“Ey iman edenler direnin ve kazanın. Mevzilerinizi kaybetmeyin. Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki başarıya ulaşasınız.”(Âl-i İmran, 2/200)
Sabır direniştir, siperleri kaybetmemektir. Hayata tutunmanın en büyük ilkesi sabırdır. Hakikatin bayraktarlığını üstlenen insanın, bu hakikatin gerçek ışığını, hayatına, topluma ve çağına yansıtırken tutunacağı dal sabırdır. Caddelerden, sokaklardan adeta bir sel gibi akan küfür ve şirke karşı, toplumsal tuğyana karşı, çelikten bir irade ve iman ile karşı koyarken mücadele azmini sabır mayasıyla yoğurmamız lazım. Sabrı kuşanan mü’min, bu kavurucu, bu yakıcı çölün derinliğinde nefessiz kalan insanların, bir ırmak serinliğinde imdadına yetişecektir.
Bozuluşun, çöküşün ve yok oluşun girdabında bocalayan insanlığı, yeniden diriltme becerisini sağlayacak öncülerin sabır zırhını kuşanmaları gerekir. İnsan, varoluş açılımlarını sağlamak için iman mektebinin sabırlı bir öğrencisi olmalıdır. Yaratılıştan getirdiğimiz istidat ve kabiliyetlerimizi iman nimetiyle süsledikten sonra, ömrümüzün sonuna kadar hakikat yolunda müthiş bir tekamülle sabır ekseninde karar kılmalıyız. En ufak bir sabırsızlık, telafisi mümkün olmayan fiillere sevk edebilir.
Yeniden iman, yeniden varoluş tohumlarını saçmamız için sabır kalesine sığınmalıyız. Kötülük ve şer odaklarını zayıflatmamız, yok etmemiz için elbette direniş göstereceğiz. Bu direnişi gösterirken aklımızın ve duyarlılığımızın yaralanmaması için sabretmeliyiz.
Kötülük ve ifsad ilkesiyle, nesli ve ekinleri yok etmeye çalışan, Firavun ve yandaşlarının saldırılarına karşı, tevhidi siperlerimizde mücadele verirken sabır azığımızın tükenmemesine çok dikkat etmeliyiz.
Hakikat bilgisi ve imana dayalı olan eylemlerimizde sabretmek şiarımız olmalıdır. Vicdansızlık ve ahlaksızlık rüzgarlarının estiği topraklarda, Allah’ın biz iman edenlerden ulaştırmasını emrettiği şeyleri insanlara ulaştırırken sabır... Tüm haramların cari olduğu desteklendiği toplumda, tevhid ve adaleti ikame etmek, Hududullahı yeniden hatırlatmak için sabır…
Kur’an, “İzzet, Allah’ın, Rasülü’nün ve müminlerindir.” der. Bu şerefi taşımak için, yeryüzünde Allah’ın rububiyyetine şahit olmak ve bu şahitliği, sabır şemsiyesi altında sürdürmek gerek. Şereflerini Allah katında değil de yalanlar ve geçici dünya nimetleri içerisinde arayanlara, sahte cennetlerde dünyevileşme hastalığı çekenlere karşı irşad ve aydınlatma mücadelesinde sabır, mü’minlerin azığıdır.
Şeytanın iktidarına ve şeytanın dostlarına karşı direnişi kuşanırken sabır... Yoldaki dikenlere karşı sabır… Zaferin gecikmesine karşı sabır... Akletmeyi, düşünmeyi, hürriyeti, adaleti, eşitliği, kardeşliği, yasaklayan eşkiyalara karşı, aksiyoner bir ruh ikliminde sabır… Haramzadelerin, sahte devrimbazların, ayak ve tulumbacı takımına karşı izzetli ve onurlu mücadele verilirken sabır…
Sabreder ve direnirsek; gönüllerde kurumaya yüz tutmuş hakikati göğertip, özlenen o gümüşsü sukûnete kavuşmuş olacağız! Sabredersek, gönlümüzdeki çiçeklerin açtığını, hem içte hem dışta afetlerle çevrili olan kalbimizin, insanımızın, bir inkılâp yaşayacağını göreceğiz.
Sabredersek, hüzünlerin utancın ve acıların haritasını değiştirebilir; güçlü hakikatin bayrağını burçlara dikebiliriz. Sabredersek, dünyaya direnebilir; dünyada oyalanmak yerine, dünyayı oyalayabiliriz. Sabredersek, umut dağlarını çoğaltırız. Sabredersek, muştu nehirlerini akıtabiliriz. Sabredersek, güneşin gözbebeği biz oluruz. Sabredersek, güzelin ve güzelliğin kendisi oluruz.
Sabredersek, kazanırız!