Rania Al Malky, Internatinal Herald Tribune gazetesinin yerel partneri olan Mısır Daily News gazetesinde 2006-2012 yılları arasında editörlük yaptı ve şu anda pek çok yayın kuruluşuna destek veren bir serbest gazeteci.
Mısır Başkanı Abdulfettah es-Sisi için oyunun sonu tam olarak ne olacak?
Hiç şüphe yok ki gelecek ay yapılacak başkanlık seçimleri ile Sisi ikinci bir döneme girmiş olacak. Rejim, eski genelkurmay başkanı Sami Anan da dâhil bütün potansiyel muhalefeti ya tutukladı ya da susturdu.
Evinin yakınlarında haydutların saldırısına uğrayan ve ardından tutuklanan Mısır’ın eski yolsuzluk gözlemcisi Hişam Geneina da seçimlerde Anan’a yardımcı olabilirdi.
Anan'ın dramatik çöküşü, başka bir eski askerî general olan Ahmed Şefik'in yarışa girmek için yaptığı başarısız bir girişimin ardından geldi. Kısa bir süre sonra, insan hakları avukatı ve aktivist Halid Ali de belli nedenler sebebiyle adaylığını geri çekti.
Karşıtlara Göz Açtırmamak
Ancak hâlâ aşırı önlemler alınmaya devam ediyor. İslamcı politikacı ve 2012 seçimlerinin adaylarından olan Abdulmunim Ebu’l Futuh, 15 Şubat’ta evinde tutuklanmıştı. Onun Güçlü Mısır Partisi’nin faaliyetleri bir haftadan kısa süre önce durduruldu ve polis partinin başkan yardımcısı Muhammed el-Kasas’ı da yasadışı gruplara girmek ve onları finanse etmek suçu ile tutukladı.
[Çevirmen notu: Ebu’l Futuh, 2012 yılında Müslüman Kardeşlerden ayrılmış, söz konusu cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağımsız olarak katılmış ve yüzde 17,5 oyla dördüncü olmuştu. Ebu’l Futuh, Sisi darbesinden günler önce Müslüman Kardeşleri demokrasiye inanmamakla suçlamış ve dönemin cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi istifaya çağırmıştı.]
2012 seçimlerinden bu yana Ebu’l Futuh, etkisi tamamıyla yitirilmiş politik arenayla büyük ölçüde ilgisiz hale geldi. Katarlı haber ajansı El Cezire’ye –ajans Mısır’da yasaklandıktan sonra– verdiği röportajda Sisi’yi eleştiren ve seçimleri boykot eden Ebu’l Futuh bundan sonra açık bir hedef haline geldi ve “ülkenin istikrarını bozmak” ile “mevcut krizleri şişirmek” gibi gülünç suçlamalara maruz kaldı.
Henüz Mart ayının başlarında, iki sol görüşlü aktivist, 72 yaşındaki Hamal Abdul Fettah ve 62 yaşındaki Hasan Hüseyin evlerinden alındı ve ortadan kayboldu.
Bir hafta sonra, Devlet Güvenlik Savcılığı, "terörist gruba katılma, grubun fikirlerini duyurmak için sosyal medyayı kullanma, terör eylemlerini yazılı olarak kışkırtma ve yanlış haberleri yayma" gibi suçlamalarla ilgili tüm soruşturmaları işleme aldı.
Medya cephesinde ise İngiliz medya devi BBC, Sisi’ye bağlı güvenlik güçleri tarafından yürütülen vakıalarda kaybolma ve işkence hadiselerinin yaşandığını vurgulayan kısa bir program ve bir rapor yayınladıktan sonra politik bir fırtınanın merkezinde baskıya maruz kaldı.
Bir annenin gözyaşları ile görüldüğü bu program, gözaltında olan ve hakkında suçlama bulunan ve de bütün bir yıl boyunca görülmeyen 23 yaşındaki Zübeyde’nin ‘açıklanamayan’ tacizine dikkat çekiyordu. Ancak mesele bundan sonra tersine döndü. Hükümet yanlısı ONTV, İçişleri Bakanlığı yardımıyla, Amr Abid tarafından sunulan bir başka programda yayınlanan Zübeyde’nin son derece şüpheli bir röportajına göre, Zübeyde, annesinin iddialarını yalanlıyordu. Zübeyde’nin annesi ve avukatı o tarihten beri tutuklu.
Yabancı basın mensuplarına lisans veren Devlet Bilgi Servisi, BBC’nin “profesyonel ve etik standartların ihlali” sebebiyle özür dileyene kadar boykot edilmesi çağrısında bulundu.
Ancak ‘hukukun’ uzun kolu, bir polisin karısıyla yaptığı röportajla zorlu yaşam koşullarını gösteren ve sonra polise hakaretten kısa süre tutuklu kalan Khairy Ramadan gibi adı çıkmış kişilere de ulaştı.
Günler önce, Cumhuriyet Savcısı “yanlış haber ve söylenti” yayınlayan medya kuruluşlarına karşı yasal işlem yapılmasını emretti ve Sisi, bir medya örgütünün orduya veya polise karşı herhangi bir hakaretinin fikir özgürlüğü değil “vatana ihanet” olacağını belirtti.
Okulların ve evlerin ayrım gözetilmeksizin yıkıldığı Sina’da askerî mantığı devam ettirmek için devlet okullarına her sabah ordu eğitim marşının çalınması da emredildi.
Rejim En Zayıf Noktasında
Aslında tutuklamalar ve devlet kurumlarının her yere sirayet eden tahakkümü yeni ya da beklenmedik bir şey değildir. Asıl soru, tüm bu yaşananların rejimin “akıl durumu” ile ilgili bize ne gösterdiğidir?
Sisi rejimi açıkça, iktidarın barışçıl yöntemlerle el değiştirmesine yönelik her türlü ihtimali katletmektedir. Destekçilerinin beklentisi Sisi’ye biçilen hayali role uygun olarak “güçlü, ilham verici” liderliği sayesinde güçlü bir otoriter rejim tesisiydi. Ama süreç arzu edilenin tam tersi bir gerçeği su yüzüne çıkardı.
Mısır rejimi 2013 darbesinden bu yana en zayıf günlerini yaşıyor. Mısır’ın Kızıldeniz adaları Tiran ve Sanafir’in Suudi Arabistan’a verilmesi, Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın inşasıyla ilgili gelişen su krizinin yanlış yönetimi ve Sina'da İslami bir devlet liderliğindeki isyanı bastırmadaki başarısızlık gibi bam teli konularla ilgili konuşmaları sebebiyle Sisi'nin kendi popülaritesi yıllar içinde büyük ölçüde azaldı.
3 Şubat'ta yayınlanan bir New York Times soruşturmasına göre, bu başarısızlık nedeniyle İsrail, Sisi’nin onayıyla iki seneden fazla bir süre zarfında kimliği belirsiz drone, helikopter ve jetlerle Mısır içerisinde 100’den fazla hava saldırısı içeren gizli bir hava harekâtı gerçekleştirdi.
Haber, rejimin ve timsah gözyaşları döken savunucularının affedilmez inkârlarından oluşan bir ateş fırtınasını başlattı ancak bir aydan kısa bir süre sonra Sisi, İsrail ile 15 milyar dolarlık bir doğalgaz anlaşmasıyla "bir gol attığını" açıkladı.
Haaretz’e göre, Delek Drilling ve onun ABD’li partneri Noble Enerji, 10 yıllık periyotta Mısırlı şirket Dolphinus Holding’e 64 milyon metreküp doğalgaz satmayı içeren bir anlaşma imzaladı. Gözlemcilere göre bu anlaşma Mısır’ın İsrail doğalgazı için bir ihraç merkezi olmasına yönelik daha geniş bir işbirliğinin önünü açabilir.
Bu gazın Filistinlilerden çalınması, İsrail'le ilişkileri onun hiç şüphesiz fark etmediği yavaş bir fırtınaya bürünen Sisi için herhangi bir ahlaki sorun teşkil etmiyor gibi görünüyor.
Sorgulamayan Parlamento
Sisi ikinci döneminde, kurtarıcı rolünü oynamaya devam edecek. O noktada, demiri sıcakken dövecek ve sahte zaferinin cazibesi içinde o ona sonsuza kadar hâkimiyet potansiyeli sağlayacak meşru/anayasal değişikliği yapmak için “terörle mücadeleyi” yükseltecek.
Sorgulamadan uzak parlamento doğal olarak Sisi’nin emirlerini uygulayacak, ancak herhangi bir muhalefetle karşılaşmaya başlanması halinde bile, Sisi’nin ikinci döneminin yarı yolu için uygun zaman olan 2020 yılındaki bir sonraki milletvekili seçimlerinde, sorun çıkaran herhangi biri ortadan kaldırılabilecek.
Belki de bu politik zırvanın en sinsi özelliği, zaman kazanmaya dayanmasıdır. Sisi bu zamanı muhalif medyayı taciz ederek, eleştirenleri lekeleyerek ve tutuklayarak ve askerî kurumu güçlendirerek harcayacak.
Bütün bunlar, bölgedeki en önemli ülke üzerinde egemen olan bu sınırsız despotun ne güvensizliği ne de pragmatizmi olduğuna dair bir işarettir. Bu, kendi yalanlarının dikenli ağına yakalanmış bir canavara ait sallanan bir kuyruktur. Bunlar sadece tartışmasız şekilde yaklaşan çöküşünü geciktirecek bir dizi kısa vadeli kazanımdır.
Mübarek bunun geldiğini hiçbir zaman görmedi ve Sisi de 30 yıl dayanamaz.
Middle East Eye / 12 Mart 2018 / Çeviri: Gökhan Ergöçün