RP ve lideri Erbakan'ın iktidar ve iktidarda kalabilmek uğruna gerçekleştirdiği tüm iniş ve çıkışları derin bir sükunetle sineye çeken parti tabanı Ankara İl Kongresi ile birlikte ilk defa açıktan muhalif bir söylemle karşılaştı. Ankara İl Kongresi'nden önce, özellikle Doğu ve Güneydoğudaki bazı teşkilatların görevden alınmaları gerekli yankıyı ve ilgiyi bulamadı ama Ankara il Kongresi sonrası yaşanan olayların RP Merkez teşkilatı açısından sarsıcı, taban açısından da bir nebze uyarıcı/uyandırıcı bir işlev gördüğünü söyleyebiliriz.
RP Ankara il Kongresi'nde yaşananlar, merkezin adayı Zeki Çelik'e rağmen seçimi kazanan Mehmet Tellioğlu'nun merkez tarafından görevden alınması ile başladı. Tellioğlu görevden alınmasının akabinde, önce kendisini Ahmet Tekdal ve partideki rantiyeci bir grubun komplo ile görevden aldırdığını, kendisinin parti ile veya Erbakan ile herhangi bir sorununun olmadığını beyan etti. Tekrarlanacak kongrede aday olmakla ısrarlı olduğunu ifade eden Tellioğlu, daha sonra Kanal 7'deki canlı yayınlanan haber programında Ahmet Tekdal'ın elini öperek, parti içinde herhangi bir farklılaşmanın olmadığı yönünde görüş beyan etti. Fakat daha sonraki aşamada Tellioğlu, RP'nin iktidar ortağı olduktan sonraki icraatlarından doğan rahatsızlıkları ve partinin çizgisinden sapma noktasından doğan eleştirileri dillendirdi.
Kongre günü geldiğinde Tellioğlu adaylığını koymadı fakat, oldukça ağır eleştirilerde bulunduğu konuşmasının ardından kalabalık bir delege topluluğu ile birlikte salonu terk etti. Ardından merkezin adayı Zeki Çelik başkan seçildi.
Tüm bu olup bitenler yaşanırken, partiye yakın gazete, radyo veya TV'lerde değil yanlışı önlemeye, en azından eleştirmeye yönelik tek bir yazıya, tek bir konuşmaya şahit olamadık maalesef. Yapılan yanlışlardan doğrudan mağdur olup rahatsız olanlar dahil, hemen herkes kulağının üzerine yatmış bir vaziyette gelişmelere seyirci kalmakla yetindiler. Tevilci ve teslimiyetçi tavır tam bir hakimiyet kurmuştu parti çevresinde.
Nitelik ve mahiyeti itibariyle RP içi muhalefetin konumu ne durumdadır? Ankara İl Kongresi ile birlikte oluşan ilk muhalif hareket İslam'ın ahlâk ve ilkelerine dönüşü isteyen siyasal bir yapılanma mı, yoksa kişisel hırs ve çekişmelerin doğurduğu bir farklılaşma mı? RP'deki muhalif yapılanmanın ümit verip vermemesinin bu sorunun cevabına bağlı olduğunu sanıyoruz. Bu durumu kesin bir şekilde ifade edebilmek için tarafların tavır ve beyanlarına dayanmak gerekiyor. Fakat tavır ve beyanatlar oldukça çelişkili ve karmaşık bir görünüm arz ediyor. Bu çelişki ve karmaşa daha çok M. Tellioğlu için geçerli. Çünkü merkez teşkilatı baştan itibaren Tellioğlu'nun karşısında, Z. Çelik'in yanında yer aldı. Yani merkez teşkilatının tavır ve beyanatlarında herhangi bir değişme yok. Değişen, Tellioğlu'nun muhalefetinin mahiyeti hakkında yaptığı çıkışlar oldu. Önce Ahmet Tekdal ve ekibine açıktan seri bir tavır takınan, ardından TV'de canlı yayında bir sürü iltifatla "büyüğümüzdür" dediği Tekdal'ın elini öpen Tellioğlu idi. Önce "ilkelere ve söylemlere sahip çıkmayan insanları uyarıyoruz" ifadeleri ile birlikte onurlu siyasal bir yapılanmaya aday bir profil çizen, daha sonra da 'Biz 27 yıldır Erbakan'ın evladıyız; onun talebeleriyiz. Emredersiniz, başımızın üstüne demişizdir" türünde sarf ettiği beyanatlarla teslimiyetçi ve güdümlü bir politik şahsiyeti resmeden de Tellioğlu. Bu türden tamamen çelişkili ve birbirini nakzeden oldukça beyanat ve tavır mevcut. Bu durumların her birini zikretmeye gerek olmadığını düşünüyoruz. Çünkü bazı tavır ve beyanatlar gerekli değerlendirmeleri yapabilecek kadar ipucu veriyor.
Üzerinde düşünülmesi gereken konulardan birisi de, Tellioğlu'nun niçin görevden alındıktan sonra parti çizgisine yönelik eleştirilerini kamuoyuna taşıdığıdır. Çizgide meydana gelen sapmaları görebilmek veya ifade edebilmek için mutlaka İl Başkanlığı görevinden alınması mı gerekiyordu? Müslümanların sahip olduğu değerlerin ayaklar altına alındığını görebilmenin yolu kişisel mağduriyete uğramaktan mı geçiyor? İsrail anlaşması, Çekiç Güç, ordudan atılan subaylar, başörtüsü sorunu vb. gibi konularda RP'nin pasif ve çelişkili tavırlarının mazisi hiç de yeni değil. İlkelerde kararlı olamamanın getirdiği pasif ve çelişkili tavırlara eleştiri sunan müslüman kesimler mahkûm edilip tasfiye edilirken, Tellioğlu'nun hangi tarafla yer almak istediğini bilmek hakkımızdır sanıyoruz.
Sonuç olarak RP içerisinde meydana gelen bir takım olayların bazı çevreler açısından fazlaca bir ümitlenme vesilesi kılınmasının gerçeklerle pek alâkası bulunmuyor. RP içerisindeki mücadele Erbakan'ın ilkeler ve söylem alanındaki icraatlarına karşı muhalif bir yapılanmayı değil, daha çok bir takım imkânları elde etmek amacıyla oluşturulan yapılanmalarla yürüyor. Çünkü parti içindeki veya dışındaki herkes biliyor ki, Erbakan'a rağmen parti teşkilatı içerisinde bir şeyler yapmak, bir yerlere gelebilmek mümkün değil. Çünkü RP, zihniyeti ve teşkilatı itibariyle tamamen Erbakan'a kilitlenmiş durumda. Farklı zihniyetler ve tavırlar ancak Erbakan'ın kontrolüne rıza gösterdikten sonra kabul görebilir. RP içerisinde ilkeler ve söylem denilen şeyler Erbakan'la birlikte vardır. Erbakan'a rağmen değil.