Kardeşime sıkılan kurşunun namluda bıraktığı iz
yetersizdi düşmanı tanıtmak için
çığlıklar boyunca
sanık sandalyesinde yine biziz
bir kuşun çığlık düşürmesi gibi
ölüm gelir solgun güneş altında
sanık sandalyesinde yine biziz
iddianamelerde tutsak yaftalar
arınmak için rahmeti beklemeli
ümitsiz bir mahkûmun tozlu kirpikleri
sehpa itilecek
küflü zindanlara gömülür aşk
farkına varılmaz düşen yıldızın
ve yenilmeden
şehadet parmaklarını kaldıranların
sanık sandalyesinde yine biziz
zamanı kurşun gibi yoğuranlar
dimdik duranlar
adını andını düşürmeyenler
yıldız mevsimlerinde
ben ki bunları çok seviyorum anne
yenik ve küskün değilim
lâle rengi bir ezgide buluşur sesimiz
kavgalar şehirler köyler
hoşçakal anne...