Biz, İngiliz hükümetinin Osmanlı Devleti'ni teskin ve tatmin etmek üzere Mısır meselesi hakkında bir layiha sunduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Lâyihada İngiliz hükümetinin Mısır'ı istila etmeyi kasdetmediği, orayı ele geçirmek istemediği, fakat birtakım sıkıntıların giderilmesi ve meclis ve mahkemelerin oluşturulmasına kadar bir zamanda İngiliz askerlerinin Nil bölgesinde bulunacağı, Britanya Devleti'nin Mısır'da Sultan hazretlerinin haklarına dokunmak istemediği zikredilmektedir.
Evet. Bu, bütün Şark ülkelerindeki İngiliz siyasetidir ki, bu politikayla istila etmek istediği ülkeleri ele geçirmiştir. Bu konuda oldukça geniş bir deneyime sahibim. Bunu pek çok kez müşahede ettim. Hatta akıllı bir insan bu konuyu düşünse, İngiliz'in bu politika dışında başka bir politikası bulunmadığını görecektir. Sanki İngilizler Şark mantığını tanımışlar, onların basit karakterlerini, tamamen yalan olan vaadlere kuvvetli inanışlarım bilmişler de gaflet anlarında onları yakalamışlar, ülkelerini ele geçirmişlerdir. Sanki şark halkları bunlara güven duymakta, ahitlerine itibar etmekte de bunların yemin halkalarıyla avlarını yakaladığını, İngiliz işgallerinin sempati yoluyla olduğunu, hatta pek az ülkeyi güç yoluyla işgal ettiklerini bilmemektedir. Şunu açıkça ve kesin olarak söylemek gerekir ki şer, ancak ve ancak vaad ve anlaşmalar yoluyla gelmektedir.
Onlar, Hindistan'ın tüm bölgelerine yayılmış olan Timur Sultanlığı'nı sempati toplamak ve kesin vaadlerde bulunmak suretiyle ortadan kaldırmadılar mı? Onlar Bengal'deki kurulu hükümeti ülkeyi korumak için bulundurduğu askerleriyle bozmadı mı? Yine onlar Kehnuriyye Sultanlığı'nı orada huzuru sağlamak için yerleştirmiş olduğu aynı ordu ile yok etmedi mi? Kırnatek Emirlerinin hükümetleri ve İngiliz askerlerine rıza gösteren, onların vaadlerine itimad eden medreseler nereye gitti? Nereye gitti Pencap hükümeti ve Sind Emirlerinin memaliki? Yine nereye gitti Bona'daki Muratiyyin hükümeti? Hepsi de halklarının İngiliz vaadlerine ve kraliçenin askerlerinin himayesine itimad etmesi yüzünden kaybolup gitti. Yemin olsun ki, onları yok eden ancak iç bozukluktan korumak için oraya yerleştirilen şu askerlerin ta kendisidir. Ey Nil bölgesi halkları! Başka ülkeleri yok eden şeyin sizin ülkenizi de yok etmesinden sakının! Gencin babasının yolundan gitmesi, şaşılacak bir şey değildir.
Londra'ya geldiğimizden beri, Hidiv'in icra etmiş olduğu emirlerin çoğunun ilk önce Londra'da Dışişleri Bakanlığı'nda yazıldığını; daha sonra da Mısır'daki İngiliz elçisine gönderildiğini öğrenmiş olduk. Mezkur şahıs, o layihayı Hidiv'e sanki kendi ihtiyarı ve emriyle sadır olmuş gibi uygulamaya koysun diye takdim etmiştir. Sanıyorum bu durum Riyad Paşa'nın bakanlıktan istifa etmesinin ana nedenidir.
İşte bu İngiliz siyasetidir ki, deneyimler onun ne olduğunu apaçık ortaya çıkarmıştır. Bu siyasetledir ki, işgal ettikleri tüm bölgelerde dolaşabilmektedirler. Sanmıyorum ki bundan sonra İngilizler bu vaadlerle şarklıların zihinlerini işgal edebilsin.* Yine sanmıyorum ki, sultan ve onun devlet ricali Hindistan halkının İngilizler'in vaadlerine güvenmesi sonucu ne duruma düştüklerini bildikten sonra İngilizler'in vaatlerine ve işbirlikçilerine güvensin. Kuşkusuz onlar, Laknahor kentinde (Nol Kşor) matbaasında 4 cilt halinde basılan İngiliz anlaşmalarına vakıf olmuş bulunmaktadırlar. Buradan İngilizler'in boş ve yalan ahitlerle ülkeleri nasıl işgal ettiklerini bilmektedirler. Dediklerimizde düşünenler için ibretler vardır. Bu konuya tekrar devam edeceğiz.
* Mekke Emiri Hüseyin b. Ali ve çocukları Seyyid Cemaleddin ei-Efgani'nin umutlarını boşa çıkardılar. İngilizler hakkında aptallıkları yüzünden hüsnü zanda bulunanların ve onları müdafaa edenlerin sözleri üzerine İngiliz vaadlerine kandılar. Bazıları onların kandırılmadığını, aslında onların ümmete ihanette bulunduğu görüşündedir. Onlar krallığı talep ediyorlardı ve buna da İngilizler yoluyla erişebildiler. Arap ülkelerini elde etmek üzere, yönetimde onların gölgesi altında olduğu halde kendilerine katılmaları için onlara yardım ettiler. (Menar'ın yorumu.)