Anlamsız Bir Devlet Kabul Edilemez!
"İstediğim, Yahudi yerleşim bölgeleriyle parça parça edilen anlamsız ve zayıf bir devlet değil, cihad karşılığında elde edilen muzaffer ve hakim bir iktidardır."
Filistin İslami Direnişi'nin (HAMAS) lideri Şeyh Ahmet Yasin, İsrail'e yaptığı son uyarıyı yukarıdaki sözlerle yeniledi. Ahmet Yasin. Arap liderlerinin hasretini çektiği ve İsrail Başbakanı Ehud Barak'ın onay verdiği Ortadoğu "barış" umutlarının "temelsiz" olduğunu belirterek reddetti ve HAMAS'ın, Batı Şeria ve Gazze'deki siyonist işgale karşı direnişini devam ettireceğini kesin bir dille ilan etti. Şeyh Yasin'in bu uyarıları. Arap ve Batı yayın organlarında geniş yankı buldu.
HAMAS'ın 63 yaşındaki lideri, en son beyanatını, Barak'ın kabinesinin belli olmasının ve "cumhurbaşkanı" Yaser Arafat'ın da kabineye destek vermesinin hemen ardından, 6 Temmuz'da vermişti. "Filistin Yönetimi ve Arapların, kendilerine kanlı bir tarihi geçmişten başka birşey verilmemiş olmasına rağmen Barak'a bu kadar umut bağlamalarının şaşırtıcı ve anlamsız olduğunu" belirterek, "gerçek durumun, onların umduklarından çok daha farklı bir mecraya doğru seyrettiğini" eklemişti. Şeyh Yasin bildirisini, HAMAS'ın Filistin topraklarındaki İsrail işgali ve Yahudi yerleşimcilerine karşı direniş stratejisini uygulamaktan vazgeçmeyeceğini belirterek noktalamıştı.
Şeyh Yasin'in sözleri. 6 Temmuz'da Barak'ın başbakan ilan edilişine Arafat'ın gösterdiği yaklaşıma tamamıyla zıttı. Arafat, "barış" sürecini sonuçlandırmak için Barak'la çalışmaya hazır olduğunu bildirmişti.
Şeyh Yasin, bundan önce daha sert bir açıklama yapmıştı. Peygamberin doğum günü münasebetiyle Gazze'de Filistin Yönetimi'ni İsrail'le devam eden "normalleşme" ilişkilerine karşı uyararak. Filistin Yönetimi'nin Barak'a duyduğu güvenin onları özgürleştirmeyeceğini belirtiyor ve gerçek bağımsızlığın elde edilmesi için neler yapılması gerektiğini açıklıyordu. Şunları söylüyordu".
"Normalleştirmeye karşı uyanık olun ve Barak'ın kendisine beslenen umutları kıracağını unutmayın. Öz Filistin'i, güç kullanmaksızın, cihad veya şehadet olmaksızın elde etmek istiyorsunuz. Siz Barak ve ABD'den hediye bekliyorsunuz oysa onlar Tunus'ta Ebu Cihad'ı öldürmüşler, Lübnan'a saldırmış ve Ebu Yusuf el-Neccar ve arkadaşlarını katletmişlerdi."
HAMAS lideri, düşmanın, cihad ve şehadetten doğan güç kullanımından başka bir dilden anlamadığını, bundan başka bir şeye inanan birinin Filistin'i kurtarabileceğini düşünmesinin hayal olduğunu, bu yüzden, şu an yaşanan durumun barış değil. Filistin halkı tarafından asla kabul edilemez olan teslimiyetten başka bir şey olmadığını da ekliyordu.
"Halkımız, tarih boyunca boyun eğmediğini ispat etmiştir. Zulme karşı durarak, Kudüs ve Filistin'i de özgürlüğüne kavuşturacaktır. Denizimizi, bir damla suyumuzu ve bir karış toprağımızı dahi asla teslim etmeyeceğiz. Filistin, nehirden denize kadar İslam toprağı olacaktır."
Oslo ve Wye anlaşmalarını reddeden Yasin. Yahudi yerleşim bölgelerine bağlantılı İsrail caddeleriyle kesilen ve küçük bir parça haline getirilen sembolik Filistin "devleti"nin, bir getto ve FKÖ'nün baskıcı güvenlik güçlerince taciz edilen İslam savaşçıları için bir hapishaneden başka rol oynamadığını vurguladı.
"İstediğim, Yahudi yerleşim bölgeleriyle parça parça edilen anlamsız ve zayıf bir devlet değil, cihad karşılığında elde edilen muzaffer ve hakim bir iktidardır. Arafat, Filistin Yönetimi'nin zindanlarındaki bütün siyasi tutukluları serbest bırakmalıdır."
Bu meydan okuyan sözler. Barak'ı "barış adamı" ilan eden Arap liderlerine rağmen İsrail'i, "barış sürecine karşı olan teröristlerin ortadan kaldırılması için gerekli adımların atılacağı" açıklamasını yapmaktan alıkoymadı.
Suriye Cumhurbaşkanı Hafız Esad, Barak'a ilk destek verenlerdendi. Onu "barış isteyen güçlü bir adam" olarak tanımlıyordu. Oğlunu yerine hazırlayan Esad. 1967 savaşında İsrail'in işgal ettiği Golan Tepeleri'ne şiddetle ihtiyaç duyuyor. İsrail ve Suriye, yakın bir gelecekte masaya oturacakları sinyallerini veriyorlar. Bu gerçekleşirse ufukta Hizbullah ve Şam'da üslenmiş olan Filistinli gurupları bekleyen bulutlu günler görünüyor. Esad'ın Rusya ziyareti, görüşmeler öncesi. ABD'ye karşı güçlü bir koz elde etme ihtiyacından doğuyor. Fakat Rusya'nın varolan iç karışıklıkları ve ABD karşısındaki güçsüz konumu, Esad'ın elini zayıflatıyor.
Camp David'in yardımcı ve son anlaşmanın baş aktörü Hüsnü Mübarek ise, Barak'a övgüler yağdırdıktan sonra Clinton ve Yahudi teşkilatlarıyla görüşmek üzere Amerika'ya uçtu. Bir Amerikan gazetesi Mübarek'i "Kral Hüseyin'in ölümünden sonra, Ortadoğu "barış" sürecinde Clinton'un bir numaralı danışmanı" olarak tanımlıyordu.
Mübarek, Washington dönüşünde Fransız liderleri bilgilendirmek için Paris'te mola verdi. Oradayken bir gazetede yayınlanan röportajında, Barak'ı iyi tanıdığını ve güvenilir bulduğunu söyledi. 5 Temmuz'da Le Figaro'da yayınlanan röportajında, yeni başbakanı tanıdığını ve onun, Rabin'in çizgisini takip edeceğine inandığını belirtiyordu.
Mübarek, Barak'tan Suriye ve Lübnan'la ilişkilerini kesmek yerine Wye anlaşmalarına uyacağını belirtmesini istiyordu. Oysa Şeyh Yasin, Wye anlaşmasını kesin bir dille reddediyordu.
İsrail'de yeni bir hükümet işbaşına geldiği gün Mübarek, "Yeni hükümet, İsrail halkının daha güzel günlere dönük umutlarına cevap vermelidir" diyordu. Eğer önde gelen bir Arap lideri, İsrail ve Filistin çıkarlarının aynı olduğunu söylüyorsa, ortada ters giden birşeyler var demektir. Sadece Filistinli değil bütün müslümanlar. Şeyh Yasin'in uyarısına kulak vermek zorundalar.