Raşid el-Gannuşi'nin Düşüncesine Işık Tutan Bir Çalışma

Leyla Cuma

Demokrasiyi ya da İslamın demokratik anlayışını destekleyen Müslümanlar yada İslami hareket mensupları genellikle İslami hareket kadroları arasında olumsuz bir imaja sahiptirler. Bu anlaşılabilir bir durumdur; çünkü bir çok insan bu fikri, batı siyasi düşüncesinin İslam dünyasına olduğu gibi taşınması ve bu yolla Batı siyasi hakimiyetinin İslam dünyasına hakim olması için savunurlar.

Nitekim "Crescent International" editörü İkbal Sıddıki de örneğin 16-30 Haziran 2000 tarihli dergide yayınlanan "İslam'ın ve İslami Siyasal Söylemin Demokratikleşmesi Tehlikeleri" başlıklı makalesinde, Müslümanların demokrasiye yaklaşımlarında ortaya çıkan bazı problemlere dikkat çekmiştir. Vurguladığı noktalardan biri, Batıda dahi demokrasinin mahiyeti konusunda bir fikir birliği olmamasına rağmen, Müslümanların, Batının Müslüman ülkelere karşı takındığı tavırla hiç de uyum içinde olmayan idealize edilmiş bir liberal anlayışı sorgusuz kabul etme eğiliminde olmalarıdır. Ayrıca Sıddıki Batı'nın ideolojik hegemonyası nedeniyle, Müslümanların demokrasiyi tartışırken çoğu kez demokrasinin eleştirilmesi gereken bir ideoloji olmaktan çıkartılıp, adeta İslam'ın kendisine uyması gereken bir temel kriter şekline dönüşmesi olgusuna da dikkat çekmektedir.

Bunların hepsi doğrudur ve "demokratik" müslüman düşünürlerin yazıları ile kanıtlanabilir. Ancak bu kitabın da ortaya koyduğu üzere, Sıddıki'nin dikkat çektiği sıkça rastlanan hatalara düşmeden, batı demokrasisini daha İyi kritik ve tahlil edebilen, İslami ve müslüman toplumları demokratik terimlerle tartışabilen müslüman entelektüeller de vardır.

Tunus'un başlıca İslami hareketi olan en-Nahda (diğer adıyla Tunus Rönesans Hareketi) lideri Raşid Gannuşi, Müslüman dünyada, çoğulculuğun ve İslami demokrasinin önde gelen savunucularından birisi olarak bilinir. Onun ses getiren kitaplarından biri olan "İslami Devlette Kamu Özgürlükleri" (el-Hürriyyetü'l-Amme fi Devleti'l-İslamiyye) adlı kitabı, İslam devleti konusunda literatüre önemli bir katkı sayılır. Buna rağmen Raşid Gannuşi'nin pek tanınmamış olması ve onun üzerine İngilizce'de yazılmış çok az eser bulunması şaşırtıcıdır. Bunun sebebi kısmen, Gannuşi'nin 1980'lerin sonlarında Tunus'tan Londra'ya siyasi sebeplerle sürgün edilmesinden bu yana, Batı'da bu konular hakkında süren tartışmalardan bilerek uzak durması olabilir. Bununla birlikte, Londra'daki İslami Siyasi Düşünce Enstitüsü yöneticisi ve Gannuşi'nin eskiye uzanan bir dostu olan Azzam Temimi'nin yazmış olduğu bu kitap, Gannuşi'nin entelektüel ve siyasi gelişmesini geniş ve iyi bir şekilde tanımlayarak, bu boşluğu doldurmaktadır.

Gannuşi 1941'de Tunus'un güney batısında küçük bir köyde, yerel kabilelerin 1943'de sona eren Fransız sömürge yönetimine karşı ayaklandığı bir zamanda doğmuştur. Temimi'nin kitabının "Kabis'ten Paris'e"adlı ilk bölümünde anlatıldığı gibi, Gannuşi'nin hayatının ilk dönemleri, Müslümanların Batı sömürgeciliği ve modernizmin etkisini yansıtan tipik bir dönemdir. Bir köy imamı ve çiftçi olan babası geleneksel İslam'ın yok olmaya ve sekülerizmin yaygınlaşmaya başladığı bir dönemde, Gannuşi'ye, İslamı ve öğrenme sevgisini yavaş yavaş aşılamaya gayret etmiş ve bu amaçla da 1959'da ez-Zeytuna'da eğitime yollamıştır. Gannuşi'nin, entelektüel anlamda ilk durağı Nasırcı Arap milliyetçiliği olmuş, daha sonra bunu, 1960'lı yıllarda Suriye'de okurken İhvani-Selefi dini düşünce doğrultusunda terk etmiştir.

1970'lı yılların ortalarında, Gannuşi'nin Tunus'a geri döndüğü ve İslami hareket içinde bulunduğu bir dönemde, ihvan düşüncesinin yerel bağlama uygulanabilirliğini tartışan Temimi, Gannuşi'nin düşüncesinin olgunlaşarak, kendisinin "özel Tunus karakteri" olarak adlandırdığı bir karaktere dönüştüğünü belirtmektedir. Bu özel Tunus karakteri ise geleneksel Tunus İslamı'na, Gannuşi'nin selefi eğilimine ve Gannuşî'nin adlandırdığı şekliyle "akli diniliğe" dayanmaktadır. Aynı zamanda Gannuşi, seküler demokrasiyi ve batının etkisiyle oluşan fikirleri savunan yerel siyasi hareketlerle de irtibatını sürdürmüş ve tüm bu faktörler onun düşüncesine katkıda bulunmuştur.

Gannuşi bir demokrat olarak bilinmesine rağmen, onun, otoriter tahakküm karşısında halkın güvenliğini garanti altına alan farklı bir demokrasi anlayışına sahip olduğunu belirtmemiz gerekir. Müslüman demokrat olarak bilinen diğer insanların tersine Gannuşi, genelde liberal değerlerin, özelde ise onların seküler dayanaklarının batı tarihi tecrübesinin bir ürünü olduğunu ve bunların ne İslam toplumlarında ne de Müslümanların ihtiyaç duyduğu "demokratik" kurumlarda yeri olmadığını savunarak batı liberal demokrasisine hayranlık duyanlardan biri olmadığını ortaya koymuştur, işte bu kavramsal netlik onu diğer Müslüman demokratlardan ayrıştırmaktadır.

Gannuşi, sekülarizm, liberalizm, modernlik ve sivil toplum kavramlarını kullanırken de ve kendi düşünce sistemine karşı da aynı eleştirel yaklaşımı gösterir. Her zeminde o, bütün bu kavramların Batılı düşünce yapısındaki köklerini tespit eder ve ardından bu köklerinden soyutlayarak Müslümanların kendi ülkelerinde kurmaları gereken toplumsal yapıya nasıl tercüme edilebileceğini gösterir.

Sıddıki ise Müslümanların bu terimleri kullanmaktan bütünüyle kaçınmalarını önermekte çünkü bunun kaçınmaya çalıştıklarından çok daha fazla karışıklığa yol açacağını düşünmektedir. Gannuşi ise Sıddıki'nin dikkat çektiği bu sakıncalardan açık, berrak bir düşünceyle kurtulmanın mümkün olduğunu İleri sürmektedir. Bununla birlikte Temimi, kitabının son bölümünde Gannuşi'nin düşüncelerinin eleştirisini içermekte ve sadece yazarın kavramsal açıklığının yeterli olamayacağını aynı şekilde okuyucuların zihnînde de bunun sağlanması gerektiğini, oysa bunun garantisinin olamayacağını ortaya koymaktadır.

Azzam Temimi, Raşid Gannuşi'nin düşüncesini açık biçimde sergileyerek İngilizce konuşan ve bu dile vakıf Müslüman okuyucuya büyük bir hizmet sunmuştur. Bununla birlikte Temimi'nin bu çalışmasıyla Gannuşi'nin düşüncelerine daha bir netlik kazandırıp kazandırmadığı tartışılabilir. Akademik tarafsızlık adına ele aldığı konu hakkında aşırı eleştirel yaklaşımlar sergilemekten kaçınıp, bunu okuyuculara bırakmış olması yerindedir. Temennimiz odur ki, diğer Müslüman aydınların çalışmalarına da benzeri şekillerde ışık tutan çalışmalar eksik olmaz.

Crescent, Ekim 2003'ten Çev. Sara Çaşkurlu