Racak Katliamı Sonrası Kosova

Haksöz

16 Ocak Cumartesi günü Racak köyünde yapılan katliam. Kosova sorununu yeniden alevlendirmiştir. Katliamdan sonra AGİT Kosova Denetleme Misyonu hazırladığı raporda, katliamın sorumluluğunun Sırp güvenlik güçlerinde olduğunu açıkladı. Bunun üzerine Belgrad yönetimi, AGİT Kosova Denetleme Misyonu'nun başkanı ABD'li William Walker'i istenmeyen kişi ilan etti. Daha önceki gelişmeleri hatırlatacak olursak; 27 Ekim günü yapılan NATO hava saldırısı tehdidi sonucu, Sırplar mültecilerin evlerine dönmesine izin vereceklerini ve Kosova'daki asker sayılarını azaltacaklarını açıklamıştı. Bunun üzerine AGİT her iki tarafı denetlemek için Kosova Denetleme Misyonunu oluşturmuştu.

Şimdi bizzat Batının oluşturduğu bu ekibin Sırp'ları suçlaması üzerine, güya hala geçerli olan Hava Saldırısı tehdidi nedense bir türlü Fiiliyata geçirilememiştir. Batılıların Sırpları sorumlu tuttuğu bu katliamdan iki gün sonra, gene aynı köye yapılan saldırılar ve Kosova'nın çeşitli yerlerinde başlayan bombardımanlarda NATO Hava Saldırısı için yeterli görülmemiştir. Bu sırada Miloseviç'i uyarıp katliamın sorumlularının adalet önüne çıkarılmasını talep etmeye giden NATO Avrupa Kuvvetleri Komutanı General Wesley Clark ve Askeri Komite Başkanı Klaus Naumann, Sırp liderin "Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) adı altında birçok suç işleyen bu haydut ve terörist sürüsü etkisiz hale getirilecektir. Terörizm ile mücadele yasal hakkımızdır." açıklaması ve katliam politikalarını sürdüreceğini ilan etmesi üzerine Batı'nın hareketsizliğinin izah edilir yönünün kalmadığını görmüşlerdir. Buna rağmen NATO 28 Ocak günü yaptığı toplantıda müdahale kararını almamıştır.

Fakat nedense Arnavutlar kendilerinin bizzat yaşadığı bu drama rağmen inatla bu gerçekleri görmek istememesi anlaşılır bir durum değildir. Kosova Demokrat Birliği (LDK)'nın, Kosova Yazarlar Birliği Başkanı İbrahim Rugova liderliğinde sürdürülen ve bütünüyle uluslararası toplumun soruna ilgisini çekerek uzun vadede bağımsızlığı amaçlayan pasifist politika, yaşananlara rağmen değişmeden yürütülmektedir. Bu politikanın başarısızlığı üzerine iyice güçlenen UÇK (Uştria Çilirimtare Kosoves) yani Kosova Kurtuluş Ordusu, Sırp esaretinden kurtulmanın yegane yolunu silahlı mücadelede görürken, LDK gibi Batıya hoş görünmeye çalışan milliyetçi bir söylem kullanması ciddi bir handikapı beraberinde taşımaktadır.

Aslında şu an Kosova halkının yaşadığı dramın gerçek sorumlusu milliyetçi anlayışın kendisidir. Egemenlerin dünyayı daha iyi sömürmek için kullandıkları milliyetçilik virüsünün en etkin olduğu coğrafyalardan biri de Balkan yarımadasıdır. Arnavut halka her türlü vahşeti çekinmeden uygulayan ve bu konuda daha önce kabarık bir sabıkası olan Sırp'ların bu politikalarının arkasında da milliyetçilik virüsü vardır.

Kosova'da şu an gerek silahlı ve gerekse pasifist mücadeleyi yürüten kadrolar, Batı'ya şirin görünmek için tevhidi anlayışa sahip insanların aralarında yerleri olmadığı mesajını iletecek tavırlar sergilemekten çekinmemektedirler. Kosova'daki Sırp saldırılarından çok daha vahim olan ve yürütülen meşru mücadeleyi başarısızlığa mahkum edecek bu tablo, yaşanan dramın en korkunç yönüdür.

LDK'nın lideri İbrahim Rugova'nın Fransız bir gazeteciye verdiği "Annem Babam Allah'a inanıyordu, fakat ben Allah'ın varlığına inanmıyorum." mesajı bu kadroların gerçek yüzünü deşifre etmektedir, işin ilginci, İslam coğrafyasındaki sözde laik mücadele liderleri bile, sıcak ortamda bu kadar açıkça din karşıtlığını ortaya koymak bir yana, yukarda belirttiğimiz gibi dini değerlere inanmadıkları halde sahiplenmişlerdi. Ezici çoğunluğu müslüman olan Arnavutların başında böyle bir liderin bulunması ve dahası böyle bir anda bu açıklamayı yapacak cüreti kendinde görmesi, Kosova'nın geleceği hakkında bizi karamsarlığa itmektedir.

Yürütülen bu hak mücadelesinin başarıya ulaşabilmesi, her şeyden önce Arnavut halkın tevhidi ilkelerle donanması ve onların rehberliğinde bu mücadeleyi yürütmesine bağlıdır. Yoksa kendini değiştirmeden birilerinin (özellikle müstekbir egemenlerin) kendilerini kurtaracağım ummak büyük bir cahilliktir. Rugova bu açıklamayı yaparken, Batı standartlarında bir aydın olduğu izlenimini uyandırarak onlardan olduğunu anlatmaya çalıştığı ortadadır. Fakat bu zat hiçbir İslami varlığa tahammül edemeyen Batı'nın, şeklende olsa İslami kimliği taşıyan Arnavutlar yerine kendilerinden olan Sırpları desteklemektedir ve destekleyecektir. Bu gerçeği, şahid oldukları Bosna kıyamı ve daha önce yaşadıklarına rağmen görememeleri, içinde bulundukları bilinç seviyesinin bir sonucudur. Yani Kosova müslümanlarının tek çıkış yolu, sınanışlarını idrak ederek, dinlerini öğrenip, yaşayıp direnerek ve böyle bir değişim sürecinde sünnetullahın bir gereği olarak, bu cahillerden kurtulmaktan geçmektedir.