Resmi Din Eğitiminin Kur'an'la İrtibatı

Haksöz

25 Kasım 1995 tarihinde İDKAM'da düzenlenen "Resmi din eğitiminin Kur'an'la irtibatı" konulu paneli Arif Çiftçi yönetti. Panele katılan konuşmacılar Mehmet Baydaş, Resul Bozyel ve Fevzi Zülaloğlu idi. Panelde, resmi din eğitimi veren kurumlar olarak Kur'an Kursları, İmam-Hatip'ler ve İlahiyat Fakülteleri irdelendi. Birinci oturumda İlk sözü alan Mehmet Baydaş Kur'an kurslarının Kur'an'la irtibatını değerlendirdi. Kur'an kurslarının tarihi seyrini özetleyen konuşmasında Osmanlı döneminde medreselerin konumu ve müfredatı hakkında çeşitli bilgiler sunduktan sonra medreselerin bozulma sebeplerini kısaca açıkladı.

Mehmet Baydaş'tan sonra sözü alan Fevzi Zülaioğlu ise İmam-Hatip liselerini değerlendirdiği konuşmasında şunları söyledi: "Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 4. maddesi gereğince Osmanlı'dan kalan din kurumları Evkaf Vekaleti'ne devredilmiştir. 1923 ve 24'de 29 adet İmam Hatip lisesi açılmıştır. İmam Hatip'lerin birinci yılında beş tanesi kapandı. İkinci yılında sekiz tanesi kapandı. Üçüncü yılında İstanbul ve Kütahya dışında hepsi kapatıldı. Kapatılma sebebi olarak da bu okulların öğrenci bulamamaları gösterilmiştir. Bu sebep resmi ağızların ifade ettiği bir sebeptir. Gerçekte kapatılmalarının nedeni 1926'da çıkan kanunla İmam Hatip mezunlarının ikinci dereceden memur olmalarının engellenmesidir".

Üçüncü konuşmacı Resul Bozyel ise İlahiyat Fakülteleri'ni değerlendirdi. Konuya ilk olarak rejimin İslam'a bakışı açısından, ikinci olarak da İslami çerçevede konunun açıklanışı bakımından yaklaşılması gerektiğini dile getirdi: İlahiyat Fakültelerinin açılışının temel nedeni, halkın patlama noktasına gelmeden, din ile devleti barıştıracak, daha doğrusu devleti dine göre bir yere oturtacak aydın din adamları yetiştirmektir. 1924'ten 1933'e değin İlahiyat Fakültelerinde böyle bir eğitim veriliyor. Bu eğitim amaçlarına rağmen mevcut sistemle yeterince uzlaşmayan Öğretim görevlilerini tasfiye eden 1933 üniversite reformuyla ve öğrenci yokluğu sebebiyle İlahiyatlar kapatılır. Tam anlamıyla kapatmamak için İst. Ün. Edebiyat Fakültesi'ne bağlı bir Enstitü olarak kalır. 1933-49 arasında zaten hilafetin kaldırılışıyla siyasal hayattan uzaklaştırılan din, tek parti döneminde toplumsal hayattan da uzaklaştırılıyor".

Panelde ikinci tura geçildiğinde ise Cumhuriyet tarihinde resmi dini eğitim kurumlarının Kur'an'la irtibatı irdelendi. Mehmet Baydaş Kur'an kursları bağlamında konuyu değerlendirirken şunları söyledi: "Kur'an kursu ve medrese eğitimini ayırmak lazım. Medreselerde fıkıh, kelam, hendese, tefsir vb. dersler vardır. Fakat bunların bir nebze devamı olan Kur'an kursları, yüzünden Kur'an öğretme dışında pek bir şey yapmamaktadır. Halkın desteğiyle kurulan fakat sonradan devletin kontrolüne giren bu kurumlar da devletin resmi söylemi veya tarikatların kontrolü altına girmişler ve bu söylemleri kullanmışlardır. Buralarda gerçekte Kur'ani bir din eğitimi yapılmamıştır".

Fevzi Zülaloğlu ise ilk konuşmasında kısaca tarihi süreçte gelişimini aktardığı İmam Hatip liselerinin Kur'an'la irtibatını aktardı. İşlenen müfredattan kısaca bahsetti. 7 yılda Kur'an-ı Kerim derslerinin 500 saati bulmadığını ve bu derslerde Kur'an'a yönelişin önüne usuli engeller çıkartıldığını ifade etti. Bu okullarda laik eğitimli hocalar olduğu gibi, tevhidi çizgide hocaların da bulunduğunu ve genelde öğrencilerin bu bilinçli hocalara ilgi duyduğunu ve bu ilginin hocaların gayretleriyle daha iyi yerlere kanalize edilebileceğini belirterek konuşmasını bitirdi.

İkinci oturumun son konuşmacısı Resul Bozyel de İlahiyat Fakültelerinin Kur'an ile irtibatını değerlendirdi. 1950'de tekrar açılan İlahiyat Fakültesinin amacının ilk açılışında olduğu gibi sistemi İslam'a göre tevil edecek aydın din adamları yetiştirmek olduğunu, bu anlayışla yetişen insanların bugünkü "İslam Gerçeği" kitabını yazanlardan hiçbir farkı olmadığını belirtti. Bozyel, 1962'lere kadar İlahiyat'ta Kur'an dersinin olmadığını, İlahiyatların durumunun anlaşılmasında bunun önemli bir ipucu olacağını belirterek konuşmasını tamamladı.

Konuşmacılar sonuç olarak şu tesbitlerde aynılaştılar: Rejim, İslam'ın, kendisine karşı bir alternatif oluşturmaması için kendi amacına uygun bir din anlayışı oluşturmak istemiştir ve bu amacını da resmi din eğitimi veren kurumlarıyla gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bu eğitim kurumlan halk tarafından benimsenmiştir, Ancak bu kurumlarda görev yapan bilinçli öğretmenlerin gayretleri, İslam'ı öğrenme azmi içinde olan öğrencilere İslami uyanışın etkisi ve Allah'ın.yardımıyla Kur'an'la hemhal olabilecek bir neslin yetişmesi de söz konusu olabilir.