Ramazan Yılmaz'a Keyfi Tutuklama

Haksöz

Yazar ve Kur'ani Mücadele Dergisinin Yazıişleri Müdürü Ramazan Yılmaz, keyfi bir uygulamayla İstanbul'da TEM ekiplerince gözaltına alınıp Nuh Mete Yüksel'in huzuruna 8 Kasım 1999 günü örgüt üyesi olmak ya da örgüt kurmak suçlamasıyla çıkartıldı. Hakkında herhangi bir suç delili bulunmayan Yılmaz, bu sefer nöbetçi DGM hakimi tarafından 312/2 suçlamasına maruz kaldı ve tutuklanarak Ulucanlar cezaevine gönderildi. Bu hukuk dışı uygulamayı kınıyor, Ramazan YILMAZ'ın kendi durumuyla ilgili olarak yazdığı mektubundan bir bölümünü sunuyoruz:

"Ben, Mücahede Yayınları'nın sahibi ve Kur'ani Mücadele Dergisi'nin Yazı işleri Müdürü ve yazarıyım. Bugüne kadar 16 sayı dergi yayımladım. 4 kitap yazdım ve halen üzerinde çalıştığım bir Kur'an fihristi bulunmaktadır. Fikri yapım tamamen Kur'an ve Sünnet'ten kaynaklanmaktadır. Şiddete, terör ve her türlü baskıya karşı olduğumu, terörün her türlüsünü, kimden ve nereden gelirse gelsin ve ne adına yapılırsa yapılsın lanetlemiş, bunu yazılarımda ortaya koymuş birisiyim. Bütün bu gerçeklere rağmen, ikamet etmekte bulunduğum İstanbul'daki evimden, Ankara TEM'den çekilen bir faks üzerine İBDA-C örgütünün önde gelen üyelerinden birisi olduğum suçlaması ile 07-11-1999 tarihinde, saat 22.30'da hasta olduğum halde İstanbul TEM ekipleri tarafından, evimde bulunan kendi yayınlarıma da el konularak gözlem altına alındım. 08-11-1999 tarihinde Ankara'dan gelen emirle TEM ekiplerince Ankara'ya götürülmek üzere İstanbul TEM'den alındım. Yolda iken Ankara'dan cep telefonuna gelen bir mesajla yoldan geri dönülerek evimde yeniden bir arama daha yapıldı, okuyucu mektuplarına ve el yazmam olan tüm notlarıma el konuldu. Ayrıca en küçük bir hareketimde kurşunlanmam hususunda polis şefine talimat verildiğini bizzat beni Ankara'ya götüren polis şefi söyledi.

Evimde yapılan her iki aramada ve gözlem altında tutulduğum 6 gün boyunca büromda ve değişik yerlerde yapılan arama ve taramalarda, araştırma ve soruşturmalarda İBDA-C örgütü ile ilgili en küçük bir delile, dokümana ve belgeye rastlayamayan Ankara TEM ekipleri, araştırma ve soruşturmalarını benim kendi başıma bir örgüt kurduğum yönünde yoğunlaşırdılar. Ancak tüm çabalarına rağmen bu yönde de herhangi bir delile rastlayamadılar. Çünkü ben bir örgütçü değil, fikirlerimi inandığım esaslar dahilinde ortaya koymaya, etrafımdaki olay ve olguları bu esaslara göre değerlendirmeye çalışan bir yazarım.

İletişim özgürlüğümü kısıtlayacak bir tavırla okur mektuplarıma el koyan, İBDA-C'li olduğum ve örgüt kurduğum yönünde hiçbir bilgi ve delile rastlayamayan Ankara TEM şubesi, tüm bunlara rağmen beni DGM savcısı Nuh Mete Yüksel'e şevketti. DGM savcısı Nuh Mete Yüksel, verdiğim ifadelerde ve önündeki el yazmalarım ile okur mektuplarımdan İBDA-C ve örgüt kurmakla ilgimin bulunmadığı kanaatına varmış olacak ki, önce sisteme karşı olduğumu ve sistemi eleştirdiğimi sert bir dille ifade etti. Benim sistemi hangi nedenden dolayı eleştirdiğimi belirtmem üzerine beni, gözlem altına alınışım ve TEM'de sorgulanışımla ilgili olmayan bir gerekçe ile TCK, 312/2 maddesinden tutuklanmak üzere nöbetçi mahkemeye şevketti. 2 Nolu DGM yedek hakimi, mevcut ifademe "Bugün Türkiye'de her düşünce ve inanışta olan yazar ve aydınlar tarafından da sistemin eleştirildiğini" yazdırmasına rağmen beni, TCK 312/2 maddesinden tutuklatarak Ulucanlar Kapalı Cezaevine gönderdi."