söyledi. Bu son saldırılarda 100 köyün yıkıldığını, binlerce evin tahrip edildiğini ve 400-500 bin insanın göçe zorlanarak mağdur edildiğini belirtti. Bu saldırıların asıl hedefinin halkı Hizbullah'tan koparmak, halk arasında bu belaların Hizbullah yüzünden geldiği intibaını yaygınlaştırmak olduğunu söyleyen Sefer Turan İsrail'in bu sinsi politikasının başarılı olmadığını, halk arasında yaptığı gözlemlerden verdiği örneklerle anlattı. Bu saldırılarla halkın Hizbullah'a olan bağlılık, güven ve saygısının bir kat daha arttığını söyledi.

Bir İngiliz milletvekilinin el-Hayat gazetesindeki köşesinde ''Hala kazançlı olan taraf Hizbullah'tır" başlıklı yazısında ''Hizbullah bu savaşta 10 tane gerillasını kaybetti ama on binlerce taraf kazandı" vurgusunu yapmasının da buna işaret olduğunu ifade etti. Hizbullah'ın mağdur olan halka karşı yürüttüğü yiyecek yardımının, sağlık hizmetlerinin ve yıkılan evlerin onarılması faaliyetlerinin de bunda etkili olduğunu ifade eden Sefer Turan şöyle konuştu:

"Hizbullah toplumsal bir hareket, toplumun bütün İhtiyaçları ile ilgileniyor. Hizbullah'ın kendi kurduğu hastanelerde yaralılara aralıksız ve ücretsiz hizmet veriliyor. Evleri yıkılanların evleri oluşturulan bir ekip tarafından hızla tamir ediliyor. Yiyecek ve giyecek yardım; yapılıyor. Savaş dışı zamanlarda da okul, hastane ve diğer altyapı çalışmaları ihtiyaç sırasına göre Hizbullah tarafından başarıyla sürdürülüyor. Hizbullah'ın bu faaliyetleri onun halk arasındaki itibarını yükseltiyor ve onu halkın sözcüsü ve direnişin öncüsü durumuna getiriyor."

Sefer Turan, Hizbullah'ın sadece müslümanlar tarafından değil, diğer Lübnanlılar (hristiyanlar) tarafından da desteklenen ve direnişin öncüsü olarak görülen bir hareket olduğunu ve Hizbullah'ın müslüman olmayanlarla olduğu gibi kendi dışındaki müslüman gruplarla da yani sünni müslümanlarla da iyi ilişkiler içinde bulunduğunu vurguladı. Lübnan'da Sünni hareketlerin de faaliyet gösterdiğini ve bunlardan en etkilisinin, daha önce liderliğini Fethi Yeken'in şu anda ise Şeyh Faysal Mevlevi'nin yaptığı Cemaat-i İslami olduğunu ve bu grubun Hizbullah'la çok iyi ilişkiler içinde bulunduğunu belirtti.

Lübnan halkının çok fedakar olduğunu, savaşta 400-500 bin kişinin göç etmek zorunda kalmasına rağmen herkesin ihtiyaçlarının karşılandığını ve Kuzey'e göç edenlerin mutlaka sığınacak bir ev bulabildiğini, Kuzey'dekilerin göçmenlere kapılarını açtığını söyleyen konuşmacı bununla bağlantılı olarak savaşa rağmen halkın moralinin çok yüksek olduğunu belirtti. Böyle yüksek bir morale sahip olmada şehadet inancının da etkili olduğunu belirten Sefer Turan, neredeyse her aileden bir iki şehidin bulunduğunu ve gençlerin şehadeti arzuladıklarını, anne babaların da şehid olan evlatlarıyla gurur ve sevinç duyduklarını söyledi. Halk arasında şehid ailelerinin yüksek itibar gördüklerinin ve şehid çocuklarına sahip çıkıldığının altını çizdi. Böyle bir psikolojik donanıma sahip Lübnanlı müslümanlar karşısında İsrail'in başarılı olmasının mümkün olmadığını, zaten İsrail'in yakın savaştan kaçındığını ve son saldırılarını da hep uzak mesafeden uçak ve gemilerle yaptığını belirtti.

TC ile İsrail arasında güvenlik anlaşmasıyla ilgili Lübnan halkının görüşlerini ise şu cümlelerle aktardı:

"Lübnanlılar ile değişik vesilelerle yaptığımız görüşmelerde bize Türkiye'de eğitilen İsrail pilotlarının gelip Lübnan'a bomba yağdıracaklarını söylediler. Biz Türkiye'den geldik deyince bir kadın bize "Allah size lanet etsin! Başımıza gelen bu musibetlere siz de ortaksınız" dedi. Türkiye'den geldiğimizi söylemeye utanır olmuştuk." İstanbul'da yapılan gösterinin imdatlarına yetiştiğini söyleyen Sefer Turan, bu gösterinin Lübnan'da geniş yankı uyandırdığını gazete ve dergilerde yer aldığını hatta bazı dergilere kapak olduğunu ve televizyon kanallarında gösterildiğini söyledi, Bu gösteriyle ilgili olarak Hizbullah lideri Nasrullah'ın da Türkiyeli müslümanlara teşekkür eden bir mesaj yayınlandığını belirtti, İstanbul'daki gösterinin Lübnan basınına yansıması sonucu, Lübnan halkının Türkiye'de devlet ile halkın farklı olduğunu anladığını ve bu gösterinin böyle önemli bir işlev de gördüğünü söyledi.

Lübnan'dan görüntülerin yer aldığı ve Hizbullah'ı tanıtan video gösterisinin ardından program sona erdi.